Ruhani  

Go Back   Ruhani > İslamiyet ve İslami İlimler > Fıkıh İlmi
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 02-02-2012, 04:11   #1 (permalink)

 
musemma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 486
Konular: 443

Karma Puanı: 7

Standart La ilahe illallah

Müslümanlar her gün ‘La ilahe illallah’ kelimesini ezanlarında, kametlerinde, hutbelerinde konuşmalarında defalarca söylerler. Şehadet kelimesi; yer ve göklerin kendisi ile kaim olduğu, bütün mahlukatın onun için yaratıldığı, Allah’ın (c.c.) nebi ve rasullerini kendisiyle gönderdiği, kitaplarını onun için indirdiği, şeriatini onun için koyduğu bir kelimedir.
Bu kelime gereğince yaratıklar, mümin ve kafir, iyi ve kötü diye iki sınıfa ayrılırlar. Bu kelime; yaratılışın gayesi, emir ve yasakların, sevap ve cezanın kaynağı, mahlukatın kendisi için var edildiği, sorgu ve yargılamanın kendisi hakkında yapıldığı kelimedir. Sevap ve ceza onun üzerine kurulur. Kıble onun üzerine temellendirilmiştir. Din o kelime üzerine tesis edilmiş, cihat kılıçları onun için sıyrılmıştır. Bu Allah’ın (c.c.) bütün kullar üzerindeki hakkı olan kelimedir. O İslam’a giriş kelimesi, selamet yurdu olan Cennetin anahtarıdır.
Bütün amellerin “La ilahe illallah” kelimesi üzerine bina edilmesi sebebiyle, bu kelimenin İslam’daki yeri ve öneminin bilinmesi tüm kullar üzerine farzdır.
Önceki ümmetler ve gelecek milletler o kelimeden hesaba çekileceklerdir. Allah (c.c.) huzurunda kulun ayağı iki meseleden sorulmadıkça yerinden oynamayacaktır:
1. Neye ibadet ediyordunuz?
2. Nebi ve rasullerin davetine ne cevap verdiniz?
Birinci sorunun cevabı: “Bilerek ve şuurlu olarak kendisinden başka ibadete layık ilah olmayan Allah’a (c.c.) ibadet ediyorduk.”
İkincinin cevabı: “Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın (c.c.) elçisi olduğunu kabul edip ona teslim olduk ve itaat ettik.” olmalıdır.
İbrahim’in (a.s.) tutunmuş olduğu salam kulp olan ‘La ilahe illallah’ kelimesi, İslam ve küfür ayrımıdır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“İbrahim bu sözü ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki insanlar (dine) dönsünler.” (Zuhruf: 43/28)
Allah (c.c.), ilim ehli ve melekler bu kelimeye şahitlik etmişlerdir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Allah, melekler ve ilim sahipleri adaleti ayakta tutarak, Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına şahitlik etmişlerdir. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O Aziz’dir, Hakim’dir.” (Al-i İmran: 3/18)
Bu kelime, bütün mahlukatın kendisi için yaratıldığı takvadır, ihlastır, hakka şehadet ve şirkten uzaklaşmaktır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat: 51/56)
Allah (c.c.) rasullerini bu kelimeyle göndermiş, kitaplarını onun için indirmiştir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona ‘Benden başka ibadete layık ilah yoktur. Bana ibadet din’ diye vahyetmiş olmayalım.” (Enbiya: 21/25)
“Allah, melekleri, kullarından dilediği kimseye kendinden bir vahiy ile, ‘Benden başka ibadete layık ilah olmadığına dair (kullarımı) uyarın’ diye gönderir.” (Nahl: 16/2)
İbni Uyeyne dedi ki:
Allah (c.c.) La ilah illallah’ı hakkıyla bilen kullarını büyük nimetlerle nimetlendirmiştir.
Dünya ehli için soğuk su neyse, Cennet ehli için de La ilahe illallah odur.
Kim ‘La ilahe illallah’ derse, malı ve kanı korunmuştur. Kim de inkar eder yalanlarlarsa, malı ve kanı helal olur.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Her kim ‘Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur’ der ve Allah’tan başka ibadet edilen şeyleri reddederse malı ve canı haram (dokunulmaz) olur. Hesabı da Allah’a aittir.”
İnsanlar İslam’a ilk önce davet edilerek kendilerinden bu kelimeyi söylemeleri istenir. Nebi (s.a.v.) Muaz İbn Cebel’i (r.a.) Yemen’e gönderirken ona şöyle dedi:
“Sen kitap ehli bir kavme gidiyorsun, onları ilk olarak Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına davet et...”




LA İLAHE İLLALLAH’IN FAZİLETİ

La İlahe İllallah’ın Allah (c.c.) katındaki yeri ve fazileti çok büyüktür. Kim sadık olarak bu kelimeyi söyler (ve gereklerini yerine getirir)se Cennete girer.
Kim ki bu kelimeyi yalandan söylerse hapsedilir ve malına da el konulur. Hesabı ise Allah’a (c.c.) aittir.
Az harflerle, kısa lafızlarla söylenen ve dile hafif gelen bu kelime mizanda (ölçüde) ağır gelecektir.
Ebu Said el-Hudri’den (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Musa (a.s.) dedi ki, ‘Ya Rabbi! Bana seni hatırlayıp dua edebileceğim bir şey öğrt.’Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
‘Ey Musa! ‘La İlahe İllallah’ de. Musa (a.s.) dedi ki:
‘Ey Rabbim! Bütün kulların bunu diyorlar.’ Bunun üzerine Allah (c.c.) şöyle buyurdu:
‘Ey Musa! Yedi gökler ve içinde bulunanlar ile yedi yerler bir kefeye konsa, La İlahe İllallah ağır gelir.”
Bu hadisten de anlaşıldığı gibi La İlahe İllallah zikirlerin en faziletlisidir.
Abdullah b. Ömer’den Rasulullah(s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Duaların en hayırlısı Arafat günü duasıdır. Benim söylediğim ve benden önceki rasullerin söyledikleri en hayırlı şey şudur: Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur, birdir, ortağı yoktur, mülk yalnız O’nundur. Hamd yalnız O’nadır ve O her şeye kadirdir.”
Abdullah b. Amr b. el-As’dan (a.s.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah ümmetimden bir kişiyi Kıyamet Gününde herkesin önünde ayıracak. Onun aleyhinde doksandokuz sicil (dosya) açacak. Her bir dosyanın boyu gözün uzanabildiği mesafe kadar olacak. Sonra:
‘Bunlardan bir şey reddediyor musun?’ diyecek. Adam:
‘Hayır Ya Rabbi’ diye cevap verecektir. Sonra:
‘Herhangi bir özrün var mı?’ buyuracak ve o kimse:
‘Hayır Ya Rabbi’ diye cevap verecektir.
Bunun üzerine Allah(c.c.):
‘Yanımızda senin bir hasenen (makbul olan amelin) vardır ve bugün sana haksızlık yapılmayacaktır.’ Sonra içinde ‘Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet ederim ve Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet ederim’ yazılı bir kağıt parçası çıkarılacak Cenab-ı Hak:
‘Kendi tarafından hazır bulun!’ buyuracak.
‘Ya Rabbi! Bu ufacık kağıt parçası (kocaman) dosyalar nedir?’ diyecek. Cenab-ı Hak:
‘Sana zulüm yapılmayacaktır.” buyuracak.
Müteakiben siciller bir kefeye kağıt parçası bir kefeye konacak, siciller havaya kalkacak ve kağıt parçası (yani La İlahe İllallah’ın konulduğu kefe) ağır gelecektir.”
Bu kelimenin fazilet ve büyüklüğünü Hafız İbni Receb ‘Kelimetü’l-İlhas’ ismini verdiği risalesinde şöyle delillendirmektedir:
La İlahe İllallah, Cennetin karşılığıdır. Kim bu kelimeyi söyleyerek ölürse Cennete girer. Bu kelime ateşten kurtuluştur ve en güzel hasenedir. Günah sayfalarını silerek kalpteki imanı yeniler, varlığını ortaya çıkarır. Hicapları ortadan kaldırır. Bu, söyleyeni Allah’ın (c.c.) doğruladığı ve nebilerin söylediği faziletli bir söz, en güzel ve en faziletli zikirdir. Amellerin en faziletlisi ve sevabı en çok olanıdır. Bu kelime köle azat etmeye eşdeğer bir sevap kazandırır. Şeytandan Allah’a (c.c.) sığınmadır. Haşr’ın korkusundan ve kabrin vahşetinden güvenli olmaktır. Kabirlerinden kalktıklarında (La İlahe İllallah) müminlerin bir şiarı (işareti) dir.
O’nu söyleyene Cennetin sekiz kapısı açılır ve hangisinden dilerse oradan girer. O’nun hakkını vermediklerinden dolayı ateşe giren günahkar müminler, günahları nisbetinde yandıktan sonra ateşten çıkarılırlar.
İbni Receb bunların her birini delillendirmiştir.





LA İLAHE İLLALLAH’IN İ’RABI

Alimler La İlahe İllallah’ın i’rabının anlaşılmasına çok önem vermişlerdir.
Bu kelimenin başındaki ‘la’ harfi olumsuzluk edatı olup bir şeyi reddetmek için kullanılır.
‘İlah’ isminin harekesi fetha üzerinde sabittir. Haberi ise gizlidir. Onun takdir ise “hak” yani (La İlahe Hak) hak ilah yoktur demektir.
‘İllallah’ kendisine ibadet edilen, zararı def eden, fayda sağlayan ve kalpleri ibadete yönelten tek ilah vardır demektir.
Kim bu kelimenin haberini ‘mevcudun veya mabudun’ kelimeleri üzerinde takdir ederse büyük bir hata yapar. Çünkü; türbelerden ve putlardan tapınacak ilahlar vardır, fakat asıl ibadet edilmeye layık olan sadece Allah’tır (c.c.).
O’nun hiçbir ortağı yoktur. Eğer ibadet edilen bir şey varsa o da, ona yapılan ibadet de batıldır. Bunun böyle olduğuna



LA İLAHE İLLALLAH’IN RÜKÛNLERİ

La ilahe illallah’ın iki rüknü vardır:
1. Red: Allah’ın (c.c.) dışındakilerin ilahlık iddiasının ortadan kaldırılmasıdır.
2. İspat: Allahû Teala’nın hak ilah olduğunun ispatı. Çünkü müşriklerin O’nun dışında edinmiş oldukları bütün ilahlar batıldır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Keza bu da böyledir; Allah, hak olandır, O’nun dışında ilah olarak yalvardıkları ise batıldır...” (Hac: 22/62)
İmam İbn Kayyım: “La ilahe illallah’ın manası, Allah’ın (c.c.) gerçek ilah olduğunu ispatlamaktır. La ilahe illallah sözü, ‘Allah (c.c.) ilahtır’ sözü, Allah’ın (c.c.) dışındaki sahte ilahları reddetmez. Halbuki la ilahe illallah’ın gereği ilahlığı sadece Allah’a (c.c.) has kılmak, Allah’ın (c.c.) dışındaki sahte ilahları ise reddetmektir.”
Şeyh Süleyman b. Abdullah ‘ilah’ kelimesini kadir, yaratıcı vb. biçimde açıklayanlara iki şekilde cevap verir:
Birincisi: Bu selefin tefsiri olmayıp müteahhirin (sonradan gelenlerin) tefsiridir. Selef alimleri ve lügat alimleri bunu bizim gibi açıklamışlardır. Bunlardan başkalarının açıklamalarına itibar edilmez.
İkincisi: Hak olan ilah için gerekli olan tefsir, bizim açıkladığımızdır.
Onlar ilah kelimesini bu şekilde tefsir ederek ‘Allah’tan (c.c.) başka yaratıcı yoktur. O’ndan başka kimsenin her şeye

LA İLAHE İLLALLAH’IN ŞARTLARI

Aşağıdaki yedi şart yerine getirilmediği taktirde La ilahe illallah kelimesi söyleyen kişiye fayda vermez.
1. İlim: La ilahe illallah’ın manasını bilmektir. Bu kelimenin başlangıcı inkar, devamı ise tasdiktir. ‘La ilahe’ inkar, ‘illa’ istisna edatı, ‘illallah’ ise istisna edatıyla beraber ispattır. Bu söz, Allah’ın (c.c.) dışındaki bütün ilahları ortadan kaldırmaktadır.
Bu kelimeyi manasını bilmeden söylemek, kişiye fayda vermez. Çünkü bu kimse bu kelimenin neye delalet ettiğini bilip buna inanamaz. Bunun durumu yabancı bir dili konuşup bir şey anlamayan kimse gibidir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Bil ki Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur.” (Muhammed: 47/19)
“Ancak bilerek hak için şehadette bulunanlar bundan müstesnadır.” (Zuhruf: 43/86)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Kim ‘La ilahe illallah’ın manasını bilerek ölürse Cennete girer.”
‘La ilahe illallah’ın manası; ‘Allah’tan başka kendisine kulluk edilecek hiç kimse yok’ demektir.
İbadet; Allah’ın (c.c.) sevdiği ve razı olduğu bütün gizli ve açık ameller ve sözlerdir.
2. Yakin: La ilahe illallah’ın kemalidir. Yakin, şevk ve şüpheyi giderir.
Allah(c.c.) şöyle buyuruyor:
“Müminler ancak, Allah’a ve Rasûlü’ne iman edip, sonra da imanlarında şüpheye düşmeden Allah yolunda malları ve canları ile cihat eden kimselerdir. İşte sadıklar onlardır.” (Hucurat: 49/15)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah’a şehadet ederim, Allah’ın huzuruna bu ikisinde şek etmeden çıkan kimse Cennete girer.”
3. İhlas: Şirki reddtmektir.
Allah(c.c.) şöyle buyuruyor:
“Halis din ancak Allah’ındır.” (Zümer: 39/3)
“Onlar dini Allah’a halis kılarak ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmalıdır.” (Beyyine: 98/5)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Kıyamet Günü insanlar arasında benim şefaatime erecek olan en mutlu kişi, kalbinden ihlaslı bir şekilde ‘La ilahe illallah’ diyendir.”
4. Sıdk: Nifağa engeldir. Münafıklar dilleriyle hakkı söylemekte, fakat kalben inkar etmektedirler.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Allah lbadette sadıkları bilecek, yalancıları da bileclektir.” (Ankebut: 29/3)
“Doğruyu getiren ve onu tasdik edene gelince, işte onlar sadıklardır.” (Zümer: 39/33)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Kim Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna kalbi ile tasdik ederek ölürse,Cennete girer.”
5. Muhabbet: Bu kelime münafıkların yaptıklarının aksine Allah’ı (c.c.) ve Allah’ın sevdiklerini sevmektir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a eşler tutar, onları Allah’ı sevdikleri gibi severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler.” (Bakara: 2/165)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Üç haslet vardır ki, kimde bulunursa, imanın tadını almıştır .Allah ve Rasulünü herkesten daha çok sevmek, kişiyi ancak Allah için sevmek. Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten, Cehennem ateşine atılacakmış gibi korkmak.”
6. Bu kelimenin gerekleriyle amel etmek: Bunlar, Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmak amacıyla, ihlasla yapılan amellerdir. Bu davranış, tam bir teslimiyetin gereğidir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Rabbinize yönelin ve O’na teslim olun.” (Zümer: 39/54)
“Kim ihsan sahibi olarak özünü Allah’a teslim ederse, o kopmayan bir kulpa (La İlahe İllallah’a) yapışmıştır.” (Lokman: 31/22)
7. İnkarı Yok Edici Kabul: Allah’ın (c.c.) emirlerine bağlılık göstermek, emrettiklerini yaparak yasakladıklarından kaçınmak.



LA İLAHE İLLALLAH’IN MANASI VE GEREĞİ

La İlahe İllallah’ın manası: Tek ilah’tan başka kulluk edilecek başka bir ilah yoktur. O tek olan ilah da, şeriki olmayan yüce Allah’tır. Çünkü ibadete layık olan, ancak O’dur. Bu kelimenin gereği, Allah’ın (c.c.) dışındaki bütün sahte ilahları reddetmektir. Zira Allah (c.c.) dışındaki mabutların ilahlık iddiası batıldır. Çünkü O’ndan başka bir şey ibadete (dua edilmeye, emir ve yasak koymaya, nizam tespit etmeye) layık değildir. Uluhiyetin başkaları için reddedilmesi, ilahlığı sadece ortağı olmayan Allah’a (c.c.) ait kılmayı ve O’nun yanında ikinci bir ilah edinmemeyi gerektirir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayın...” (Nisa: 4/36)
“Kim tağutu inkar edip Allah’a iman ederse, muhakkak kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa (La İlahe İllallah’a) yapışmış olur. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara: 2/256)
“... Biz her ümmete, yalnız Allah’a kulluk etmeleri ve tağuttan da sakınmaları için Rasul gönderdik.” (Nahl: 16/36)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
“Kim La İlahe İllallah der ve Allah’tan başka tapınılanları reddederse malı ve kanı haram olur...”
Bütün rasullerin kavimlerini davet ettikleri söz şudur:
“... Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur...” (A’raf: 7/59)
İbn-i Receb (Allah ona rahmet eylesin) şöyle demiştir: “İlah, yüceliğiyle, aşk ve muhabbetiyle korku ve ümidiyle kendisine güvenilen, tevekkül edilip dayanılarak kendisinden istenilen, kendisine dua ve yakarışta bulunulan, itaat edilip isyan edilmeyendir. Tüm bunlar ancak aziz ve celil olan yüce Allah’a yaraşır.”
İşte bu sebeple; Rasulullah (s.a.v.) Kureyş müşriklerine: “La ilahe illallah” deyiniz, dediğinde müşriklerin cevabı;
“İlahları tek bir ilah mı kıldı? Gerçekten bu çok acaip bir şey” (Sa’d: 38/5) demek olmuştur.
Kelime-i Şehadet’in genel manası Allah’ın (c.c.) dışında ibadet edilenleri reddeder ve batıl kılar. Yani tağutu red ve Allah’a (c.c.) iman etmeyi gerektirir.
Tağutu reddetmek, Allah’ın (c.c.) emir ve yasağına ters düşen emirlerde bulunan kişi ve kurumları, hevayı ve şeytanı reddetmektir. La ilahe illallah’ın manasıyla birlikte gereğini de yerine getirmek, ibadette Allah’ı (c.c.) birleyerek O’na benzer tutulanları terketmektir.
Kul, La ilahe illallah dediğinde; ibadette Allah’ı (c.c.) birlediğini, Allah’tan (c.c.) başkalarına, putlara, kabirlere, evliyalara ve salihlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder.
La ilahe illallah’ın gereği, Allah’tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığını, yaratıcı, kudret sahibi ve her şeye kadir olanın Allah (c.c.) olduğunu kabul etmek, Allah’tan (c.c.) başka hiç kimsenin hakimiyet hakkı olmadığına inanmaktır. Çünkü hakimiyet yalnız Allah’a (c.c.) aittir. Kim, La ilahe illallah’ı bu şekilde inanarak açıklarsa mutlak olarak tevhidin hakkını vermiş olur.
Allah’a (c.c.) yaklaşmak için ölülere kurban kesen, türbelere yardımda bulunan, kabirlerin etrafını tavaf eden ve adak adayanlar, Allah’ın (c.c.) yaratıcı ve her şeyin sahibi olduğuna inansalar bile, ilk Arap müşrikleri gibi Allah’a (c.c.) şirk koşmuş olurlar. Mekke müşrikleri, kabirlere ve putlara tapmadıklarını söylüyor fakat uygulamada aksini yapıyorlardı. Onlar yaratıcı ve rızık verici olduğuna inanmadıkları halde, sırf kendilerini Allah’a (c.c.) daha çok yaklaştırsınlar diye salih olduğuna inandıkları bazı kişilere ibadet ediyorlardı.
Hakimiyet, La ilahe illallah’ın gerçek manasının tamamını değil sadece bir cüzünü oluşturur. Çünkü ibadette şirk koşan bir kimsenin, şeriatın hükmünü kabul etmesinin bir faydası yoktur. Şayet La ilahe illallah’ın manası onların zannettiği gibi olsaydı, Rasulullah (s.a.v.) ile müşrikler arasında herhangi bir mücadele olmaz, onlar da Rasulullah’a (s.a.v.) bağlanırlardı.
Böyle bir durumda, Rasulullah (s.a.v.) onlara:
“Allah’ın varlığını ve her şeye kadir olduğunu tasdik edin. Hukuki, meselelerde şeriatın hükmüne tabi olun” der ve onları ibadetlerinde serbest bırakırdı. O zaman Allah Rasulü’ne tabi olurlardı.
Bunlar, Arap lisanının ehli olan bir kavim oldukları için La ilahe illallah’ın putları tapmayı reddettiğini ve sadece lafzi bir mana taşımadığını anlıyorlardı. Bundan dolayıdır ki bu kelimeden nefret ederek uzaklaştılar ve şöyle dediler:
“... İlahları tek bir ilah mı kıldı? Şüphesiz bu çok acaip bir şey...” (Sa’d: 38/5)
Allah (c.c.) onları şöyle vasfediyor:
“Onlara La ilahe illallah denildiği zaman kibirlenirlerdi ve “mecnun bir şair için ilahlarımızı mı terk edeceğiz.” derlerdi.” (Saffat: 37/35-36)
Onlar, La ilahe illallah’ın Allah’ın (c.c.) dışında ibadet edilen her şeyi reddetmek, ibadette sadece Allah’ı (c.c.) birleme manasına geldiğini çok iyi biliyorlardı.
Şayet müşrikler La ilahe illallah dedikleri halde putlara ibadet etmeye devam etselerdi, kendi içlerinde çelişkiye düşerek bundan rahatsız olurlardı.
Günümüzde kabirlere ibadet edenler, bu şiddetli çelişkiden hiç rahatsız olmuyor, onlar “La ilahe illallah” demelerine rağmen bir çok ibadeti ölülere yapmaya devam ediyorlar.
Ebu Cehil ve Ebu Leheb, bu kelimenin manasını günümüzde kabirlere ibadet edenlerden çok daha iyi biliyorlardı. Onların bile eli kurudu!
Sonuç olarak: Kim bu kelimeyi, manasını bilerek söyler, gereğiyle amel edip açık ve gizli şirkten kaçınırsa, ibadeti tam bir itikatla yalnız Allah’a (c.c.) has kılıp bununla amel edrse, işte o gerçek bir mümindir. Kim La ilahe illallah deyip inanmadığı halde zahiren amel ederse, o da münafıktır. Kim bu kelimeyi diliyle söyler fakat onu bozacak amellerden birini işler ve Allah’a (c.c.) şirk koşarsa o da müşriktir.
La ilah illallah kelimesinden kastedilen; manasını bilip bu mananın gerektirdiği şekilde Allah’a (c.c.) ibadet etmektir.
İbadet, muamelat ve bütün meselelerde Allah’ın (c.c.) hükümlerini kabul edip, beşeri kanunları reddetmek, insan ve cin şeytanlarının revaca çıkardığı bütün hurafeleri ve bidatleri ortadan kaldırmak bu kelimenin ameli gereklerindendir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Yoksa onların dinden Allah’ın izin vermediği bir şeyi kendileri için din gösteren ortakları mı vardır?” (Şura: 42/21)
“... Eğer siz onlara itaat ederseniz, muhakkak ki müşrikler olursuuz...” (En’am: 6/121)
“... Onlar Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu Mesih’i Rabler edindiler.” (Tevbe: 9/31)
Nebi (s.a.v.) bu ayeti kerimeyi okudu. Bunun üzerine Adiyy b. Hatem Rasulullah’a (s.a.v.) dedi ki:
“Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki.
Rasulullah (s.a.v.):
“Onlar Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?” dedi.
Adiyy b. Hatim: “Evet,” deyince,
Rasulullah (s.a.v.):
“İşte böylece onlara ibadet ediyorlar.” buyurdu.
Şeyh Abdurrahman b. Hasan dedi ki: “Allah’tan başkalarına itaat etmekle alimlerini rabler edindiler. Aynı olaylar bu ümmetin içinde de vuku bulmaktadır. Bu ise en büyük şirk olup, La ilahe illallah’ın manasını ortadan kaldırır.”
Bu kelimeyi söyleyen bir kimsenin, beşeri kanunlarla muhakeme olmayı da reddetmesi gerekir. Çünkü sadece Allah’ın kitabıyla hükmolunmak, onun dışında kalan beşeri sistemleri terketmek vaciptir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“... Eğer bir şeyde ihtilafa düşerseniz onu Allah’a ve Rasulü’ne götürün.” (Nisa: 4/59)
“Herhangi bir şey hakkında anlaşmazlığa düşerseniz, onun hakkında hüküm vermek hakkı Allah’ındır. İşte benim Rabbim olan Allah O’dur...” (Şura: 26/10)
Allah (c.c.) kendi indirdiği şeriatle hükmetmeyenler hakkında kafir, fasık, zalim diye hüküm vermiştir. Allah’ın (c.c.) indirdiğinin dışında hüküm veren kişide iman yoktur.
La ilahe illallah müslümanların yaşamlarının her yönüne hakim olması gereken bir hayat nizamıdır.
Bazılarının zannetikleri gibi, sadece manasını anlamadan gereğiyle amel etmeden, sabah ve akşam virdlerinde bereket için tekrar edilen bir söyleyişten ibaret değildir.
La ilahe illallah’ın gereklerine bağlılık, Allahû Teala’nın isim ve sıfatlarına Allah (c.c.) ve Rasûlünün (s.a.v.) bildirdiği şekilde iman etmeyi gerektirir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“En güzel isimler Allah’ındır. O halde O’na bunlarla dua edin. Onun isimlerinde ilhad etmeyin. Onlar yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.” (A’raf: 7/180)
Abdurrahman b. Hasan dedi ki: “Arap dilinde ilhad kelimesinin manası, Allah Teala’nın isim ve sıfatları hakkında sapmaya meyletmek ve yalana yönelmektir.
Bilerek veya bilmeyerek birtakım tevillerle Allah’ın (c.c.) isim ve sıfatlarının hak olan manasını inkar etmek ve O’nu mahlukata benzetmektir.”
Her kim Allah’ın (c.c.) isim ve sıfatlarını bozar, tevil eder veya kabul etmez, Celil olan manalarına delalet eden manasını ortadan kaldırırsa, Cehmiyye, Mutezile, Eş’ariler gibi La ilahe illallah’ın delaletine muhalefet etmiş olur. Çünkü ilah, isim ve sıfatlarıyla dua edilen ve vesile olunandır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“... En güzel isimler Allah’ındır. Onunla O’na dua edin...” (A’raf: 7 /180)
İsim ve sıfatları olmayan nasıl ilah olur? Kendisine ne ile ve nasıl dua eder?”
İmam ibn-i Kayyım dedi ki;
“İnsanlar ahkam ayetlerinin tefsirinde ihtilafa düştüler. Fakat Allah’ın (c.c.) sıfatlarıyla ilgili ayet ve hadislerin herhangi birinde ihtilafa düşmediler, bilakis sahabe ve tabiin bu ayetlerin manasını anladılar ve gereğiyle amel ettiler.
Kur’an’da bulunan ahkam ayetlerinin manasını ilim ehlinden başkası anlayamaz, fakat sıfat ile ilgili ayetlerin manasını bütün insanlar anlayabilirler. Bundan kastettiğim mananın kefiyetinin değil de aslının anlaşılmasıdır.”
“Bu konu selim fıtrat ve semavi kitaplarla bilinen bir konudur. Kemal sıfatlarını yitiren ilah, müdebbir ve rab olamaz. Bilakis eksikliği sebebiyle kendisiyle alay edilir.
Hamd, ezelde ve ebedde celal ve kemal sıfatlara sahip olana aittir. Çünkü hamd’e layık olan sadece O’dur.
Allah’ın (c.c.) kemal sıfatlara sahip olduğuna ve bütün noksan sıfatlardan ve mahlukata benzemekten uzak olduğuna mutlaka inanmak gerekir.”


LA İLAHE İLLALLAH SÖZÜ NE ZAMAN FAYDA VERİR?

La İlahe İllallah’ın fayda verebilmesi için söyleyen kimsenin bu kelimenin manasını bilip, bu mana gereğince amel etmesi gerekir.
Bazı insanlar birtakım naslardan delil getirerek ‘La ilahe illallah’ın sadece telaffuz edilen bir sözden ibaret olduğunu iddia ediyorlar.
Şeyh Süleyman b. Abdullah bu iddiaya şu şekilde cevap veriyor:
İtban’dan (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle dedi:
“Allah kendi rızasını kazanmak için ‘La ilahe illallah’ diyen kimseye Cehennemi haram kıldı.”
Muaz b. Cebel (r.a.) binek üzerinde yolculukta Allah Rasulü’ne (s.a.v.) arkadaşlık ettiğinde Nebi(s.a.v.) ona:
“Ya Muaz!” diye nida etti.
Muaz b. Cebel:
“Buyur Ya Rasulullah! Hazırım” dedi.
Rasulullah (s.a.v.):
“Allah, Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet eden her kula muhakkak ateşi (Cehennemi) haram kılmıştır.”
Ubade b.Samit’den (r.a.) Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Her kim La ilahe illallah ve enne Muhammedun Rasulullah şehadetini getirirse Allah ona ateşi (Cehennemi) haram eder.
Ebu Hureyre Rasulullah (s.a.v.)’tan şöyle buyurdu:
“Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve benim de Allah’ın Rasulü olduğuma şehadet ederim. Her kim hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın bu iki kelimeyle Allah’ın huzuruna çıkarsa Cennet’e girer.”
Rasulullah’ın (s.a.v.) ‘La ilahe illallah diyen kimse ateşe (cehenneme) girmez” hadisi ve benzeri hadisler, bir çokları tarafından yanlış yorumlanmış, bazıları ise hadisler karşısında zorlanmış, hatta bunlara mensuh diyenler bile olmuştur.
Çünkü tevhid (La ilahe illallah) kelimesi; Allah’tan (c.c.) başka tapınılan ve saygı gösterilenleri reddetmeyi, Allah (c.c.) sevgisini, Allah’ın (c.c.) tüm emirlerine boyun eğmeyi ve teslimiyeti, Allah’a (c.c.) kamil manada itaati, samimi ve ihlaslı olarak şirkten uzak bir şekilde ibadet etmeyi, yasakladığını yasaklamayı, ver dediğini vermeyi, onun için sevmeyi, O’nun için buğzetmeyi gerektirir.
La ilahe illallah kelimesini dille söyleyen bir kimsenin bütün amellerini şirkten temizlemesi gerekir.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kim La ilahe illallah’ der ve Allah’tan başka ibadet edilenleri inkar ederse, malı, kanı haram kılınmış olur. Hesabı ise Allah’a bırakılmıştır.”
Muhammed b. Abdu’l Vehhab en-Necdi bu hadisle ilgili olarak şöyle diyor:
“İşte Allah Rasulü bu kelimenin manasını en açık şekilde izah etmiştir. Dikkat edilirse hadis, bu kelimeyi sadece dil ile söyleyen kimsenin malının ve canının haram olmayacağını, sadece bu kelimenin manasını bilmekle imanın gereğinin yerine getirilmiş olmayacağını bildiriyor.
Evet, bu kelimeyi sadece ikrar etmek, Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığını, O’nun eşi ve ortağı bulunmadığını söylemek kişinin can ve mal emniyetini sağlamak için yeterli olmuyor.
Kişinin can ve mal emniyetine sahip olabilmesi için yukarıda sıralanan şartlarla amel edip, tüm küfür çeşitleri ve düzenlerini reddetmesi, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerekir. Bu kelimenin gereklerini yerine getirmediği, bunlardan biraz olsun uzaklaştığı ya da şüphe ettiği taktirde can ve mal güvenliği söz konusu olmaz.
Şunu kesinlikle bilmemiz gerekecektir ki: Amaç, sadece bu kelimenin (La ilahe illallah’ın) lafızlarını saymak veya ezberlemek değildir.
Nitekim Vehb b. Münebbih kendisine “La ilahe illallah Cennetin anahtarı değil midir?” diye soran bir kimseye şu cevabı vermiştir:
“Elbette öyledir, ancak açacak olan anahtarın dişleri varsa! Bilindiği gibi hiçbir anahtar dişsiz değildir. Ancak dişleri olan bir anahtar getirirsen senin çin Cennetin kapısı açılır, aksi takdirde açılmaz.
İşte bu anahtarın dişleri, “La ilahe illallah” kelimesinin manasını bilip, şartlarını yerine getirerek amel etmektir. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. La ilahe illallah kelimesinin red ve ispat anlamında taşıdığı tüm manaları gereğince bilmek.
2. Şüpheye yer bırakmayan gerçek anlamda iman. Bu kelimeyi söyleyen kimse, şek ve şüphe bulunmaksızın kelimenin neye delalet ettiğini ve içeriğinin ne olduğunu bilmelidir. Çünkü iman denilince, onda zannın yeri yoktur, onda kesin bilgi şarttır.
3. Bu kelimenin gerektirdiği tüm şartları, diliyle ve kalbiyle kabullenip teslim olmak.
4. Bu kelimenin gerektirdiği şeylere boyun eğmek ve buna aykırı olan her şeyi terketmek.
5. Doğruluk. Amellerin kalbin söylediği ve dilin ifade ettiğiyle uyumlu olması.
6. İhlas. Şirk şaibelerinden ve kötülüklerinden arınarak halis bir niyetle amel etmek.
7. La ilahe illallah kelimesini söyleyip gereğince amel edenleri sevmek, yerine getirmeyip çelişki içinde olanlardan da nefret etmek.
8. Müminleri dost edinmek, kafirlerden uzak durmak ve tağutu reddetmek.
İbn-i Teymiyye ve bazılarının şu sözü, bu konu hakkında söylenecek sözlerin en güzelidir.“Tüm bu hadisler, şehadet kelimesini söyleyen ve bu hal üzere ölen kimseler hakkındadır.”
Bu hadisler, diğer rivayetlerde “doğrulamak, manasını bilmek hiçbir şekilde şüphe etmemek, kalbinden halisane bir yakinle söylemek” gibi kayıtlarda da görülmektedir.
Şüphesiz tevhidin hakikati, ruhu tümden Allah’a (c.c.) yönelterek Allah’tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet etmektir. Böyle bir kimse sözünde doğru olduğu takdirde Cennete girecektir. Çünkü ihlas, tüm günahlardan gerçekten tevbe ederek kalbi Allah’a (c.c.) yöneltmektir. Kul bu hal üzere öldüğü takdirde Cennete nail olacaktır.
Mütevatir hadislerde kalbinde bir arpa veya hardal tanesi ya da toz zerresi kadar da olsa imandan eser bulunan kimsenin, ateşte ebedi olarak kalmayacağı, ‘La ilahe illallah’ üzere ölenin, cezasını çektikten sonra Cehennemden çıkacağı ve ateşin Allah (c.c.) için namaz kılıp secde eden ademoğlunun secde izlerini yakmayacağı bildirilmiştir.
Bütün bu açıklamalardan, Allah’tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın (c.c.) kulu ve elçisi olduğuna şehadet eden kimse için Cehennemin haram kılındığı anlaşılmaktadır.Ancak önemli kayıtlarda bunun şartları da belirtilmiştir. Dolayısıyla ihlastan, yakinden uzak olan ve manasını idrak etmeksizin bilmeden kelime-i şehadeti söyleyen kimsenin, ölümü sırasında bununla imtihan olacağından korkulur; bu durumda şehadetten ayrılarak, şehadet üzere ölmeyebilir.
Çoğu kimse La ilahe illallah kelimesini sadece bir örf ve gelenek olarak söylemekte, iman kalplerinin derinliklerine girmemektedir. Bu kimseler çoğunlukla, hadislerde açıklandığı gibi ölüm anında fitneye uğramaktadırlar.
O zaman sorulduğunda hadiste belirtildiği üzere;
“İnsanları bir şey söylerken işittim, ben de söyledim” şeklinde cevap verirler. Bu gibi kimselerin amelleri de çoğunlukla kendileri gibi olanları kuru bir taklitten öteye gitmez. Onların hali şu ayette belirtilene oldukça yakındır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“... Biz atalarımızı bir din üzere bulduk; şimdi biz de onların izine uyuyoruz” derlerdi...” Zuhruf: 43/23)
O halde kişinin bu kelimeyi; ihlasla ve tam bir yakinle, ayrıca günah işlemeden, günahta ısrarlı olmadan gerçek bir kavrayışla söylemesi konusunda, hadisler arasında bir çelişki yoktur. Burada ihlas ve yakinin tam olması için Allah’ı (c.c.) her şeyden fazla sevme zorunluluğu da vardır. Bu durumda kişi Allah’ın (c.c.) yasakladığı şeylere karşı kalbinde herhangi bir meyil veya sevgi hissetmeyecektir.
Şüphesiz, bu iman, tevbe, ihlas, sevgi ve yakin, gecenin gündüzü giderdiği gibi ondaki günahları giderecektir.
Muhammed b. Abdulvehhab hadisler için şöyle bir açıklama getirmiştir:
Bunların, bir başka şüphesi şudur;“Rasulullah (s.a.v.) “La ilahe illallah” diyen bir adamı öldürmesi üzerine, Üsame’yi (r.a.) azarlayarak:
“Sen, o adamı ‘La ilahe illallah’ dedikten sonra mı öldürdün?” demiş ayrıca:
“İnsanlarla, ‘La ilahe illallah’ deyinceye kadar savaşmakla emrolundum” buyurmuştur.”
La ilahe illallah diyenlere dokunulmayacağına dair daha başka hadisler de vardır. Cahillerin bu hadisleri delil olarak getirmedeki amaçları; La ilahe illallah’ı, amellerinde göstermeseler bile sırf dille söyleyenlerin tekfir edilemeyecekleri, öldürülemeyecekleri, hatta ne yaparlarsa yapsınlar, haklarında bir şey yapılamayacağı şeklindeki görüşlerini ispatlamaktır.
Bu cahil müşriklere denir ki: “Rasulullah (s.a.v.) “La ilahe illallah” diyen yahudilerle savaştı ve onları esir aldı. Rasulullah’ın (s.a.v.) ashabı da, Allah’tan (c.c.) başka ibadete layık ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) de Allah’ın Rasulü olduğuna şehadette bulunmalarına, namaz kılıp, müslüman olduklarını ileri sürmelerine rağmen, Beni Hanife ile savaştı. Ali b. Ebu Talib tarafından yakılanların durumları da böyleydi. Bu cahiller de, öldükten sonra dirilmeyi inkar edenlerin kafir olduklarına ikrar ediyor ve öldürülmeleri gerektiğini belirtiyorlardı. Bu kimseler: “La ilahe illallah” dedikleri halde bu bir şey değiştirmedi. Tıpkı; İslamın rükunlarından herhangi birisini inkar eden bir kimsenin tevhid kelimesini söylemesinin, tekfir olunması ve öldürülmesi açısından bir şeyi değiştirmediği gibi. Rükunlardan birini inkar durumunda kişi tekfir ediliyorsa, fer’i meselelerle ilgili herhangi bir şeyi inkar halinde neden tekfir edilmesin?
Usame (r.a.), “La ilahe illallah” diyen bir kişiyi, can ve mal korkusuyla müslüman olduğu zannıyla öldürmüş. Rasulullah (s.a.v.) da yanlış bir uygulamada bulunduğunu belirterek onu azarlamıştı. Eğer bir kişi, müslüman olduğunu açıklarsa, bu kişiden aksi bir durum sabit olmadıkça malına ve canına dokunulmaz. Yüce Allah bununla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, “Sen mümin değilsin” demeyin.” (Nisa: 4/94)
İşte bu ayete göre; tevhid kelimesini söyleyen, fakat durumunu bilmediğimiz bir kişiyle karşılaşmamız halinde, iyice araştırıp durumunu belirleyinceye kadar, onun malına ve canına dokunmamamız gerekir. Eğer İslama aykırı bir durum sergilerse öldürülür. Çünkü: “İyi anlayıp dinleyin, tespit edip ortaya çıkarın” ifadesi buna işaret etmektedir. Bu kelimeyi söyleyen kişi, buna uygun amel etmediği görüldüğü takdirde, eğer öldürülmeyecekse araştırıp soruşturmanın bir manası yoktur. Nitekim bu konuda, manası bizim yaptığımız yoruma uygun bir çok hadis vardır. Yani bir kişi tevhid kelimesini söyleyip müslüman olduğunu açığa vurursa, ona dokunmamak vaciptir. Ancak söyledikleriyle çelişen bir durum tespit edildiği takdirde gereken yapılır.
Bunun delili ise şu hadistir:
Rasulullah (s.a.v.) Usame’ye (r.a.) şöyle buyurmuştu:
“Sen, o adamı ‘La ilahe illallah’ dedikten sonra mı öldürdün?”
Yine şöyle buyurmuştur:
“İnsanlarla “La ilahe illallah” deyinceye kadar savaşmakla emrolundum.”
Haricilerle ilgili olarak da şöyle buyurmuştur:
“Onlarla nerede karşılaşırsanız, hemen öldürün. Eğer ben onlara erişebilseydim (onları görebilseydim), onları tıpkı Ad kavminin öldürülmesi gibi, öldürürdüm.”
Hariciler, çok ibadet eden ve çok tehlil getiren (La ilahe illallah diyen) kimselerdi. Hatta, sahabeler, onları gördüklerinde kendi ibadetlerini küçümserlerdi. Bunlar ilmi sahabelerden öğreniyorlardı. Bütün bunlara rağmen, “La ilahe illallah” demeleri, fazla ibadet etmeleri ve müslüman olduklarını söylemeleri onlara bir yarar getirmedi. Daha önce anlattığımız, yahudilerle ve Beni Hanife ile savaş durumu da böyleydi.
Hafız İbn-i Receb Kelimetü’l-İhlas ismiyle isimlendirdiği risalesinde konuyu şöyle açıklamıştır.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“La ilahe illallah, Muhammedun Rasulullah’a şehadet edinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum.”
Ömer (r.a.) ve sahabeden bir grup, bu hadisi şeriften yalnızca bu iki şehadeti getiren herkesin dünya cezasından (onlarla savaştan) kurtulacağını anlamışlardı. Ancak La ilahe illallah’a şehadet etmesine rağmen zekatı vermeyen kimseyle savaş etme hususunda tereddüte düşmüşlerdi. Ebu Bekir Sıddık (r.a.) bu hadis-i şeriften kendisiyle savaşılmayacak olanın, ancak La ilahe illallah’ı söyleyip, bunun mana ve gereğince hareket eden kişi olduğunu anlamış ve bu görüşüne Rasulullah’ın (s.a.v.) şu hadisi şerifini dile getirmiştir.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
“La ilahe illallah’ı diliyle ikrar edip, bu sözün gereğince hareket ettikleri vakit, onlar benden mallarını ve canlarını korumuş olurlar. İnsanların (gizli işlerinden dolayı olan) hesapları da Allah’a aittir.”
Ebu Bekir Sıddık (r.a.):
“Zekat malın hakkıdır” demiştir.
Ebu Bekir’in (r.a.) anladığı bu mana İbni Ömer, Enes ve diğer birçok sahabi tarafından Rasulullah’tan (s.a.v.) aşağıdaki gibi rivayet edilmiştir:
“La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah deyip namazı gereği gibi kılıp, zekatı verinceye kadar insanlarla muharebe etmekle emrolundum.”
Bu hadisin içerdiği manaya, şu ayetler de delil oluşturmaktadır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekat verirlerse yollarını serbest bırakın.” (Tevbe: 9/5)
“Eğer tevbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse sizin kardeşiniz olurlar.” (Tevbe: 9/11)
Bu dindeki kardeşlik, ancak tevhidle beraber diğer farzların da edasıyla gerçekleşir. Şirkten tevbe ise, ancak tevhidle mümkün olabilmektedir.
Ebu Bekir Sıddık (r.a.) bu hadisten çıkardığı manayı sahabiye açıklayınca, onu doğrulayarak bu görüşünü kabul ettiler. Sadece La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah diyen kimseden, dünya cezasının kaldırılmayacağını, (muaf tutulmayacağını) aksine İslam’ın şartlarından birini ihlal ettiğinden dolayı muhakkak cezalandırılacağını bundan dolayı ahirette de ceza göreceğini bildirmişlerdir.
Alimlerden bir grup şöyle demiştir:
Bu hadislrde geçen “La ilahe illallah”ı söyleyip ona şehadet etmek, Cehennemden kurtulmayı ve Cennete girmeyi gerektirir. Bu gereklilik ise, söylenen sözün şartlarının hepsinin bir arada bulunması ve onu ortadan kaldıracak bir durumun olmaması halinde geçerli olur. Tevhid kelimesinin şartlarından biri eksik olduğunda veya onu ortadan kaldıracak bir söz ve amel bulunduğunda bu kelime, söyleyenin Cehennemden kurtulmasını ve Cennete girmesini sağlayamaz. Bu, Hasan ve Vehb İbn-i Münebbihe’nin açık görüşüdür.
Firuzdak’ın hanımı öldüğünde, defnedilirken Hasan (r.a.) Firuzdak’a şöyle sordu:
“Bu günün için sen ne hazırladın”
Firuzdak:
“Yetmiş yıldan beri söyleyegeldiğim ‘La ilahe illallah’ diye cevap verdi.
Bunun üzerine Hasan (r.a.):
“Bu ne güzel hazırlık! Fakat La ilahe illallah için bilinmesi ve uyulması gereken bir takım şartlar vardır. Ayrıca iffetli kadınlara iftira etmekten sakın” dedi.
Hasan’a (r.a.) denildi ki: “İnsanlar La ilahe illallah diyen kimsenin Cennete gireceğini söylüyorlar. Ne dersin?”
Hasan (r.a.):
“Kim La ilahe illallah der ve onun hakkını verir yani gerekleriyle amel eder, onu bozucu şeylerden kaçınıp şartlarını hakkıyla eda ederse Cennete girer.”
Veh bin Münebbih’e “La ilahe illallah Cennetin anahtarı değil midir?” diye soran kimseye o şöyle cevap verir:
“Evet. Fakat, her anahtarın dişleri vardır. Eğer dişli anahtar getirirsen kapı sana açılır. Anahtarın dişleri yoksa açılmaz.”
İlim ehlinden nakletmiş olduğum bu sözler, bence bu zan ve şüphelere reddiye olarak yeterlidir.
La ilahe illallah diyen salih bir kimse, sihir yapmak ve sihir ehlini doğrulamak, Allah’tan (c.c.) başkasının gaybı bildiğini iddia etmek, kafir ve müşrikleri dost edinmek, din ehliyle alay etmek, din adamlarını Rab edinmek, Allah’tan (c.c.) başkasına kurban kesmek, hakimiyeti Allah’tan (c.c.) başkasına vermek, Allah’tan (c.c.) başkasına dua tmek ve Allah’la (c.c.) kendisi arasında vasıtalar edinmek vb. şeyleri yaparsa La ilahe illallah sözü ona hiçbir şekilde fayda vermez.
Cahiller kendilerine delil olarak mücmel (kapalı) nasları alır, bunun yanında tamamen açıklanmış nasları terkederler. Bunların hali kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar edenlerin haline benzer.
Allah Teala bu çeşit insanlar hakkında şöyle buyuruyor:
“Kitab’ı sana indiren O’dur. O kitabın bir kısmı muhkem ayetlerdir; bunlar Kitab’ın aslıdır. Diğerleri ise müteşabih ayetlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunan kimseler, fitne çıkarmak ve (heveslerine uygun) tevilini yapmak için müteşabih olan ayetlere tabi olurlar. Oysa müteşabihin tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde yüksek dereceye erişmiş olanlar ise: ‘Biz ona inandık, hepsi de Rabbimiz katındadır.’ derler. Bunu, akıl sahiplerinden başkası düşünmez.”
“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi (bu yoldan) saptırma ve bize kendi katından bir rahmet bağışla; şüphesiz bağış sahibi olan yalnız Sensin.”
“Rabbimiz! Geleceğinde şüphe olmayan Kıyamet Gününde insanları toplayacak olan muhakkak Sensin. Allah, elbette vaadinden dönmez.” (Al-i İmran: 3/7-9)
Ey Allah’ım! Bizi hakkı hak bilip, ona tabi olan ve batılı batıl bilip ondan sakınanlardan eyle.





LA İLAHE İLLALLAH’IN FERT VE TOPLUM ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

La ilahe illallah kelimesinin ihlas ile, doğru bir şekilde, açık ve gizli olarak söylenip, gerekleriyle amel edilmesi halinde fert ve toplum üzerinde büyük etkiye sahip olduğu görülür:
1. “La ilahe illallah” kelimesi, müslümanları bir din ve bir akide sahibi kılıp, düşmanlarına karşı birleştirici olur ve bir kuvvet meydana getirip zafere ulaşmalarını sağlar.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Toplu bir şekilde Allah’ın ipine sımsıkı yapışın ve bölünüp parçalanmayın.” (Al-i İmran: 3/103)
“(Ey Peygamber) Eğer sana hile yapmak isterlerse, Allah elbette sana yeter, zira yardımıyla bütün müminlerle seni destekleyen ve kalplerini birleştiren O’dur. Sen yeryüzünde bulunan şeylerin hepsini birden verseydin, kalplerini yine de birleştiremezdin; fakat Allah onları birleştirmiştir. Şüphesiz O Aziz’dir (otorite sahibi, güç ve kuvveti elinde bulunduran), Hakim’dir (hüküm sadece kendisine ait olandır.)” (Enfal: 8/62-63)
Akidedeki ihtilaf parçalanmaya, çekişmeye ve düşmanlığa sebep olur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Dinlerini parça parça edip, fırka fırka ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur...” (En’am: 6/159)
“Ama insanlar (din) işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Bu sebeple her hizip (hak üzere olduğunu sanarak) kendi yanındakiyle sevinmektedir.” (Mü’minun: 23/53)
La ilahe illallah’ın manası dışında, insanları tevhid akidesi üzerinde toplayacak hiçbir şey yoktur.
2. La ilahe illallah kelimesinin manasına bağlı olan bir toplumda, huzur ve emniyet çoğalır. Çünkü bu toplumdaki her bir fert, bu akidenin vermiş olduğu zorunluluktan dolayı Allah’ın helal kıldığını alır, haram kıldığını terkeder.
Bu akideyi yaşamanın gerekli olduğuna inandığından dolayı müslümanlara karşı düşmanlığı, zulmü, haddi aşmayı bırakıp, bunun yerine Allah Teala’nın; “Ancak müminler kardeştir.” (Hucurat: 49/10) ayetiyle amel ederek, onlara Allah (c.c.) için dostluk ve sevgi gösterir ve onlarla yardımlaşır.
Arapların “La ilahe illallah”ın gereğine bağlı oldukları zamanki halleriyle, bu bağı terkettikleri zamanki durumları ortadadır. Bu akideden önce; düşmanlık, hırsızlık, intihar, kibirlenmek, zorla gasp etmek, zina vb. durumlarla iç içeydiler.
Ne zamanki La ilahe illallah’ın manasına bağlı olarak yaşamaya başladılar, o zaman birbirlerini seven kardeşler oldular.
Allah (c.c.) şöyle byuruyor:
“Muhammed Allah’ın Rasulü’dür. Onunla beraberinde bulunanlar, kafirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler...” (Feth: 48/29)
“...Hani (bir zamanlar birbirinize) düşman idiniz, kalplerinizi birleştirmişti de O’nun bu nimetiyle kardeş oluvermiştiniz...” (Al-i İmran: 3/103)
3. Müslümanlar “La ilahe illallah’ın” gereğine bağlı kaldıkları zaman, Allah (c.c.) onları yeryüzünde hükmünün uygulayıcısı yapar. Tevhid dinini de çeşitli fikirlerin önünde sabit kılar.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Allah içinizden iman edip salih amel işleyenlere, kendilerinden öncekileri hükümran kıldığı gibi onları da yeryüzünde hükümran kılacağını, kendileri için hoşnut olduğu dinlerini, yine onlar için iyice yerleştireceğini ve korkulu hallerini güvene çevireceğini vaadetmiştir. Çünkü onlar, yalnız bana ibadet eder ve hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar.” (Nur: 24/55)
İbadette eşi ve benzeri olmayan Allah Sübhanehu ve Teala bu büyük isteğin meydana gelmesini, La ilahe illallah’ın manasına bağlamaktadır.
4. Kim La ilahe illallah’ın gereğine bağlı olarak amel ederse aklı istikrarlı, nefsi de huzurlu olur. Çünkü o bir olan Rabbin razı olduğu şeyleri yapıp, helak edice şeylerden uzaklaşarak Allah’a (c.c.) kulluk eder.
Bunun aksine her kim çeşitli ilahlara kulluk ederse, bu ilahlardan her birisinin ayrı ayrı istekleri ve ayrı ayrı tedbirleri olacağından dünyada huzursuz, mutsuz olacağı gibi ahirette de hüsrana uğrayanlardan olur.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“Ey hapis arkadaşlarım! Birbirinden ayrı Rabler mi daha hayırlıdır; yoksa her şeye hakim ve galip olan Allah mı?” (Yusuf: 12/39)
“Allah, üzerinde ihtilaflı ortakları bulunan bir adamla yalnız bir kişiye bağlı bir adam misal olarak verir, hiç bu iki adam bir olurlar mı? Hamd Allah’a mahsustur, fakat çoğu bilmezler.” (Zümer: 39/29).
İmam İbn Kayyım şöyle diyor:
“Allah Sübhanehu ve Teala bu ayette, muvahhid ile müşriği birbirinden ayırmak için örnek vermiştir.
Müşrik, ahlakı bozuk, birbirine düşman olan, ayrılığa düşmüş bir cemaata sahip bir kul durumunda olup, çeşitli ilahlara ibadet eder. Bu ilahların istekleri de birbirinden farklı olduğu için hiç birisini memnun edemez.
Muvahhid ise, bir tek olan Allah’a (c.c.) kulluk eder ki onun durumu; Allah’a (c.c.) bütün şirklerden arınarak teslim olan, hedefini ve rızasına götürecek yolu bilen ve bütün ihtilaflardan uzak olarak huzur içinde olan kimse gibidir.
Bu kul, rabbine şirk koşmadan ve ihtilaflardan temizlenmiş olarak teslim olur. Onun üzerinde Rabbinin rahmeti, acıması, şefkati ve ihsanı vardır. Bu iki kul hiç bir olur mu?”
5. La ilahe illallah’ın gereğiyle amel eden kul, dünya ve ahirette yükselir ve şeref kazanır.
Allah’ın (c.c.):
“(Bütün bunları) Allah’ı birleyerek ve O’na şirk koşmadan yapın. Kim Allah’a şirk koşarsa sanki o gökten düşmüş de kuş kapmış, yahut rüzgar kendisini uzak bir yere sürüklemiş gibi olur...” (Hac: 22/31) ayetinde işaret ettiği gibi tevhid, yüksekliğe, şirk ise, aşağılığa delalet eder.
Allame İbn Kayyım dedi ki:
“İman ve tevhid kendisine yükselinen ve kendisinden inilen sema gibidir. İman ve tevhid üzere olunduğunda yeryüzünden semaya yükselinir. İmanı ve tevhidi terk durumunda ise, semadan aşağılara inilir. Şiddetli zorluk, üst üste gelen acı ve ızdıraplar, musibetler bu durumlar sonucudur.
Allah (c.c.) iman ve tevhidden uzaklaşanın gönderdiği şeytanlarla azalarını paramparça ederek, onu sıkıntıya sokar, giderek bu eziyet, onu rahatsız edip ağırlaştırır ve helak çemberine düşürür.
6. La ilahe illallah kelimesini söyleyenin kanı ve malı korunmuş olur.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Allah’tan başka ibadete layık ilah olmadığına, şehadet edinceye kadar insanlara savaşmakla emrolundum. Onlar bunları yapınca, kanları ve malları benden korunmuş olur. Ancak İslam’ın hakkı müstesna...”
İslam’ın hakkı; La ilahe illallah’ın şartlarını yerine getirip şirkten uzaklaşarak tevhidin bütün içeriğini eda etmektir. Sadece La ilahe illallah sözünü söylemek malı ve kanı haram kılmaz.
Başarı Allah’tandır (c.c.). Selam, Nebinin (s.a.v.) ve ashabının üzerine olsun.
musemma isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-02-2012, 18:07   #2 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 16
Konular: 0

Karma Puanı: 2

Standart

emeğine sağlık çok güzel bilgiler..
mevsim isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
ilahe, illallah, la., lailahe

« Sabır | ŞİRK »

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 13:36.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner