Ebü Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben
cennette şöyle yanyana bulunacağız."
Hadisin ravisi Malik İbni Enes
-Peygamber aleyhisselam'ın yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.[1]
Açıklamalar
Erginlik çağına gelmeden önce babasını kaybetmiş çocuğa yetim deriz. Hadîs-i şerîf yetimleri
soy itibariyle yakınlık bakımından
insanın kendi yetimleri ve başkasına ait yetimler diye ikiye ayırmaktadır. Bir kimsenin kendi yetimleri: torunu
erkek veya kız kardeşinin çocuğu
öz veya üvey kardeşi
oğulluğu veya kocası ölen bir hanıma göre geride kalan çocukları
yahut bu neviden yakınlarıdır.
Yetim bir yavrunun babadan anadan kalma malı bulunabilir. O takdirde bu yavru erginlik çağına girene kadar kendisine sahip çıkmak
malının yok olup gitmesine meydan vermemek onu himaye etmek olur. Şayet malı yoksa
onun himayesi
babasının yokluğunu aratmamaya
çalışmakla mümkün olur. Her toplumda olduğu gibi bizde de hadsiz hesapsız yetim vardır. Nice yetimler
ellerinden tutacak
kendilerini hayatın zor ve katı şartlarına alıştıracak rehberleri olmadığı için ezilmişler
itilip kakılmışlar ve adeta kötü insan olmaya zorlanmışlardır.
Bu yavrulara sahip çıkanlar
toplumun bir açığını kapamış
bir yarasını sarmış olurlar. Kısacası
insan olmanın sorumluluğunu duymuş olurlar. Hayatın kahredici çarkının bir insanı ezmesine göz yummayanlar
emsalsiz bir insanî zevki tadarlar. Ayrıca şu hadîs-i şerîfin vadettiği hesapsız mükafatı kazanırlar:
"Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa
elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır".[2]
Her saç teline karşılık bir sevap
ne büyük mükafattır
.
Şu halde yüreğinden kopup gelen derin bir şefkat duygusuyla bir yetimi kucaklayıp bağrına basan
yanaklarına öpücükler konduran
ona yalnızlığını ve yetimliğini unutturmaya çalışan bir kimse
ilahî rahmet sağanağı altında yıkanmış ve günahlarından arınmış olmaktadır.
Bir yetim gülüyorsa
başına şefkat eli değdiği içindir. Bir yetim gülüyorsa
bütün bir toplum gülüyor demektir.
Şu hadîs-i şerîf de bu gerçeği pekiştirmektedir:
"Bir kimse
müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse
affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde
Allah Teala onu mutlaka cennete koyar".[3]
"Affedilmeyecek suç" ifadesi hatıra iki büyük günahı getirmektedir:
Biri Allah'a şirk koşmak yani Allah'dan başka bir ilahın varlığını kabul etmek
diğeri de kul hakkı yedikten sonra onu helal ettirmemektir.
Cennet'e girebilmek
şüphesiz büyük bir saadettir. Ondan da üstünü
Cennet'te Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e komşu olabilmektir. Cennet'i yaratan ve oradaki üstün mevkileri bazı iyilikleri yapanlara ayıran Allah Teala
sevgili Resülü'ne komşu olma bahtiyarlığını
yetimleri koruyanlara lütfetmiştir.
Ne mutlu o bahtiyarlara!
Hadislerden Öğrendiklerimiz
1. Cennette en üstün mevki
Hz. Peygamber'e komşu olabilmektir.
2. Bu üstün mevkii kazanmanın bir yolu
yetimi himaye etmektir.
3. Kendisinin veya başkalarının yetimlerini koruyanlar
Allah Teala'yı hoşnut ederler. alıntı