10-17-2012, 00:29 | #1 (permalink) |
|
Essebebü Ke'l fâil (Sebep Olan Yapan Gibidir)
Günahın Peşinden Gelen Günahlar
Çoğu zaman, işlenen bir günaha ondan daha büyük pek çok günah eklenir. Mesela, günahta ısrar etmek, ona özenmek tövbeyi geciktirmek, benzeri bir günahı elde edince tat almak, yahut kaçırınca üzülmek, günah işlemekle sevinmek, yahut iki kişi arasında olacak bir günaha başkasını sevk etmek, Allah Teala’nın (kendisine emanet ettiği) malını günahta harcamak ki, bu küfran-ı nimettir. Denilmiştir ki: “Kim haramda bir dirhem harcarsa, o müsriftir.” Ayrıca günahı küçük görmek ve onu basite almak, onu işlemekten daha büyüktür. Bunlarla birlikte kulun, Allah Teala’nın işlediği kusuru örtmesini basit bir şey görmesi ve Mevlâ’nın ona karşı hilimle muamelesini hafife alması; onun için bir aldanma ve kendisini emniyette görme olur ki, bunlar da büyük günahlardandır. Yahut kulun, Allah Teala’nın günahını örtmesi ve yaptığı kötü işin karşılığı olan ceza yerine onun tam zıddı olan iyi muamelede bulunma nimetini bilmemesi de, işlenen günahtan daha büyük bir günahtır. Nitekim Allahu Teala’nın övüldüğü bir duada Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle demiştir: “Ey güzeli (güzelliği) ortaya koyan, çirkini (çirkinliği) örten, günah işleyeni hemen yakalayıp hesaba çekmeyen ve kulun kusurlarını açıp perdeyi yırtmayan Allahım!” Hakim, Müstedrek; Kurtibi Tefsir. Denilmiştir ki: “Her isyan eden Rahman’ın himayesi altındadır. Allah o kulun üzerinden himayesini çekince kulun günahını örten perdesi yırtılıp kusurları ortaya çakır.” İşlenen günahtan daha büyük bir günah da, onu açıklamak, onunla övünmek ve böbürlenmektir. Bu bir taşkınlıktır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Günahlarını açıklayanlar hariç bütün (samimi tövbe eden) insanlar affedilmiştir. İnsanlardan birisi geceleyin bir günah işler, Allahu Teala günahını örtmüştür. Ancak, sabaha çıkınca Allah Teala’nın örttüğü perdeyi açar ve günahını (insanlara) anlatırsa işte bu affedilmez.” Buhari, Edeb; Müslim, Zühd. Çoğu zaman bir günahkar, başkalarının da uyduğu bir günah çığırı açar onunla amel edildiği müddetçe o günahın getireceği kötülükler kendisine yazılmaya devam eder. Müslim, ilim, 15, zekat, 69; Nesai, zekat, 64; İbni Mace, Mukaddeme, 14; Darimi, Mukaddime, 44; Ahmed Bin Hambel, Müsned, IV, 359,360,362. Denilmiştir ki: “Öldüğü zaman, günahları da kendisiyle ölen ve onlardan hesaba çekilmeyen kimseye müjdeler olsun. Günahını başkasına bulaştırmayan kimseye de müjdeler olsun.” Alimlerden birisi demişti ki: “Günah işleme, eğer günah işlemek durumunda kalırsan, günaha başkasını sevk etme, iki günah kazanmış olursun.” Allahu Teala, ayet-i kerimede, başkalarını günaha sevk etmeyi münafıkların sıfatı olarak zikretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil) birbirlerindendir. Çünkü onlar kötülüğü emreder, iyilikten alıkoyarlar.” Tövbe, 67. Kim din kardeşini bir günaha sevkederse, kötülüğü emretmiş iyiliği nehyetmiş olur. Seleften birisi demişti ki: “Kişi bir din kardeşinin işlediği günaha yardımcı olup sonra bunu onun için basit bir şey görmesinden daha büyük bir cinayet işlememiştir.” Bazen bir kul, kırk sene ömür yaşar, sonra ölür. Fakat kendisinden sonra günahlar yüz sene devam eder. Onlar yüzünden kabrinde azap görür. Bu, kötü bir çığır açtığı ve ona tabi olunduğu zaman olup, o şey ortadan kalkıncaya, yahut onunla amel edenler (tamamıyla) ölüp bitinceye kadar devam eder, sonra günahın vebali üzerinden düşer ve ondan rahat eder.” Denilmiştir ki: “Günahların en büyüğü, kişinin öncekilerden bizzat tanımadığı ve görmediği kimselere zulmetmesidir. Mesela, önceki imamların ve din büyüklerinin hakkında ileri geri konuşmak gibi." Bütün bu anlattıklarımız, tek bir günaha bağlı olup ondan daha büyük olan günahlar da girmektedir. Şu ayet-i kerimede de buna işaret edilmektedir: “Onların önden gönderdiklerini ve (geride bıraktıkları) eserlerini yazarız.” Yasin, 12. Ayetteki eserlerden maksadın, hayatlarından sonraya bıraktıkları kendileriyle amel edilen (iyi veya kötü) şeyler olduğu söylenmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur: “Kim kötü bir çığır açar da kendisinden sonra onunla amel edilirse, onunla amel edenlerin kazandığı günahın bir misli de ona yazılır. Onların günahlarından da hiçbir şey noksanlaştırılmaz.” Müslim, ilim, 15, zekat, 69; Nesai, zekat, 64; İbni Mace, Mukaddeme, 14; Darimi, Mukaddime, 44; Ahmed Bin Hambel, Müsned, IV, 359,360,362. İbn Abbas derdi ki: “Kendisine tabi olanlar yüzünden vay alimin başına gelenlere. Alim bir hata yapar, hemen hatasından döner, insanlar ise, o hatayı dört bir yana yayarlar.” Edep ehlinden birisi demiştir ki: “Alimin hatası geminin delinmesine benzer. O delik yüzünden hem kendisi hem de içindeki insanlar batar.” İsrailiyata ait haberlerin birinde şöyle nakledilmiştir: “Bir alim insanları bidate sevk ederek saptırdı. Sonra tövbe etti, Allah Teala’ya dönüp uzun bir süre hâlini ıslah ile uğraştı. Allahu Teala zamanın peygamberine şöyle vahyetti: “O alime de ki: “Eğer günahın seninle benim aramda kalan bir günah olsaydı, miktarı ne olursa olsun seni affederdim, fakat, kullarımdan sapıtıp ateşe soktukların yüzünden halin nasıl olacak?” Günahı helal görme ve başkaları içinde helal kabul etmeye gelince, bu işlediğimiz konunun tamamen dışındadır. Çünkü o, İslam milletinden ayrılmak, şeriatı değiştirmek ve aynı zamanda Allah Teala’yı inkar etmektir. Bu konuda Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ın haram kıldıklarını helal gören, Kur’an’a iman etmemiştir.” Beyhaki, Şuabül İman, I, 198; Heysemi, Mecmau'z Zevaid, I, 177. Kalplerin Azığı [ KÛTU'L- KULÛB] Ebû Talib El - Mekki; 2. Cild: S:199, 200, 201, 202 |
Etiketler |
essebebü, fâil, gibidir, ke'l, olan, sebep, yapan |
|
|