Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-11-2012, 23:33   #3 (permalink)
meryemcemile

 
meryemcemile - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Nov 2012


Mesajlar: 28
Konular: 1

Karma Puanı: 2

Standart

Alıntı:
A'raf Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
İmanın aslı, "kalb ile tasdik, dil ile ikrardır." Dil ile söylemek imanın şartı değildir. İnsan dil ile imanını itiraf etmese bile, kalben inandıktan sonra mü'min sayılır. İmanını dil ile söylemek, kişinin imanı hakkında hüküm verebilmek ve öldüğünde kendisine müslüman muamelesi yapabilmek için gereklidir. Kısaca imanı dili ile söylemek aslî şart değil, kişinin imanı hakkında hüküm verebilmek için gereken bir durumdur. Cemaatle namaz kılmak, dinî bir vecibeyi halk içerisinde yerine getirmek de, imanı dil ile ikrar gibidir. Bu konuda Rasûlüllah şöyle söylemiştir: "Mescide gittiğini gördüğünüz kimsenin imanına şehadet ediniz. Çünkü Allah, 'Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe iman edip namaz kılan ve zekât veren kimseler imâr eder' (et-Tevbe, 18) buyurmaktadır."

Dil ile ikrâr, imanın temel şartı olmadığı için, bir zorlama durumunda veya buna benzer bir mâzeret karşısında kalben değil, sadece dil ile inancını inkâr etmek, imana aykırı söz söylemek dînen câiz olur. Böyle bir duruma mecbur kalan kimse imandan çıkmaz, kalben tasdikini koruduğu için de mü'min sayılır. Asr-ı Saâdette Ashabdan Ammâr bin Yâsir, mâruz kaldığı ağır baskı ve işkencelere tahammül edemeyerek imanını diliyle inkâr etmiş, böylece uğradığı işkencelerden kurtulmuştur. Rasûlüllah (s.a.v.), O’nun bu hareketini tasvib etmis; kalb iman ile dolu iken, zor karşısında dil ile inkârın, imana zarar vermeyeceğini belirtmistir.


Alıntıdır.
Şahit tutmak ve şahit olmakta yaratılmışa güç veren ve onu onaran onure eden bir haldir ... Müminle Münafığı ayıranda kalbi eylemdir değil mi ...
Öz bir yazı ..emeğinize sağlık


















__________________

Dert bildiğim belki de Derman idi ! Kim bile!
meryemcemile isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla