Ruhani  

Go Back   Ruhani > İslamiyet ve İslami İlimler > Kur'an-ı Kerim Ve Hadisler
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 01-04-2012, 20:28   #1 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 536
Konular: 144

Karma Puanı: 22

Standart Günahlara keffaret ameller

İslam;
Allah katında makbul olan din; İslam’dır. Zira o, işin başıdır. Kim ondan başka bir yol tutarsa o helak olanlardandır.
Allah Teala buyurur ki; “Allah nezdinde hak din İslâm'dır.”(Al-i İmran 19)
“Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.”(Al-i İmran 85)
Lakin Allah çok merhametlidir, kullarının küfründen razı olmaz. Vazgeçerlerse onları affeder. Şüphesiz O, çok bağışlayıcı ve merhametlidir;
“İnkâr edenlere, (sana düşmanlıktan) vazgeçerlerse, geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle. Yok geri dönerlerse kendilerinden öncekilerin hali gözlerinin önündedir! Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.”(Enfal 38-39)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Bir kul İslâm'a girer ve bunda samimi olursa, daha önce yaptığı bütün hayırları Allah, lehine yazar, işlemiş olduğu bütün şerleri de affeder. Müslüman olduktan sonra yaptıkları da şu şekilde muâmele görür: Yaptığı her hayır için en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar sevap yazılır. İşlediği her bir şer için de, -Allah affetmediği takdirde- bir günah yazılır."
“İslam’dan önceki iyilikleri yazılır” nebevi kavli, Allah’ın bir lütfu olarak sabit olmuştur. Bu İlahi bir cömertlik ve büyük bir Rabbani bağıştır.
Nefsim elinde olana yemin olsun ki, bu büyük lütuftan ancak kendisini alçaltan ve şeytana yenilen yüz çevirir. Böylece Rabbinin zikrini unutur; “Ve: Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları! Fakat daha görmeden Rablerinden (azabından) korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır. Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.”(Mülk 10-14)
Ey şüphelerin mahrumiyet çölünde şaşkın kalan insanlık! Rahmeti ve ilmi her şeyi kuşatan Allah’a kaçınız!; “O halde Allah'a kaçın. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.”(Zariyat 50)
Ve ey şehvetlerin serabında kargaşaya düşmüş heva ehli! Celil olan Rabb’e dönün.
Ey insanlar! İyi düşünün ve bu büyük habere dikkat edin;
Abdurrahman Bin Şumasetül Mihri’den; “Amr Bin el As (R.a.)’ın ölmek üzere olduğu anda oradaydık. Uzunca ağladı ve yüzünü duvara çevirdi. Oğlu onu; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem seni şöyle şöyle müjdelemedi mi?” diye teselli etmeye başladı. Bunun üzerine Amr yüzünü (bize) çevirdi ve dedi ki;
“Şüphesiz ki; hazırlamakta olduğumuz şeylerin en faziletlisi Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun rasulü olduğuna şehadet etmektir. Şüphesiz ki ben üç hal üzere bulundum. Düşünüyorum da bir zamanlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e benim kadar şiddetli buğzeden yoktu. İmkanını bulsam onu öldürecektim. Şayet bu hal üzere ölseydim muhakkak cehennemlik olurdum. Allah İslam’ı kalbime yerleştirdiği zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek;
“Uzat sağ elini de sana beyat edeyim” dedim. Hemen sağ elini uzattı. Ben elimi çektim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“Neyin var ey Amr!” dedi. Ben;
“Şart koşmak istedim” dedim.
“Neyi şart koşuyorsun?” buyurdu.
“Af olunmamı” dedim. Buyurdu ki;
“Bilmez misin ki İslam, kendinden önceki günahları yok eder. Hicret de ondan önceki günahları yok eder. Hac da ondan önceki günahları yok eder.?”
Artık benim gözümde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha sevgili ve ondan daha büyük kimse kalmadı. Ona karşı duyduğum saygıdan dolayı kendisine doya doya bakamıyordum. Benden onu tavsif etmemi isteseler buna takat getiremem. Çünkü ona doya doya bakamazdım. Şayet bu hal üzere ölsem cennetlik olmayı kuvvetle ümit ederdim.
Sonra birtakım şeyler üzerimize aldık ki, onlar hakkında halim ne olur bilmiyorum. Öldüğüm zaman yanımda ne bir ağıtçı ne de ateş olsun. Beni defnettiğiniz zaman üzerime toprağı iyice döşeyin. Sonra kabrimin etrafında bir deve boğazlanıp ta eti taksim edilinceye kadar durun ki, sizlerle ünsiyet edeyim. Ve Rabbimin elçilerini nasıl karşılayacağımı düşüneyim.” Dedi.
2-1- Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmak:
Allah Subhanehu, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarması için Rasullerini göndermiştir.
Onlara itaati vacip kılmıştır; “Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik.”(Nisa 64)
Kutlu peygamberler zincirinden ve kafilesinden, diğer ümmetler içinde bizim, O’nun kısmeti olduğumuz gibi, peygamberler içinde bizim kısmetimiz Muhammed Bin Abdullah sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Bu yüzden O’ndan başkasına tabi olmamız doğru olmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’den muhkem ayetler kesin olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmanın vacip olduğunu gösteriyor;
a- Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e iman etmenin gerekli oluşunu gösteren ayetler;
Allah Teala buyuruyor ki; “De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah`a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız.”(A’raf 158)
Allah’a ve Rasulüne iman, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmaya bağlıdır. Bundan anlaşılan odur ki; bu, kişinin bütün hallerinde ayrılmaz bir şarttır.
b- Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e itaatin, Allah’a itaatten olduğunu gösteren ayetler. Zira Allah’a itaat, ancak Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat iledir.
Allah Teala buyuruyor ki; “Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.”(Nisa 80)


c- Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e itaatin, Allah’a itaat ile birlikte emredildiği ayetler;
Allah Teala buyuruyor ki; “Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de.”(Nisa 59)
d- Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e itaatin, kullar için Alla’ın rahmetine sebep olduğunu bildiren ayetler;
Allah Azze ve Celle buyurur ki; “Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.”(Al-i İmran 132)
“Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz.”(Nur 56)
“Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir.”(Tevbe 71)
e- Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e itaatin hidayet olduğunu garantileyen ayetler;
“De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.”(Nur 54)
Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e, tabi olmanın doğruluğu, müslümanın Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in izlerine karış, karış uymasıyla tecelli eder. Zira o kesin olarak bilmektedir ki, Allah’ın Kitabı ve Rasulünün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti, insan hayatında doğumundan ölümüne kadar, büyük veya küçük kuşatmadık bir şey bırakmamıştır.
Kim böyle yapıyorsa, günahlarının bağışlanması ve kötülüklerinin örtülmesiyle müjdelensin; Allah Teala buyuruyor ki; “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(Al-i İmran 31)
Cinlerden bir grup Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmanın günahların bağışlanmasına sebep olduğunu işitip öğrenince, kavimlerine dönüp onları şöyle uyardılar;
“Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.”(Ahkaf 31)
Bu yüzden halis mü’minlerin, günahlarının bağışlanması, kötülüklerinin örtülmesi ve güzel sona kavuşmaları için, Allah’a, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e uyarak tevessül ettiklerini görürsün.
“Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!”(Al-i İmran 193)
işte bu, şer’i tevessül çeşidine bir örnektir. Zira o, Salih amel ile tevessül etmektir.
Ey Rabbimiz! Peygamberini sevdiğimiz, O’nun sünnetine kavlen ve fiilen tabi olduğumuz için, kalplerimizi dinin üzere sabit kıl! Gözümüzü açıp kapayıncaya kadar bile bizleri nefislerimize bırakma! Bizleri bağışla! Bize merhamet et! Sen bizim Mevlamızsın! Kafirlere karşı bize yardım et!

2- AHLAK
1-2- Nasuh Tevbesi:
Ey kurtuluş yolunda yürüyen kul! Bil ki; tevbe, İslam’ın en önemli kaidesidir. O, Her şeye güç yetiren Melik katında doğruluğa doğru seyredenlerin menzillerinin ilki, ve Ahiret yolcularının derecelerinin başlangıcıdır.
Bu, başlangıçtan olmasına rağmen sonuca vasıtadır. Yolcu kul ondan ayrılamaz, ölüme kadar ondan geri duramaz.
Onun başlangıcındaki pişmanlık, azme, gayrete ve günahların kul ile Rabbi arasındaki perde olduğunu bilmeye sebep olur. zira o, kalplerin tutkusudur. Kurtuluş ve selamet için acele ettirir. Allah’tan kurtuluş ancak O’na sığınmaktır. Kim Rabbine sığınırsa o, zarar görmeyeceği bir korunma altındadır ve eli boş dönmez.
Allah Teala buyuruyor ki; “Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter.”(Tahrim 8)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki; “Günahtan tevbe eden, hiç günahı olmayan gibidir.”
Ey kardeş! Önüne bir engel çıkmadan tevbeye koş, zira kişi, Allah’ın ne yapacağını bilemez. Şair ne güzel söylemiş;
Kendin için ertelemeden sarıl tevbeye,
Ölmeden ve dilin tutulmadan önce
Onunla nefislerin hazine kilidini kır,
En güzel kazançla tövbekar ol.
2-2- Semahat;
İslam’da semahat, emirlerden ve yasaklardan her işte tecelli eder; hassas ve önemlidir, özündeki kıymetlerin her yoldan, dar geçitlerinden çıkmasını sağlar.
İslam’da semahat, çölde susayanların su zannedip yanına vardıklarında hayal gördüklerini anladıkları bir serap gibi insanları aldatan bir altın kaplama olmamıştır.
Şüphesiz semahat;
Cömertlik ve eli açıklıkta gönlü rahat olmaktır,
Çekinceden ve seçmekten göğsün geniş olmasıdır,
Kolaylık göstermek ve ağırbaşlılıktır,
Sevinçli ve güler yüzlü olmaktır,
Müminlere karşı seviyesizlik olmadan uysallık,
Muamelelerde aldatma ve aldanma olmadan kolaylık göstermektir,
Allah’a davette yağcılık olmadan kolaylaştırmaktır,
Allah Subhanehu’nun dinine, sıkıntıya girmeden ve tembellik etmeden boyun eğmektir.
Şüphesiz o, İslam’dan bir bölüm, ahlak tepesinin zirvesi ve iman en faziletlisidir. İşte bu semahat, günahları örter ve kötülükleri siler.
Allah Teala buyurur ki; “İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasınlar; feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir.”(Nur 22)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki; “melekler, sizden öncekilerden birinin ruhunu karşılayıp dediler ki; “hayırlı bir şey yaptın mı?” o da; “hizmetçilerime alacaklar husunda fakirlere kolaylık göstermelerini, zenginlere de zaman vermelerini emrederdim.” Allah onu (bu kadarcık iyiliği sebebiyle affedip) cennetine koydu."
2-3- Kötülüğe karşı iyilik;
İnsanın fıtratında şehvetler vardır. Kul, günaha düşer ve bir kötülük işlerse, hemen ona karşılık bir iyilik işlemelidir. Mesela; kabalığın karşılığı yumuşaklık, öfkenin karşılığı onu zaptetmek gibi, diğer şeyler de buna kıyas edilir. Hastalığın ilacı, onun zıddıyla elde edildiği gibi, kötülükler de onun zıddı olan iyiliklerle giderilir. Her günah kalbi karartır ve o ancak onun zıddı olan iyilikle nurlanır.
Kim bu makamı araştırırsa, geçmiş günah için, iyilik yapmak kadar güzel bir şey görmez.
Allah Teala buyuruyor ki; “Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.”(Hud 114)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Nerede olursan ol Allah’tan sakın ve işlediğin kötülüğün ardından onu yok edecek iyilik yap. İnsanlara karşı da güzel ahlaklı ol.”
2-4- Selamı yaymak ve güzel konuşmak
Rasulullah Aleyhissalatu vesselam buyurdu ki; “Selamı yaymak ve güzel konuşmak, şüphesiz ki bağışlanma sebeplerindendir.”
2-5- Musafaha
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “İki Müslüman karşılaştığında müsafaha ettiklerinde (el sıkıştıklarında), birbirlerinden ayrılmadan önce bağışlanırlar.”
2-6- Hayvanlara İyilik ve yumuşak muamele
Resülullah (aleyhis salâtü vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup dili sarkan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: "Bu köpek de susuzluktan benim gibi olmuş" deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti."
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındakilerden bazıları:
"Ey Allah'ın Rasulü! Yani bize hayvanlar için de ecir mi var?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Evet! Her "yaş ciğer" sahibi için bir ücret vardır" buyurdu."
Burada hayvanlara yumuşak muamelede bulunmak için Nebevi teşvik vardır.
Bu açıklama, bazı kafir Avrupa hayranlarına gerçeği söyletmiştir; Şüphesiz İslam, bu kafir Avrupalılardan önce hayvanlara yumuşak muamelenin kaidelerini koymuştur. Onlar Müslümanlardan bunları almışlar, genişleterek kanunlarına yerleştirmişlerdir. Öyle ki, hayranları, bunların Avrupalıların özelliklerinden zannedeler.
Bu temel, İslam’ın özünün rahmet ve şefkat olduğunu, hayvanlara gücünün dışında yük yükletmediğini ve onu eğlence vasıtası kılmadığını gösteriyor.
Lakin hayvanlara yumuşak muamele iddia eden kafirler, kendi yanlarında değeri çok düşük olduğu için hayvanlara iyi muamele gayesiyle cemiyetler kurdular ve onları insandan üstün tutacak hale geldiler.
Bazı beldelerinde ise onları boş oyun ve eğlencelerine alet edindiler. Mesela eskiden İslam beldesi olan ve şu an Hıristiyanlar’a ait olan Endülüs’te (İspanya’da) boğa güreşleri yapılmaktadır(!)
2-7- Büyük günahlardan uzak durmak
Allah sana rahmet etsin, bil ki; kamil mü’minler, büyük günahlardan ve çirkinliklerden uzak dururlar.
Allah Azze ve Celle buyurur ki; “Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir. Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Rabbin, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.”(Necm 31-32)
Lakin kul, günaha düşmekten selamette kalamaz. Bu yüzden Allah vaad ediyor, - ki O’nun vaadi haktır – ve buyuruyor ki; “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”(Nisa 31)
Şu dünyadaki gaye; büyük günahlardan sakınarak, kötülüklerin örtülmesi ve günahların bağışlanmasıdır.
2-8- Musibetler
Hiç kimse elemlerden, hastalıklardan, sevdiklerini kaybetmekten, maddi ziyana uğramaktan güvende kalamaz.
Bu, Salih ve günahkar için, mümin ve kafir için de geçerlidir. Lakin mü’min bu musibetleri, Alemlerin Rabbine boyun eğmek için, kalbi hoşnutluk ve huzur dolu olduğu halde karşılar. Zira o, yakinen bilir ki, O’nun verdiği musibet cezalandırma değildir ve O’nun cezalandırması, kendisine musibet değildir.
Bu musibetler mü’min kulu hatalarından, beyaz elbisenin su, kar ve dolu ile yıkanması gibi temizler. Böylece iptilalardan, anasından doğduğu gün gibi olduğu halde çıkar.
Böylece, günahlar insan için Allah’ın kullarına bir rahmeti gereği musibetler getirir, bunlar da kulları şeytanın pisliklerinden tertemiz yapar, kalplerini kuvvetlendirir ve ayaklarını sabit kılar.
Bu musibetler, Allah’ın kulundan hoşnud olduğunu ve sevdiğini gösterir. Şüphesiz Allah, kulunu sevdiği zaman onu iptila eder. Kişi, belasının şiddetine göre imanını sağlamlaştırır ve yakinini kuvvetlendirir. Kim razı olursa, ondan razı olunur, kim de tahammül etmezse gazaba uğrar.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki; “İnsanlar içinde en şiddetli belaya uğrayanlar peygamberler, sonra da büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi dindarlığı nispetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da dindarlığı nispetinde imtihan eder. O kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar bela kulun peşini bırakmaz."
Yine buyurdu ki; “Allah, Müslüman kulunu bedeninde bir bela ile iptila ettiği zaman buyurur ki; “Onun için yapmış olduğu Salih amellerini yazın.” Eğer şifa verirse, o kul için temizlik olur, ruhunu kabzeylerse de bağışlanır.”
Ebuş Şa’sa es San’ani, göç etmek üzere Dımeşk mescidine doğru yola koyulmuştu. Yolda Şeddad Bin Evs ve Es Sunabihi r.a. ile karşılaştı. Dedi ki;
“Allah ikinize rahmet eylesin, nereye gidiyorsunuz?” onlar da dedi ki;
“Şurada bulunan hasta kardeşimizi ziyarete gidiyoruz.” O da onlara katıldı ve şahsın yanına geldiklerinde dediler ki;
“Nasıl sabahladın?” adam;
“Nimet içinde sabahladım” dedi. Bunun üzerine Şeddad r.a. dedi ki; “kötülüklerinin dökülmesi ve günahlarının silinmesine sevin! Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim;
“Şüphesiz Allah Azze ve Celle buyurdu ki; “Mümin kullarımdan biri iptila ettiğim zaman, kendisine verdiğim bela için bana hamdederse, o yatağından anasından doğduğu gündeki gibi günahsız kalkar.” Rab Azze ve Celle (meleklere) buyurur ki; “Kulumu bela vererek ben bağladım. Onun için sıhhatli iken işlediklerini yazınız.”

3- TAHARET
1-3- Abdest;
Osman Bin Affan r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kim abdest alır ve bunu güzelce yaparsa, günahlar onun bedeninden hatta tırnaklarının dibinden çıkar.”
Ebu Hüreyre r.a.’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Mü'min -veya müslüman- bir kul abdest aldığı zaman yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner, ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte -veya suyun son damlasıyla- ellerinden dökülür. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile -veya suyun son damlasıyla- dökülür. Ta ki günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar."
Ey Müslüman! Bil ki, bu büyük fazilet, ancak Allah’ın emrettiği ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in beyan ettiği şekilde, peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in abdest alışına uygun hareket etmekle elde edilir;
1- az önce geçen Osman r.a. hadisinde, bir şart varid olmuştur ki, bu; abdesti güzelce almaktır. Bu şart daha başka hadislerde de geçmiş olup bazıları şöyledir;
a- Ebu Hureyre r.a. hadisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kim abdest alır, bunu güzelce yaparsa ve sonra insanları namazı kılmış oldukları halde bulursa, o namazı kılanın ecrinin, hiçbir eksiklik olmadan aynısını alır”
b- Ukbe Bin Amir r.a. hadisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "Güzelce abdest alıp, sonra iki rek'at namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen kimseye cennet vâcib olur!"
Bu konuda; Zeyd Bin Halid el Cuheni, Abdullah Bin Ömer ve başkalarının da rivayetleri vardır.
2- Bu hadislerde geçen, abdestin güzelce alınması, ancak Allah’ın emrettiği şekilde yapıldığı takdirde yerini bulur. Nitekim bunu açıklayan sahih hadisler vardır;
Ebu Eyyub el Ensari r.a. hadisi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim; “Kim emrolunduğu gibi abdaest alır, emrolunduğu gibi de namaz kılarsa, geçmiş ameli (bir rivayette; günahı) bağışlanır.”
3- Allah, emrini en güzel şekilde beyan etmiş, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de hadisleriyle en güzel şekilde açıklamıştır;
Osman r.a., abdest almış, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in abdest alış şeklini anlatmış, sonra da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu söylemiştir; “Kim benim bu abdestim gibi abdest alır, sonra kalkıp konuşmadan iki rekat namaz kılarsa, geçmiş günahı bağışlanır.”



4-NAMAZ
1-4- Ezan:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Müezzin, sesinin ulaştığı yere kadar bağışlanır. Yaş ve kuru her şey onu tasdik eder ve onun lehinde şehadet eder, ona yirmi beş derece vardır."
2-4- Namaz:
Ebu Hureyre r.a. rivayet ediyor; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğunu işittim; “Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiç kir kalır mı, ne dersiniz?"
"Bu hal, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!" dediler Aleyhissalâtu vesselâm:
"İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler" buyurdu”
Yine Ebu Hureyre r.a. rivayet ediyor; “Beş vakit namaz, bir cuma namazı diğer cuma namazına kadar kefârettirler. Büyük günah irtikab edilmedikçe aralarındaki günahları affettirirler.”
3-4- Bir olan Ma’bud’a secdeler
Bu gerçeği, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, secdelerin faziletini belirten sözleri destekler;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ey Ebu Fatıma! Secdeyi artır. Zira Allah için secde eden hiçbir Müslüman yoktur ki, Allah Tebarek ve Teala onun (cennette) bir derece yükseltmesin (ve onunla bir günahını silmesin)”
4-4- Cemaatle namaz için Allah’ın evi olan mescidlere yürümek:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Kişinin cemaatle kıldığı namazın sevabı evinde ve çarşıda (iş yerinde) kıldığı namazından yirmi beş kat fazladır. Şöyle ki, âbdest alınca güzel bir abdest alır, sonra mescide gider, evinden çıkarken sadece mescid gâyesiyle çıkmıştır. Bu sırada attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir günahı affedilir. Namazı kıldı mı, namazgâhında olduğu müddetçe melekler ona rahmet okumaya devam ederler ve şöyle derler: "Ey Rabbimiz buna rahmet et, merhamet buyur." "Sizden herkes, namaz beklediği müddetçe namaz kılıyor gibidir.”
5-4- “Amin” demek:
Bu büyük fazileti, “amin” derken imama muvafık düşenin faziletine dair hadisi şerif destekler. Zira bu, cemaat namazında dinin ilanı ve dinin şiarlarının izharında önemli bir İslami tavırdır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “İmam “gayril mağdubi aleyhim veleddalliyn” deyince siz de “amin” deyiniz. Zira kim bunu söylerken, meleklerin “amin” sözüne muvafık düşerse, geçmiş günahları bağışlanır.”
Ey iman kardeşim! Namazlara çağrı yapıldığında hırs göster, gayret et. Zira o namazlar, hidayet sünnetlerinden ve takva şiarlarındandır.
Mazeret hali dışında, bunları eda etmeyi bırakmaktan sakın! Zira cemaat namazı herkese farzdır.
Kıyamet gününde tam nur, aydınlık ile ve dünyada günahlarının bağışlanıp, kötülüklerinin örtülmesi ile sevin!
Lakin şunu iyi bilin ey namaz kılanlar!; bu zikredilen faziletlere, ancak namaza gelenler, emrolunduğu gibi güzelce ve tam olarak abdest alanlar, alemlerin Rabbi olan Allah’a huşu ile boyun eğenler hak sahibidirler. Nitekim Ebu Eyyub el Ensari r.a. hadisinde bu açıkça bellidir;
““Kim emrolunduğu gibi abdaest alır, emrolunduğu gibi de namaz kılarsa, geçmiş ameli (bir rivayette; günahı) bağışlanır.”
Bu yüzden her müslümanın Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in nasıl namaz kıldığını, O’nun huzurundaymış gibi araştırması gerekir. Buna güç yetiremeyen, ilim ehline yönelmeli, bunu sorup öğrenmelidir. Sözü işitip ona en güzel şekilde uymaya hırs göstermelidir.
6-4- Cuma Namazı:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kim en güzel şekilde abdest alır, sonra Cuma’ya gider, hutbeyi, sessizce dinlerse, iki Cuma arası ve fazladan olarak üç gün arasındaki günahları bağışlanır. Kim de (hutbe sırasında) yerdeki taşlarla oynarsa abesle iştigal etmiş olur.”
7-4- Geceyi ihya etmek:
Gerçekten ahireti isteyen mü’minler, geceyi az uyuyarak geçirirler. Zira onlar, gece kalkar, yüzlerini nurlandırır ve kalplerini temizlerler.
Allah Azze ve Celle buyurur ki; “Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Rablerinin kendilerine verdiğini alarak. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı. Geceleri pek az uyurlardı. Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.”(Zariyat 15-18)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Müslümanın gidişatı ve istikbali için gece kıyamının fazileti hakkında buyurur ki;
“Gece ibadetine önem vermeniz gerekir. Bu sizden önceki Salihlerin adetidir. Zira bu, kişiyi Allah’a yaklaştırır, günahtan uzaklaştırır, kötülükleri bertaraf eder, bedenden hastalıkları uzaklaştırır.”
8-4- Ramazan ayını değerlendirmek:
Ramazan ayı, Allah’a yakınlık sağlamak için tamamen mübarek bir aydır. Gündüzü oruç ile, gecesi namaz ile geçirilir. Onu idrak edipte bağışlanmayan kul uzak olsun!
Resulullah sallallahu aleyhi ve selem, kesin bir emirde bulunmaksızın ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksadla) derdi ki: "Kim ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle ihya ederse geçmiş günahları affedilir.”
Yine buyurdu ki; “Kim kadir gecesini inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.”
9-4- Tesbih Namazı:
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Abbâs İbnu Abdilmuttalib (radıyallahu anh)'e buyurdu ki:
"Ey Abbâs, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapmayayım mı?" Sana bağışta bulunmayayım mı? Sana ikram etmeyeyim mi? Sana on haslet(in hatırlatmasını) yapmayayım mı? Eğer sen bunu yaparsan, Allah senin bütün günahlarını önceki-sonraki, eskisi-yenisi, hatâen yapılanı-kasden yapılanı, küçüğünü-büyüğünü, gizlisini-alenisini yani hepsini affeder.
Bu on haslet şunlardır: Dört rek'at namaz kılarsın, her bir rek'atte, Fatiha suresi ve bir sure okursun. Birinci rek'atte kıraati tamamladın mı, ayakta olduğun halde onbeş kere "Subhanallahi velhamdülillahi ve lailahe illallahu vallahu ekber" diyeceksin. Sonra rüku yapıp, rükuda iken aynı kelimeleri on kere söyleyeceksin, sonra başını rükudan kaldıracaksın, aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra secde edip, secdede iken onları onar kere söyleyeceksin. Sonra başını secdeden kaldıracaksın, onları onar kere söyleyeceksin. Sonra tekrar secde edip aynı şeyleri onar kere söyleyeceksin. Sonra başını kaldırır, bunları on kere daha söylersin. Böylece her bir rek'atte bunları yetmiş beş defa söylemiş olursun.
Aynı şeyleri dört rek'atte yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere yap, haftada yapamazsan her ayda bir kere yap. Ayda olmazsa yılda bir kere yap. Yılda da yapamazsan hiç olmazsa ömründe bir kere yap."
Hafız Bin Nasıruddin ed Dımeşki der ki;
Tercihinle sevap kazanmak istersen,
Allah için tesbih namazı kıl,
Zira onda rağbetler ve ecirler vardır
Ve her yaralı kalbe deva vardır
Bunu yaparak yakınlaş ve kazan
Açıklanan büyük sevabı elde et
Onu bırakma, zira hakkında;
Bir çok yoldan sahihe yakın hadis vardır
Sıkı sarıl sünnete, süka ravilerin
Güzel Habib’den rivayet ettiğine
Seçilmiş Ahmed’den, emin Rasulden,
İtaat edilen üstün efendiden gelene
Makam olarak mahlukatın en üstününden,
Konuşma olarak en muciz ve fasihinden gelene
Allah’ın salatı, her selamla ve övgüyle beraber
Geceyi sabah kovaladıkça
Ardı ardına O’nun üzerine olsun,
Kabrinde bulunmayan gizliye.
10-4- Mübarek Mescidi Aksa’da namaz:
Mescidi Aksa, yolculuk yapılacak mescidlerdendir. Orada ibadet etmek için gönülden istek duyulur. Nitekim Allah buna pek çok faziletler bağışlamıştır. Bunu iyi bilmelisin ki; orada namaz kılmak, hataları sildirir, günahlara kefaret olur.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; “Süleyman Bin Davud(a.s.) Beytul Makdis’i yapınca Allah Azze ve Celle’den üç şey istedi;
Allah Azze ve Celle’den isabetli hüküm vermeyi istedi, ona verildi.
Allah Azze ve Celle’den, kendisinden sonra kimseye nasip olmayacak bir saltanat istedi, verildi.
Ve Allah Azze ve Celle’den, Mescidin inşaatını bitirdikten sonra, bu mescide sırf namaz kılmak için gelenlerin, oradan çıkarken, annelerinden doğdukları gündeki gibi bütün günahları affedilmiş olarak çıkmalarını yalvardı; bu duası da kabul edildi."
Bu mübarek mescid, şu an Müslümanların dinlerinden gafletleri sebebiyle 1967 yılından beri Filistin’in kalan son topraklarına dadanan, gazaba uğramışların elindedir.
İşte onun için ağlıyorlar… ancak… insanların muhafaza edemeyeceği mülkün kaybedilmesi sebebiyle ağlayınız!
Allah’ım! Orayı apaçık bir fetihle fethet, yakın bir yardım ile destekle! O gün müminler Allah’ın yardımıyla ferahlar. Bir kavim kendilerinde olanı değiştirmedikçe, Allah onları değiştirmez.
5- CİHAD
1-5- Allah Yolunda savaşmak:
Allah yolunda cihad, gerek kalple, gerek dil ile, gerek mal ile ve gerekse el ile olsun her müslümana farzdır. Her Müslüman, bu cihad türlerinden kendi konumu, takati ve güç yetirebildiği nispette cihad etmelidir.
Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Aslında insan kendi kendinin denetleyicisidir. Birtakım mazeretler ileri sürse de.”(Kıyamet 15-16)
Allah Subhanehu haber veriyor ki; “Muhakkak ki Allah, mü'minlerin mallarını ve canlarını, satın almıştır.”(Tevbe 111)
Karşılığını belirtiyor; “karşılığı cennet olmak üzere”(Tevbe 111)
Allah Azze ve Celle indirdiği kitapların en faziletlilerinde, bu sözü veriyor; “Tevrat'da, İncil'de ve Kur'an'da kendi üzerine hak bir vaaddir.”(Tevbe 111)
Onlara bu müjdesini pekiştiriyor; “Kim Allah'tan daha çok ahdini yerine getirebilir? Öyleyse yaptığınız alış-verişe sevinin. En büyük kurtuluş işte budur.”(Tevbe 111)
Rabbi ile bu alışveriş akdini yapan, tehlikenin büyüklüğünü ve karşılığının üstünlüğünü düşünsün. Şüphesiz Allah Azze ve Celle, nimetler cenneti karşılığında canları satın alıyor! Bu alışveriş akdinde onun elini, meleklerden ve insanlardan en şerefli ve değerli elçileri tutar. Bunun sermayesi büyük bir iş ve büyük bir söz olmuştur.
iddiacılar çoğalınca, davalarının doğruluğuna delil getirmek istenir. Şayet insanlara iddia ettikleri şeyler bağışlansaydı, şüphesiz yerler, gökler ve bu ikisi arasındakiler fesada uğrardı.
İddia sahipleri çeşitli şahitliklerde bulunurlar, bunun üzerine onlara; “delil gösteremediniz, davanızı ispat edemediniz” denir. Bürhan ancak delil ile sahih olur: “De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin”(Al-i İmran 31)
Bütün huylar ertelenir ve sözlerinde, fiillerinde, yolunda ve ahlakında Rasul sallallahu aleyhi ve sellem’e uyulur.
“Allah öyle bir grup ortaya çıkaracak ki, Allah onları sevdiği gibi onlar da O'nu severler, bunlar müminlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı onurlu davranırlar.”(Maide 54)
işte o zaman delilin adaleti istenir ve denilir ki, “adalet ancak tezkiye ile sabit olur.”
“Allah yolunda cihad ederler, hiç kimsenin yergisinden ve kınamasından çekinmezler.”(Maide 54)
Mücahidler kalkarlar, onlara denir ki, “müminlerin canları ve malları onların değildir.” Anlaştıkları şeyleri teslim ederler. Alış veriş anlaşmasının gereği çeşitli yönlerden teslim edilmesi gerekir.
Tacirler, müşterinin çokluğunu ve ücretin miktarını görünce, anlarlar ki bunlar, başka malların kazancından fazladır. Böylece apaçık zararı, sayılı birkaç dirhem ile geçici lezzetler karşılığında aldanışlarını görürler. Geriye pişmanlık kalmıştır. Böyle davranan insan, kendini alçaltmış, Rabbinin kadrini hafife almıştır.
Rıdvan beyatı ile Allah Subhanehu’ya razı olarak, kendi istekleriyle canlarını satanlarla birlikte akit yaparlar ve derler ki; Seni azımsamayız ve azımsamak da istemeyiz. Akit tamam olunca satmış oldukları şeyi teslim ederler ve onlara denir ki; “affolunmuş olarak kalkınız”
“Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda işkenceye, hakarete, ziyana uğrayanların, muharebe edenlerin ve öldürülenlerin suçlarını elbette örteceğim, Allah katından mükafat olmak üzere; onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Sevabın en güzeli, Allah katındadır.”(Al-i İmran 195)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurur ki; “Allah yolunda öldürülmek, borç dışında her şeye kefaret olur”
Ebu Katade’den; birisi kalktı ve dedi ki; “Ey Allah’ın Rasulü! Eğer Allah yolunda öldürülürsem hatalarıma kefaret olur mu?”
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) : “Evet, sen sabreder, mükâfaat bekler, geri kaçmadan ileri atılır vaziyette olduğun halde öldürülürsen!" diye cevap verdi. Ve adama sordu:
“Nasıl sormuştun?”
“Allah yolunda öldürülürsem hatalarıma kefaret olur mu?” Bunun üzerine aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz sözlerini şöyle tamamladı:
“Evet, (kul) borcu hariç, bütün günahların affedilecek. Zira Cebrâil bu hususu bana haber verdi!”
Davetçi, yüce himmet ile Allah’a ve selamet yurduna doğru harekete geçmiştir:
Haydi koş, himmet sahibiysen,
Develeri coşturan, seninle coşturur.
Haydi iman kardeşim kendine gel.
Onu iyi kavradıysan, bu işe hazır ol
İhmal edileni gözet, kendini yetiştir
Bil ki Allah’ın malı pahalıdır, onun mehri nefsi ve kıymetleri, onları müminlerden satın alan sahibi için feda etmektir.
Allah’a yemin olsun ki, korkaklık gösteren müflisler pazarlık yapana kadar o zayıflamaz ve yoksullar onu uzun vade ile satın alıncaya kadar zarar etmez.
Nitekim, isteyenler için o pazara sunuldu. Denildi ki; daha fazlası var mı? Rabbi onun için şahdamarının feda edilmesinden ucuzuna razı olmaz.

6- ORUÇ
1-6- Ramazan Orucu:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan ayı orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”
2-6- Arefe günü ve aşura orucu:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Her aydan üç gün ve Ramazan’dan Ramazan’a oruç tutmak, bütün seneyi oruçlu geçirmek demektir. Arefe gününde oruç tutma karşılığında, bir önceki sene ve bir sonraki seneye kefaret kılacağını Allah’tan umuyorum. Aşura günü oruç tutmayı da Allah’ın bir önceki seneye kefaret kılacağını umuyorum.”

7- HAC
1-7- Hac ve umre:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Haccla umrenin arasını birleştirin. Zîra bunlar günahı, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi temizler.”
Bu büyük faziletin açıklaması Rasulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in dilinden şöyle gelmiştir;
“Evinden Beyt-i Haram’ı ziyaret maksadıyla çıktığında Allah sana devenin her attığı adım karşılığında bir sevap yazar, bir de günahını siler. Arefe günü vakfeye gelince; o anda Allah Azze ve Celle dünya semasına iner, sizinle meleklere karşı iftihar ederek buyurur ki;
“Kullarım rahmetimi umarak ve azabımdan korkarak dünyanın uzak köşelerinden kopup geldiler, yorgun ve bitkin düştüler. Beni görmedikleri halde böyle oldu. Bir de görselerdi nasıl olurdu? Üzerinde kumlar sayısınca, veya dünya günleri kadar ya da semadaki yağmur taneleri kadar günahı olsa dahi onları silerim.
Taş atmana gelince; senin için onlar saklanır. Traş olmana gelince; tıraş ettiğin her kıl için bir sevap vardır. Beyti tavaf ettiğin zaman anandan doğduğun gündeki gibi günahlardan çıkarsın.”

8-ZEKAT
1-8- Sadakalar:
Allah Teala buyuruyor ki; “Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel. Eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Ve onunla günahlarınızdan bir kısmını yarlığar. Allah, her ne yaparsanız haberdardır.”(Bakara 271)
Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat artttırır ve sizi bağışlar, Allah Şekûr'dur (şükrü kabul edip çok ihsan eden), Halim'dir (cezayı vermekte acele etmeyendir).”(Tegabün 17)



9- HUDUD
1-9- Hadlerin uygulanması:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Her hangi bir kul, Allah’ın yasakladığı şeylerden bir şeye düşerse, sonra da ona, bunun haddi (cezası) uygulanırsa, günahına kefaret olur.”



10- ZİKİRLER
1-10- Zikrullah:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Allah’ı zikretmek için toplanmış hiçbir kavim yoktur ki; semadan bir münadi(melek) şöyle nida etmesin: “Affedilmiş olarak kalkınız, kötülükleriniz iyiliklere çevirildi.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Şüphesiz, “sübhanallah”, “Elhamdulillah”, “la ilahe illallah” ve “Allahu ekber” demek, ağaçların yaprak dökmesi gibi günahları döker.”
2-10-Meclislerin kefareti:
Müslümanlardan bir topluluk bir araya geldiği zaman, meclislerini Allah’ın sınırları içinde idare etmeleri gerekir. Konuşmaları oyun ve eğlence olmamalı, kardeşlerinin (gıybet ederek) etlerini yemek, kusurlarını ortaya dökmek ve onların yanlışlarını dile getirmek şeklinde cereyan etmemelidir.
Tam aksine, iyiliği emir ve kötülüğü yasaklamada, insanların arasını düzetmek için yardımlaşmalı, Allah Azze ve Celle’nin Kitabı ve Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti hakkında dersler yapmalıdırlar.
Bu hususta uyanık olmak için de her Müslümanın, Allah’ı ve Ahiret yurdunu istemeleri, her oturdukları mecliste Allah’ın zikrinden ve Rasulullah’a salavat okumaktan gafil kalmamaları gerekir. Zira bundan gafil olmak, kıyamet gününde cennete girilmiş olunsa bile, hasret ve pişmanlığa sebep olacaktır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Her hangi bir topluluk bir mecliste oturur da orada Allah’ı zikretmezlerse, bu kıyamet gününde pişmanlığa sebep olur.”
Yine buyurdu ki; “Her hangi bir topluluk, bir yerde oturur da, orada Allah Azze ve Celle’yi zikretmezler ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e salat okumazlarsa, kıyamet gününde cennete girmiş olsalar bile, üzerlerine pişmanlık olacaktır.”
Lakin, unutmak insanın afeti, eksiklik onun ayrılmaz parçasıdır. Müslüman insan, bir mecliste kendi üzerine düşenleri yapmaya güç yetiremezse, kıyamet gününden önce, meclislerin kefaretini unutmasın. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunu şöyle öğretmiştir;
“Kim bir mecliste; “Sübhanallahi ve bihamdihi, sübhaneke Allahümme ve bihamdik, eşhedu en la ilahe illa ente, estağfiruke ve etubu ileyk”(Allah’ım hamdinle beraber Seni tesbih ederim. Senden başka ilah yoktur. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim) derse, amelini bir mühürle mühürlemiş olur. Kim bunu boş laf konuşulan bir mecliste söylerse, bu, o meclisteki hatalarına kefaret olur.”
HATİME
“Allah bizleri güzellik ve ziyadesi ile rızıklandırsın”
Ey Müslüman, ey Allah’ın kulu! Bil ki, günahların bağışlanmasını garanti eden amellere teşvik eden bu gibi ayetler ve hadisler, kulun bunlara güvenip bel bağlamasını ve kendini, “nasıl olsa günahların tamamına kefareti garanti olan ameller var” zannıyla günahları işlemeye salıvermesi yakışmaz.
Şüphesiz böyle bir düşünce, cahiliğin ve ahmaklığın doruğudur. Ey aldanmış kişi! Allah’ın amelini kabul ettiğini ve günahlarını bağışladığını nereden biliyorsun?
Allah Azze ve Celle buyuruyor ki; “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder”(Maide 27)
İşte o takva sahipleri, Salih ameller işleyenler, itaat yolunda gayret gösterenlerdir ve bununla beraber, amellerinin yüzlerine çarpılmasından korkanlardır; “Rablerine olan saygıdan dolayı kötülükten sakınanlar; Rablerinin âyetlerine inananlar; Rablerine ortak tanımayanlar; Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar; İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.”(Mü’minun 57-61)
Evet! Onlar; gerçek müminlerdir.
Bu büyük manaya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in abdestini anlatan Osman r.a. işaret etmiştir; “Kim böyle abdest alır, sonra mescide gelir, iki rekat namaz kılarsa, geçmiş günahları affolunur. Gurura kapılmayınız”
Ey kardeşim bunu böyle bil, bu ayetler ve hadisler, kul hakkına bağlı günahları kapsamaz. Bilakis, şehidin borç dışındaki günahlarının affolunacağına dair hadisin gösterdiği gibi ümitlendirmedir.
Sakın ey kardeşim – Allah seni kendinden bir ruh ile teyid etsin – bil ki, şeytanın yolları çoktur, tuzakları büyüktür. Sana bu kapılardan biriyle girmesinden sakın!
Allah’ı hamdi ile tesbih ederim. Allah’ım Seni hamdinle tesbih (noksanlardan tenzih) ederim. Şehadet ederim ki, Senden başka ilah yoktur, senden bağışlanma diler, Sana tevbe ederim.
Alıntı
Hanedan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 16:42.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner