Ruhani  

Go Back   Ruhani > Gizli İlimler > Cinler ve Şeytanlar
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 02-09-2012, 18:31   #1 (permalink)

 
Sahir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 656
Konular: 633

Karma Puanı: 10

Standart Ev, Aile Ve Toplum Cinlerden Korunma

1- Uyku vakti kapıları kilitlemek; su kaplarının ağzını bağlamak, kapları
örtmek ve kandilleri söndürmek. Muslim'in Sahih'inde Eşribe bahsinde
Câbir Radıyallahu anh'dan rivayete göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi
vesellem şöyle buyurmuştur:
"Kapları örtünüz. Su kaplarının (kırbaların) ağzını bağlayınız. Kapıyı
kilitleyiniz, kandili söndürünüz. Şüphesiz şeytan bir su kabının ağzını
çözmez, kapıyı açamaz, örtülü bir kabı açamaz. Eğer sizden herhangi
bir kimse ancak kabın üzerine enine bir çubuk yatırıp Allah'ın adını
anmaktan başka bir şey yapamazsa onu dahi yapsın. Çünkü fasıkcık
(fare) aile halkının üzerine evlerini ateşe verebilir."
Hadisi aynı şekilde Ebu Avane, Müsned'inde [92], Beyhâkî es-Sünenu'l-
Kübrâ'da [93], İbn Mâce Sünen'inde ve başkaları da rivayet etmiştir.
Feyzu'l-Kadîr'de şöyle demektedir: "Kabı örtünüz" yani üstünü
kapatınız. Çünkü örtmek setretmek demektir. Buradaki emir bilhassa
gece için mendubluk ifade eder. Burada bundan önceki halde ve
bundan sonraki diğer hallerde, Allah'ın adının anılması ile birlikte su
kabının ağzının bağlanmasına gelince, yüce Allah'ın adı uzun ve enli bir
surdur. Her türlü kötülükten koruyan kalın perdedir." [94]
İbn Hacer dedi ki: "İbn Dakikı'l-İd dedi ki: Kapıların kapatılması emrinde
dini ve dünyevi maslahatlar arasında canların, malların boş işlerle
uğraşanlardan, fesatçılardan korunması bilhassa şeytanlara karşı
muhafaza edilmesi sözkonusudur. Nebi Sallallahu aleyhi vesellem'in
"şüphesiz ki şeytan kapalı bir kapıyı açamaz" buyruğu kapıyı kapatma
emrinin, şeytanın insan ile karışmaktan uzaklaştırılması maslahatına
işaret edilmektedir. Özellikle şeytanın bu halinin gerekçe olarak
zikredilmesi, ancak Peygamberlik tarafından bilinebilecek gizli bir
hususa dikkat çekmek içindir. "Şeytan" kelimesinin başındaki elif lam
cins içindir. Çünkü muayyen bir fert kastedilmemektedir." [95]
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in kandilin söndürülmesi emrine
gelince; Ebû Dâvûd'un rivayet ettiğine göre bu hususta Peygamber
Sallallahu aleyhi vesellem'den bir haber gelmiş bulunmaktadır. İbn
Hibban ve Hakim sahih olduğunu belirtmişlerdir. Buna göre İkrime, İbn
Abbas Radıyallahu anh'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Bir fare
geldi ve yanan fitili çekti, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in
önünde üzerinde oturmakta olduğu seccadenin üzerine bıraktı. Bu
seccadenin dirhem kadar bir yerini yaktı. Peygamber Sallallahu aleyhi
vesellem şöyle buyurdu:
"Uyuduğunuz zaman kandilinizi söndürünüz. Şüphesiz şeytan bunun gibi
birisine böyle bir işi yapmaya yol gösterir ve sonra sizi yakar."
İbn Hacer dedi ki: "Bu hadiste de yine bu emrin sebebi açıklanmakta ve
fasıkcık denilen fareyi bu fitili çekmeye iten sebep açıklanmaktadır ki;
o da şeytandır. İnsanın düşmanı olan şeytan bir başka düşman ile
dayanışmaktadır. Diğer düşman ise ateştir. Yüce Allah, lütf-u keremiyle
düşmanların tuzaklarından bizleri korusun. Şüphesiz ki O, çok şefkatli,
çok merhametlidir." [96]
Kimi ilim ehlinin naklettiklerine göre zararlı hale gelmeyeceklerinden
emin olunan şeyler, bunun kapsamına girmemektedir. [97]
2- Evlerdeki yılanların üç gün tehdit edilmedikçe öldürülmemeleri:
Bundan tehditsiz olarak öldürülebilen iki tür yılan istisnâ edilir. Çünkü
cinler bunların suretlerine girmez. Nitekim Muslim, Selâm bahsinde
Ömer b. Nâfi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Abdullah b. Ömer
Radıyallahu anh bir gün kendisine ait yıkık bir evin yanında
bulunuyordu. Bir yılan parıltısını gördü. Bu yılanı takip edin ve onu
öldürün, dedi. Ebu Lübabe el-Ensarî Radıyallahu anh dedi ki: “Ben
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'i kuyruksuz olan ile sırtında iki
beyaz çizgi bulunan dışında, yılanların öldürülmesini nehyettiğini
dinledim. Çünkü bu iki yılan çeşidi gözleri kör eder ve kadınların
karınlarındakini düşürürler."
Böylece Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem evlerde bulunan
yılanların bu iki tür dışında tehdit edilmeden öldürülmesini yasaklamış
bulunmaktadır. Bu iki türün biri kuyruğu kısa olandır. Nadr b. Şumeyl
dedi ki: Bu, yılanlardan kuyruğu kesik, mavimsi bir çeşittir. Hamile bir
kadın bu yılana bakacak olursa mutlaka karnındakini düşürür. İki çizgi
ise yılanın sırtında bulunan iki beyaz çizgidir.
Üç gün tehdit edilmedikçe evlerde bulunan yılanların
öldürülmeyeceğinin delili ise, yine Muslim'in Selâm bahsinde kaydettiği
Ebu Said el-Hudri Radıyallahu anh'dan şöyle dediğine dair rivayet ettiği
hadistir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
"Şüphesiz Medine'de müslüman olmuş cinlerden bir kesim vardır. Her
kim bunlardan evlerde kalan kimseyi görürse üç gün süreyle onu
uyarsın. Eğer bundan sonra yine ona görünürse onu öldürsün. Çünkü o
bir şeytandır."
Yine bu hususa daha önce kaydettiğimiz ensardan olan genç ile ilgili
olay da delil teşkil etmektedir. O evinde gördüğü büyükçe bir yılanı
öldürmüş, daha sonra da kendisi ölmüştü. Bu hususu Rasûlullah
Sallallahu aleyhi vesellem'e anlattıklarında şöyle buyurmuştu:
"Arkadaşınız için mağfiret dileyiniz." Daha sonra da şunları söylemişti:
"Şüphesiz Medine'de İslama girmiş cinler vardır. Onlardan herhangi bir
şey görecek olursanız üç gün süreyle onu uyarınız. Eğer bundan sonra
bir daha size görünürse onu öldürünüz. Çünkü o ancak bir şeytandır."
ez-Zerkanî dedi ki: "Bu hadisten gencin öldürdüğü cinnin müslüman
olduğu ve cinlerin onu kısas olmak üzere öldürdükleri anlaşılmaz.
Çünkü kısas her ne kadar insanlarla cinler arasında meşru ise de, bunun
kasten yapılması şartı vardır. Genç ise müslüman bir canı öldürmeyi
kastetmemişti. O türü itibariyle şer'an öldürülmesi caiz olan eziyet
verici bir varlığı katletmişti. O bakımdan bu, hata yoluyla öldürme
kabilindendir. Bu sebeple daha uygun olan şöyle söylemektir: Cinlerin
fasıkları haddi aşarak arkadaşları karşılığında onu öldürdüler.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Medine'de İslama girmiş cinler vardır. Böylelikle aralarından
müslüman olmuş kimseleri öldürmekten sakınılabilecek ve onlardan
kâfir olanların öldürülmesine fırsat tanıyacak bir yol açıklamış
olmaktadır." [98]
Peki, uyarmak nasıl yapılacaktır? sorusuna şu şekilde cevap verilir:
Buna dair cevap Tirmizî'nin hasen olduğunu belirterek kaydettiği Ebu
Leylâ'nın şöyle dediğine dair rivayettir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi
vesellem buyurdu ki:
"Yılan meskende görünecek olursa ona Nuh'un ahdi, Davud oğlu
Süleyman'ın ahdi ile sana bize eziyet vermemeni söylüyoruz. Eğer
tekrar geri gelirse onu öldürünüz."
Malik dedi ki: “Allah için ve size âhiret gününü hatırlatarak bize
görünmeyiniz ve bize eziyet etmeyiniz”, demesi yeterlidir. Kadı Iyad
dedi ki: Zannederim bunu Muslim'in Ebu Said'den naklettiği bir
rivayetten almıştır. Bu rivayette Ebu Said şöyle demektedir:
"Şüphesiz bu evlerde kalanlar vardır. Onlardan herhangi birisini görecek
olursanız üç defa onları uyarınız." [99]
Yılanların öldürülme yasağı Medine'deki evlere özel midir, yoksa genel
midir? Bu hususta ilim adamlarının iki görüşü vardır. Hadisin zahiri
uyarılmadan önce bütün evlerde yılanların öldürülmesinin
nehyedildiğidir. Düzlüklerde, çöllerde ise uyarmadan öldürülürler. İbn
Abdi'l-Berr bunun Medine evlerine has olduğu görüşünü tercih etmiştir.
[100] Ancak doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya, daha güçlü görünen
birinci görüştür. [101]
3- Akşam vakti girdiğinde çocukları dışarıya bırakmamak: Buna delil
Muslim'in Sahih'inde Eşribe bahsinde kaydettiği Câbir b. Abdullah'tan
gelen hadistir. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
"Gece bastırdı mı yahut akşamı ettiniz mi çocuklarınızı (evde)
alıkoyunuz. Şüphesiz şeytanlar o vakit etrafa yayılır. Gecenin bir
bölümü geçti mi o takdirde onları bırakabilirsiniz..."
Feyzu'l-Kadîr'de dedi ki: "Gecenin bir bölümü yani karanlığı bastırdı mı,
demektir. et-Tıybî dedi ki: Gecenin bir bölümünün bastırması onun bir
bölümünün girmesi demektir. Burada ise akşam karanlığının uzamasının
gerçekleştiği gecenin ilk saatleridir. Çocuklarınızı alıkoyunuz, buyruğu,
onları yanınızda tutunuz ve dışarıya çıkmalarını engelleyiniz, demektir.
Bu hususta bir teşvik (mendubluk) sözkonusudur... Zahiriler ise bunun
vücub ifade ettiğini kabul ederler.
"Çünkü şeytan" ile kastedilen cinlerdir. Bir rivayette ise "şeytanın
yayılması..." şeklindedir. Başındaki lam cins ifade etmek içindir. "O
vakit yayılırlar" gece karardığı vakit yayılırlar, demektir. Çünkü onların
geceleyin hareket etmeleri gündüze göre daha rahattır. Zira karanlık,
şeytanın gücünü daha bir pekiştirir. Onların yayılmalarının başladığı
vakit ise yapışabilmeleri mümkün olan herbir şeye yapışırlar. Bu
sebeple onların çocuklara eziyet vermesinden korkulmuştur."
"Gecenin bir bölümü geçti mi" Bir başka rivayette "akşamın bir bölümü
geçti mi" onları serbest bırakın, şeklindedir. "Onları serbest bırakın"
ifadesi Buhârî'nin Sahih'inde ha harfi noktasızdır. (Onları çözün
anlamına gelir.) Yine bir başka rivayette ise fethalı ve noktalı hı iledir.
(Onları serbest bırakın, demek olur.) Ötreli de nakledilmiştir. Yani
onları çıkıp girmekten engellemeyiniz, demek olur." [102]
Burada terekleri kesilmiş güvercinler edinmeyi teşvik etmeye dair
uydurulmuş bir rivayete dikkat çekmek güzel olabilir. Buna göre bu
güvercinler cinleri oyalayarak çocuklara zarar vermelerini önler.
Sözkonusu bu rivayet İbn Abbas'tan Peygamber Sallallahu aleyhi
vesellem'e isnad edilerek şöyledir: "Terekleri kesilmiş güvercinler
edininiz. Çünkü onlar cinleri oyalayarak çocuklarınıza ilişmelerini
önlerler."
Bu rivayetin uydurma ve Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e isnad
edilen bir yalan olma sebebine gelince, Muhammed b. Ziyad el-Yeşkuri
el-Meymuni et-Tahhan’ın rivayeti oluşudur. Bu kişi hakkında Ehl-i
hadisin imamı Ahmed b. Hanbel tek gözü kör bir yalancıdır, hadis
uydurur, demiştir. İbn Maîn çok yalancıdır, İbnu'l-Medinî ben ondan ne
kadar hadis yazdımsa hepsini attım, demiş ve oldukça zayıf olduğunu
belirtmiştir. Ebu Zür'a o yalan söylerdi, demiştir. Darakutnî ise o çok
yalancı birisidir, demiştir. [103]
Ebu Hatim el-Bustî dedi ki: "O sika ravilere hadis uyduran
kimselerdendi. Sağlam ravilerden mudal rivayetler naklederdi. Onun
ancak tenkid maksadıyla kitaplarda anılması helâl olabilir. Ancak bu
sanat erbabı nezdinde itibar yolu ile ondan rivayet nakledilebilir.
Özellikle böyle olmayanlar nezdinde nakledilemez." Daha sonra ondan
gelmiş çeşitli rivayetleri kaydeder ki, bunlardan birisi de az önce
zikrettiğimiz "terekleri kesilmiş güvercinler edininiz..." rivayetidir.
[104]
4- Müzik ve çalgı aletlerinden yüz çevirmek: Kurtubî İsra suresinde yer
alan yüce Allah’ın: "Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle yerinden
oynat. Onlara karşı atlılarınla, piyadelerinle gürültü çıkararak baskın
düzenle, mallarına evlatlarına ortak ol, onlara batıl vaadlerde bulun.
Fakat şeytan onlara bir aldatıştan başka ne vaadeder?" (el-İsra, 17/64)
buyruğunu açıklarken şunları söylemektedir: "Âyet-i kerimede çalgı
aletlerinin şarkı ve boş oyalayıcı işlerin haram kılındığına delâlet eden
ifadeler vardır. Çünkü yüce Allah: "Onlardan gücünün yettiği kimseleri
sesinle yerinden oynat." buyruğu bir görüşe göre bu demektir. Mücahid
dedi ki: "Şeytanın sesi yahut fiili ve onun güzel gördüğü işlerden olan
herbir şeyden sakınmak icab eder." [105]
Beyhâkî, es-Sünenu'l-Kübrâ'da [106] Abdullah b. Dinar'dan şöyle
dediğini rivayet etmektedir: İbn Ömer şarkı söyleyen bir küçük kızın
yanından geçti. Şöyle dedi: Eğer şeytan (kötülüğe sürüklemeksizin)
kimsenin yakasını bırakacak olsaydı bunu bırakırdı.
İbn Ebi'd-Dünya ve Beyhâkî, Şuabu'l-İman'da İbn Mesud Radıyallahu
anh'dan şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Kişi bineğine binip de
Allah'ın adını anmazsa bir şeytan onunla birlikte terkisine biner ve ona
haydi şarkı söyle, der. Eğer güzel şarkı söyleyemiyor ise ona:
Temennide bulun, der. [107]
Yine İbn Ebi'd-Dünya'nın naklettiğine göre Ömer b. Abdu'l-Aziz -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- oğlunun mürebbisine şunu yazmıştır: "Onların
senin tedibin neticesinde kanaat sahibi olacakları ilk husus başlangıcı
şeytan, âkıbeti Rahmanın gazabı olan lehviyâta buğzetmek olsun.
Çünkü ilim bellemiş güvenilir kimselerden bana ulaştığına göre çalgı
aletlerinin çalındığı yerde bulunmak ve şarkıları dinlemek ve bunları
dillendirmek, suyun otu yeşerttiği gibi kalpte münafıklığı yeşertir."
[108]
5- Düşen lokma üzerindeki rahatsız edici şeyleri giderdikten sonra
yemek: Buna delil Muslim'in Sahih'inde Eşribe bahsinde Cabir
Radıyallahu anh'dan şöyle dediğine dair naklettiği rivayettir: Rasûlullah
Sallallahu aleyhi vesellem'i şöyle buyururken dinledim:
"Sizden herhangi bir kimsenin herbir hali sırasında yanında şeytan
bulunur. Öyle ki yemek yerken dahi onun yanında olur. Buna göre
sizden herhangi birinizden bir lokma (yere) düşecek olursa, onun
üzerindeki rahatsızlık verici şeyleri gidersin, sonra onu yesin ve o
lokmayı şeytana terketmesin. Yemeğini bitirdiği vakit de parmaklarını
yalasın. Çünkü o, bereketin yemeğinin neresinde olduğunu bilemez."
Hadisi aynı şekilde İbn Hibban, Sahih'inde [109], Beyhâkî, es-Sünenu'l-
Kübrâ'da [110], Ahmed Müsned'in birkaç yerinde, Abd b. Humeyd, el-
Müntehâ'da [111], Taberânî el-Mucemu'l-Kebir'de [112], Ebu'ş-Şeyh
Tabakatu'l-Muhaddisin bi Asbahan adlı eserinde ve başkaları rivayet
etmişlerdir.
Burada "şeytan"dan kasıt cinsidir. Şeytanlardan herhangi birisine
mahsus bir şey değildir. Ebu Zür'a [113] Şerh-u Sünen-i İbn Mâce
[114]'de şunları söylemektedir: "Onu şeytana bırakmasın." Sözü geçen
lokmanın şeytana terkedilmesi, yüce Allah'ın nimetinin bir bakıma
kaybedilmesi dolayısıyladır... Diğer taraftan bu, mütekebbirlerin
huylarındandır. Çoğunlukla böyle bir lokmayı almayı engelleyen
kibirdir. Bu da şeytanın amelindendir."
6- Esnemeyi tutmak ve ses çıkarmamak: Buna delil Muslim'in Zühd ve
rekâik bahsinde Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan naklettiği şu
rivayettir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
"Esnemek şeytandandır. Buna göre sizden herhangi bir kimse esnediği
takdirde gücü yettiğince kendisini tutsun."
Yine aynı bahiste Süheyl b. Ebi Salih'den şöyle dediğini rivayet
etmektedir: Ebu Said el-Hudri'nin bir oğlunu babama babasından hadis
naklederek şöyle dediğini dinledim: Rasûlullah Sallallahu aleyhi
vesellem buyurdu ki: "Sizden herhangi bir kimse esnediği vakit elini
ağzının üzerinde tutsun. Çünkü şeytan girer."
Tirmizî de Sünen'inin Edeb bahsinde Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan
rivayet ettiğine göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle
buyurmuştur:
"Hapşırmak Allah'tandır. Esnemek şeytandandır. Sizden herhangi bir
kimse esneyecek olursa elini ağzının üzerine koysun. Eğer ah ah
diyecek olursa, şüphesiz şeytan onun karnının içinden gülüyor demektir
ve şüphesiz Allah hapşırmayı sever, fakat esnemekten hoşlanmaz."
Yine Tirmizî'nin Sünen'inde Ebu Hureyre Radıyallahu anh'dan rivayete
göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
"Namazda esnemek şeytandandır. Herhangi bir kimse esnediği takdirde
gücü yettiğince esnemesini tutsun."
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Ebu Hureyre'nin hadisi hasen, sahih bir
hadistir.
İbn Hacer dedi ki: "İbn Battal dedi ki: Esnemenin şeytana izafe
edilmesi, razı oluş ve isteyiş anlamında bir izafettir. Yani şeytan insanı
esnerken görmekten hoşlanır. Çünkü bu insanın suretinin değişikliğe
uğradığı bir haldir ve bundan dolayı o da güler. Yoksa bu esnemeyi
şeytan yapmıştır, demek istemiyor. İbnu'l-Arabî dedi ki: Şâri’in şeytana
nispet ettiği hoş olmayan herbir işin, şeytanın o işe vasıta oluşundan
dolayı nispet edildiğini ve şâri’in meleğe nispet ettiği herbir güzel
fiilin, meleğin onun vasıtası olması dolayısıyla ona nispet edildiğini
açıklamış bulunuyoruz. (İbnu'l-Arabi devamla) dedi ki: Esnemek karnın
dolu olmasındandır. Tembellikten neş'et eder. Bu ise şeytan vasıtasıyla
olur. Hapşırmak ise gıdanın azaltılmasındandır. Bu ise insanı
çalışkanlığa götürür ve bu meleğin vasıtası ile olur. Kimi ilim adamı
şöyle demiştir: Esnemenin şeytana nispet edilmesi onun şehvet ve
arzulara çağırmasındandır. Çünkü bu bedenin ağırlığından,
gevşemesinden ve tokluktan ortaya çıkar. Maksat ise böyle bir davranışı
doğuran sebebten sakındırmaktır ki, bu da alabildiğine yemek
demektir." [115]
7- Yabancı kadınla başbaşa (halvette) kalmamak: Buna Tirmizî'nin
Radâ’ (süt emmek) bahsinde naklettiği Ukbe b. Âmir Radıyallahu anh'ın
Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in şöyle buyurduğuna dair rivayeti
delildir:
"Sakın kadınların yanına girmeyiniz.” Ensardan bir adam:
“Ey Allah'ın Rasûlü kayın hakkında ne dersin”, diye sordu. Peygamber:
"Kayın ölümdür" diye buyurdu.
(Tirmizî) dedi ki: Bu konu hakkında Ömer, Câbir ve Amr b. el-Âs'dan
gelmiş rivayetler vardır. Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Ukbe b. Âmir'in
rivayet ettiği hadis hasen, sahih bir hadistir. Kadınların (yalnızken)
yanlarına girmenin hoş olmayışı, anlam itibariyle Peygamber Sallallahu
aleyhi vesellem’den rivayet edilen şu buyruğa benzemektedir:
"Bir erkek, bir kadınla halvette (başbaşa) kalırlarsa, mutlaka üçüncüleri
şeytan olur."
Feyzu'l-Kadîr'de dedi ki: "Mutlaka üçüncüleri şeytan olur." Vesvese ile
şehveti galeyana getirmekle, hayayı kaldırmakla, masiyeti güzel
göstermekle üçüncüleri olur. Ta ki cima ile onları bir araya getirinceye
yahutta bundan daha aşağı cimaya düşürmeye yakın cima
mukaddimelerini işletinceye kadar. Buradaki yasak, haramlık bildirmek
içindir. İbn Cerir de es-Sevri gibi, erkeğin hanımına ait cariyenin hanımı
yokken kendisine hizmet etme hali gibi kaçınılmaz durumları istisna
etmiştir." [116]
Şevkânî dedi ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in "bir erkek, bir
kadınla başbaşa kalırsa mutlaka üçüncüleri şeytandır" buyruğunda
belirtilen durumun sebebi şudur: Erkek kadına karşı istek duyar. Buna
sebep de onun fıtratındaki kadına meyletme arzusudur. Çünkü onun
yapısında kadınla birlikte olma isteği vardır. Aynı şekilde kadın da
erkeğe istek duyar... Bununla birlikte şeytan her birinin diğerine karşı
isteğini galeyana getirme yolunu bulur ve neticede masiyet ortaya
çıkar." [117]
Selef -yüce Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun- böyle bir halvetin
tehlikesini idrâk ettiklerinden ötürü, bu işten oldukça sakınırlardı.
Nitekim Ata b. Ebi Rebah -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- şöyle
demiştir: "Eğer beytu'l-mal bana emanet edilse gerçekten emin
olduğumu ortaya koyarım, fakat çok çirkin bir cariyeye karşı dahi
kendimden emin değilim."
Zehebî bu sözle ilgili olarak şunları söylemektedir: "Derim ki -Allah'ın
rahmeti üzerine olsun- gerçekten doğru söylemiştir. Çünkü hadiste
şöyle buyurulmuştur: "Dikkat edin! Sakın bir erkek, bir kadınla başbaşa
kalmasın. Çünkü şüphesiz onların üçüncüleri şeytandır." [118] Hadisi
Ahmed, Tirmizî Fiten bahsinde ve Hâkim rivayet etmiş olup, Hakim
sahih olduğunu belirtmiş, bu hususta Zehebi de ona muvafakat
etmiştir.
8- Kadının oldukça zaruri bir hal olmadıkça evinden çıkmaması:
Tirmizî'nin Sünen'inde Redâ’ bahsinde Abdullah b. Mesud'dan rivayete
göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Kadın
avrettir. O dışarı çıkacak olursa şeytan da ona baktırır."
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, garip bir hadistir. Elbânî -yüce
Allah'ın rahmeti üzerine olsun- hadisin sahih olduğunu söylemiştir.
İbn Huzeyme Sahih'inde [119] geçen hadisi rivayet etmiş ve sonunda
şunu da eklemiştir: "Kadının Rabbinin rızasına en yakın olacağı hal, o
evinin içinde ikenki halidir." Yine bu fazlalığı buna yakın ifadelerle İbn
Hibban da [120] rivayet etmiştir. Taberânî, el-Mu’cemu'l-Kebir'de [121]
rivâyeti şöylece zikretmektedir: "Şüphesiz kadın avrettir ve o evinden
dışarı çıktı mı şeytan ona baktırır. Kadın da: Beni kim gördüyse beni
beğendi, der. Kadının yüce Allah'a en yakın olduğu hali evinin içinde
olduğu haldir."
Feyzu'l-Kadîr'de dedi ki: "Şeytan ona baktırır." Yani onu saptırmak
yahut onun vasıtasıyla başkalarını saptırmak için ona bakılmasını
sağlar. Böylelikle onlardan birini ya da ikisini fitneye düşürür... Tıybî
dedi ki: Hatıra gelen mana şudur: O evinde bulunduğu sürece şeytanın
onu günaha sokma yahut insanları günaha sürükleme ümidi yoktur.
Dışarı çıktı mı kadın hakkında da, başkaları hakkında da bu ümide
kapılır. Çünkü kadın onun ağlarıdır ve ağlarının en büyüğüdür."
En ufak bir tereddüdün bulunmadığı hak şu ki; İslâm müslüman kadını
evinde oturmaya çağırmıştır. Çünkü bu yolla kadının iffeti korunur,
hayası muhafaza edilir. Onun sebep olacağı fitneler ve onun fitneye
maruz kalması önlenir. Bundan dolayı selef, kadının evinde kalmasını
teşvik etmiştir. Onun evinde namazı kılmasının mescidde namaz
kılmasından hayırlı olduğunu belirtmişlerdir. Sevrî dedi ki: "Yaşlı dahi
olsa kadın için evinden hayırlısı yoktur." [122]
Aynı şekilde: "Ben bugün kadınların bayramlara çıkmalarını dahi hoş
görmüyorum" demiştir. [123]
İbnu'l-Mübarek dedi ki: "Ben bugün kadınların bayramlara çıkmalarını
hoş görmüyorum. Şayet kadın mutlaka çıkmak isterse kocası ona
temizlik hallerinde çıkmasına izin versin ve süslenmesin. Eğer ancak
böyle çıkmakta direnirse bu sefer kocanın onu bu işten alıkoyma hakkı
vardır." [124]
Ebu Hanife dedi ki: "Bayramlarda dışarı çıkmaları için kadınlara ruhsat
verilirdi. Bugün ise ben bunu hoş görmüyorum. Onların cuma
namazlarında bulunmalarını da, farz namazları cemaatle kılmalarını da
hoş görmüyorum. Yaşlanmış kadının yatsı ve sabah namazlarında
bulunmalarına ruhsat veriyorum. Bunun dışındakilerinde ise hayır."
[125]
Bu sözleri bu imamlar kendi dönemleri hakkında söylemektedirler. Ya
bizim bu zamanımızı, zamanımızdaki kadın fitnesini, müslüman
ülkelere fâsıkların kadınlar sebebiyle türlü fitnelere düşüren yolları
celbettiklerini görselerdi ne derlerdi? Allah yardımcımız olsun.
Sahir isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
aile, cinlerden, ev., gizli, havas, ilim, ilimler, korunma, ruhani, toplum


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:32.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner