Ruhani  

Go Back   Ruhani > İslamiyet ve İslami İlimler > Peygamberler
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 01-25-2012, 21:19   #1 (permalink)

 
Sahir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 656
Konular: 633

Karma Puanı: 10

Standart Adem ve Havva anamızdan insanların çoğalması

Adem (as)'ın kendi sağlığında; bin senelik ömrünün her senesinde, Havva anamız bir çift çocuk dünyaya getirirdi. Birisi kız, diğeri erkekti. Adem (as) ile Havva anamız birbirlerinden sadece yüz sene ayrı kaldılar. Binden yüz çıkarsa, dokuz yüz kalır. Bunu da katlarsak bin sekiz yüz eder. Adem (as)'ın sadece kendi çocukları bin sekiz yüzdür. Senede bir oğullarını evlendirince; onların torunları, torunlarının torunları, torunlarının da tekrar torunları, her yüz senede, bir oğlunun torunu olsa, ikinci yüz senede de o oğlunun torunu olsa; dokuz yüz senede dokuz defa torunu, torununun torunu, torununun torunu. Bunlarda en az kendi evlatlarının iki katı hesap edilse, Adem (as)'ın sağlığında, en az kendi evlatları ve torunları dört bin civarında olur. Şöyleki: Adem (as) otuz seneye kadar her sene bir çift çocukları olsa, altmış tane eder. Otuz çocuğun yaşı küçük, o birleri akıl baliğ olsa, otuz çocuğun on beşi evli. Bunların da yirmi senede bir çift çocuğu olursa (çocuğun yarısını hiç saymıyoruz. Bununla ölen, çocuk yapmayan, düşük olanları çıkıyoruz.) Kalanlar altı yüz çocuk eder. İki otuz altmış sene eder. Bir bunların çocukları, bir de evvelkilerin çocuklarının toplamı altmış senede bin iki yüz çocuk eder. Yine bunun ölüsü, düşük veya doğum olmaması bir evvelki bin iki yüz eder. Ondan sonraki iki misli: iki bin dört yüz. Artı bin iki yüzün toplamı üç bin altıyüz eder. Adem (as) iki yüz yirmi yaşında olunca bunun iki misli yedi bin iki yüz eder. Yüz senede yedi yüz yirmi bin eder. Çocuklarının, torunlarının, torunları da bin senelik torunu bunların hepsi en az on mislini geçer. Onun için hiç fire vermediği düşünülerek hesap edilirse, Adem (as)'ın zürriyeti kendi sağlığında; en az yüz binleri geçer. Ama bundan fire çıkarsa en asgarisi dört bin olur, diye kabul edersek (bundan da daha aşağı düşmez.) bu çocukların o zamanda ömürleri normal bin sene idi. Bin senenin içinde bir sene ağlarsa, dört bin çocuğun dört bin senelik göz yaşı olur. Adem (as) ise sadece topu topu ağladığı otuz sene veya yüz senedir. (Her ikisi de söyleniyor.) Dört bin çocuk bin senelik ömürlerinde birer sene ağlasalar, dört bin sene göz yaşı eder. Bu da Adem (as)'ın bütün ömrünün dört mislidir.
Adem (as) yüz sene ağladığının da en az kırk misli eder. Adem (as)'ın göz yaşı hepsininkinden fazla olunca o vücutla ağlamayıp çok büyük vücutla ağladığı meydana çıkar.
Adem (as)'ın evlatları denilince kıyamete kadar gelen insanlar, yüz yirmi dört bin peygamber ve onun kaç misli evliyalar ve diğer insanların göz yaşından Adem (as)'ın göz yaşı fazladır.
Büyük vücutla ağladığına delildir.

Hadis-i Şerif:
Adem (as)'ın göz yaşı bütün evlatlarının göz yaşının hepsinden fazla idi. Kıyamete kadar gelen insanların hepsi Adem (as)'ın evlatları olunca Adem (as)'ın göz yaşı bütün insanların göz yaşından fazla idi, buyuruyor.

Anlaşılıyor ki, Adem (as)'ın kendi çocuklarının boyu olan normal vücutta ağlamıştır. Başı bulutlardan yukarıda idi. Meleklerin duası kabul olunca, boyu küçüldü. Çocuklarının ve kendinin boyu, evvelki boyundan çok çok küçüldü. Bunları hesap edersen Adem(as) cennetten çıkma vücudu dediğimiz gibi çok büyük olduğu anlaşılır. (Bu açıklamayı, bazı aksini iddia edenlere karşı yazıyorum.)
Adem (as)'ın duası kabul olmadan önce dünyayı gezip, ağladığı zamanlarda, başı bulutlardan yukarıda olup, göz yaşı sel gibi akıp, Serendip Ovasını sulayacak kadar çoktu. O muazzam vücutla göz yaşı bir ovayı sularsa, evlatlarının da duası kabul olup, kendinin vücudu altmış arşına indiği zaman, evvelki vücudunun ağırlığının on binde biri olur. Misal, iki yaşındaki çocuk elli santim gelir. En uzun adam iki metre gelir. İki metre gelen adam normal yüz kilodur. İki yaşındaki elli santim olan çocuk, beş altı kilo ağırlığındadır. Çocuğun boyunun dört katı olan en uzun adam kadar ağırlığı onunkinin yüz kilo, bununkinin beş kilo olunca ağırlığı onun ağırlığının yirmide biridir. Bu hesapla boy bulutlardan yukarı olursa onun kilosu sadece uzunluk ile ölçülmeyip, onun uzunluğunun binlerce katı daha fazla ağırlığı vardır. Ona göre de göz yaşı çoktur. İşte o kadar büyük vücutla ağlayınca da gözünün yaşı sel gibi akıp bir ovayı sulaması normaldir. Bunun da yüz sene ağlaması, bütün evlatlarının kıyamete kadar gelecek evlatlarının ve kendinin çocuklarının hepsinin göz yaşından daha fazladır. Bu hadîse göre anlaşılıyor ki, Adem (as)'in boyu evvelce çok büyüktü. Büyük vücutla ağlaması, göz yaşı çok fazla, boy küçülünce, evvelki büyük vücuda göre kendinin sonraki vücudu bir zerre kalıyor. Onların altmış arşınlık boyunun yanında bizim vücudumuz zerre kalıyor. Bu zerrelerin hepsinin göz yaşı, Adem (as)'ın göz yaşının dengi olmasına imkân yoktur.
İkincisi, Uc'e gelince; bunu eski "müfessir-i İzâm" efendilerimizin Kur'an tefsirlerinde çok güzel izah edilmiştir. Şu yüz seneden beri çıkan Kur'an tefsirlerini bir tarafa bıraksak; yüz seneden evvel tefsir edilen Kur'an kitaplarında "Uc" tam tafsilatıyla yazılıdır. Sen diyeceksin ki: "Ben Kur'an-ı kerim'de buna dair âyet göremiyorum. Onun için inanmıyorum!"
Peygamberlerin sayısı yüz yirmi dört bindir. Bunların sadece isimleri yazılsa, Kur'an-ı Kerim'in kalınlığında bir kitap olur. Yani babası, annesi, doğumu, ölümü, yaşı, başından geçen haller sadece bunlar yazılsa Kur'an-ı Kerim kadar bir kitap daha olur. Bunlar Kur'an-ı Kerim'de yoktur diye inanmayacak mısın?
Yine Kur'an-ı Kerim'de namazın farz olduğuna dair âyet var ama, kılma şeklini söylemiyor. Kılma şekli yazılı değil diye namaz yok mu diyeceksin? Kur'an bir özettir, yirmi sekiz Peygamberin hayatı, emirler, nehiyler tam yazılsa yüz cilt kitap olur. Peygamberimiz (sav) Miraç'a çıktığında; Allahu Teâlâ ile doksan bin soru, doksan bin cevap (doksan bin kelâm) konuşmuştur. Her bir soru, her bir cevap bir kelamdır. Kur'an-ı Kerim altı bin küsur âyettir. İşte Peygamberimiz (sav) Miraç'ta konuştuklarını değerlendirip, birçok sözler, hadis-i şerifler, hadis-i kudsiler söylemiştir. Bunların hepsini müfessir-i İzam Efendilerimiz değerlendirmiş, tefsirlerde yazmıştır. Hepsi de doğrudur. Hepsine de inanırız.
Yirminci asırdaki aksini iddia edenler yanlıştır. Onlara soruyorum:
Allahu Teâlâ ile doksan bin kelam konuştuğunun binde birini yazsınlar! Bir kitap yapsınlar. Bin soru bin cevabın on binde birini yazsınlar. Yazabilirler mi? Yüz cevabın yirmi binde birini yazsınlar. Yazabilirler mi? Elli soru elli cevap yazsınlar. Bunu da yazamazlar. Öbürlerini bilemediler diye yok mudur? Vardır. İşte tasavvuf kitaplarında bu hadis-i kudsiler vardır. Kur'an'da bulamadım, diye inanmayacak mısın? Yusuf (as)'ın babasının, Yusuf (as)'ı ayıktırmak için Yusuf (as)'ın bulunduğu odanın penceresine parmakları ile vurup, orada görünüp: "Dışarı çık ya Yusuf" diye çağırması Hadis-i Kudsidir. Kur'an-ı Kerim'e, Hadis-i Şeriflere ters gelen sözlere inanılmaz. Kur'an-ı Kerim'e, Hadis-i Şeriflere ters gelmeyip, onları tasdikleyip yazılmışsa, inanılır. Peygamberimiz (sav)'in o hadis-i kudsileri mucibince söylediklerini, müfessiri İzam efendilerimiz, Peygamberimiz (sav)'in açıklamaları, büyük zatların açıklamaları hepsi birleşse bin cilt kitaptan fazla olur. Sadece İmam-ı Azam'ın yazdığı kitapta bin ciltten fazladır. Sen her ne kadar âlim olsan, bunların zerresinin zerresinin zerresini bilmene imkân yoktur. Şu zamanede ben bunu Kur'an'da görmedim, demeleri yanlıştır. Onun için bir insanın duymaması, bilmemesi normaldir. Bizim kitabımızda bunun gibi yüzlerce mevzuya âyetle, hadisle cevap veriyorum. Bu ikisine yine delilimiz var ama tam tatmin olamıyorsunuz. İtiraz etmek isteyenlerin sözlerini ağızdan ağıza duyuyorum. Bunun için bu yok, böyle değil mi? diyeceksiniz.
Sultan Süleyman (as)'a Peygamberlik vermek isteyince diğer çocuklar razı olmadı. Ne dese, "onu kayırıyorsun" dediler. Onun için on çocuğun her birisine birer hurma fidanlarının köklerini ateşte yaktı verdi.
– Bunları dikin! dedi. Diktiler. Dokuzunun hurma fidanı kurudu. Sultan Süleyman (as)'ın diktiği hurma fidanı yeşillendi, ağaç oldu.
– İşte bakın, Allahu Teâlâ'da böyle istiyor, dedi. Onları mutmain etti. Peygamberimiz (sav)'e Peygamberlik gelince Mekke'de Sefa Tepesinde bir çan çaldı. O çan yangın ve düşman baskınları zamanında çalınırdı. Hepsi koşarak geldiler. Peygamberimiz (sav) onlara:
– Bana inanır mısınız? Onlar:
– İnanırız. Çünkü sen "Muhammed'ül-eminsin", emniyet edilecek en doğru adamsın, dediler. Peygamberimiz (sav):
– Yine şu dağın arkasından düşman geliyor, Mekke'yi basacak desem hiç itirazsız hepiniz inanır mısınız? Onlar:
– Hiç itirazsız hepimiz inanırız. Çünkü en doğru, en emniyet edilir Muhammed'ül eminsin, dediler. Peygamberimiz(sav):
– Öyleyse sözüme inanın, beni Allah, size Peygamber gönderdi. Sözüme itiraz etmeyin, ederseniz kâfir olursunuz, buyurdu. Önce Peygamberimiz (sav)'in amcası Ebu Leheb:
– Ya Muhammed, bizi böyle saçma, sapan şeyler için mi istirahatimizi, rahatımızı bozdun? Bunu da nereden çıkardın? dedi. Diğerleri de arkasından aynı sözü söylediler. Ve dağılıp gittiler.
Hz. Ali (ra)'in, Hz. Ömer (ra)'in mahkeme edip recm etmek istediği kadını geri çevirip, kendinin haklı çıkmasını kitabımızda tam tafsilatıyla yazdık. Hz. Ali (ra)'e hepsi birden; "şahidin yok" demişlerdi. Hz. Ali (ra), kadının doğumundan o güne kadar her seneki başından geçen mühim hadiseleri saydı. Kadının doğumundan, o yaşına kadar delil gösterdi. Bunların her birisine birer şahid gösterdi. Yanındakilere:
– Bunların hepsi doğru mu? Onlar:
– Hepsi doğrudur, çünkü kadın Hindistanlı, başından geçen hadiseler Hindistan'da geçmiş. Bunlar Medine'de, onları gidip, öğrenip sorup bilmesine imkân yoktur, diyerek tasdik ettiler. Hz. Ali (ra):
– Onların iki şahidi var, benim yirmi şahidim var. Her sene başından geçen gizli hâdiseler, mühim hadiseler birer şahittir. Bunlar haksız, kadın haklıdır, buyurdu. Kadına iftira edilip, başkasının zina ettiği anlaşıldı ve onu recm ettiler. Şimdi bende bu iki sözümün haklı olduğuna, iki cild kitabımızdaki iki bin beş yüz civarındaki âyet, hadis-i kudsi ve hadis-i şerifleri milletin anlayabileceği şekilde yazdım. Zamanımızda itiraz edilen, birçok konuları, işleri açıklayıp, anlattım. Aksini iddia edenlerin hepsi yanlış, benim bu söylediklerim doğru değil mi? Bunların hepsi âyet, hadis olduğuna göre; işte benim doğru olduğuma dair iki bin beş yüz âyet, hadis şahittir. Aksini iddia edenlerin hepsinin, bir çok yanlış taraflarını bu hadislerle, âyetlerle açıklıyorum. Bunlar doğrudur. Bunun ikisine de yanlış diye iddia ediyorlarsa, onların hiçbir şahidi yoktur. Ben, durup dururken, hiçbir âlâkam ve bilgim olmadan, kendiliğimden birşeyi yazmanın bana ne faydası olacak? Yazmamamın bana ne zararı olacak? Buna inanacak adam, buna inanmazsa ne zararı olacak? İnansa ne faydası olacak? Öyle de olsa bir bilgi, böyle de olsa bir bilgidir. Şimdi aksini iddia edenlere ve araştıranlara diyorum ki:
Bu yeni yazıyla kısaltılıp; aklın, mantığın kabul edebileceği şekilde darlaştırıp, küçültüp onu akla, mantığa sığdırmaya çalışanların sözlerine, şu zamandaki olan kitaplara, Kur'an tefsirlerine bakmayıp, bundan en az iki yüz sene evvel basılan Kur'an tefsirlerine bakın. Onda bizim "Uc" tarif ettiğimiz gibi yazmıyorsa; denizde balığı tutup, havaya kaldırıp, o zamanın deyimiyle güneşte (atmosferde) pişirip yediğini tam dediğimiz şekilde yazmıyorsa biz haksızız. O Kur'an tefsirlerini yaşlı, ihtiyar hocalarımız okumuşlardır. Bunlar bu dediğimiz gibi, Kur'an'ın yazdığını tam söylemezlerse yine biz haksısız. Ama bir, iki hoca yaşlı olma ile Kur'an tefsirini okumamış olabilir. Araştırın, bulunmazsa ben araştırır, bulur, kitabın ismini açıklar, söylerim.
Sahir isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
adem, adem ve havva, anamızdan, çoğalması, havva, insanların, insanların çoğalması


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:04.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner