Ruhani  

Go Back   Ruhani > İslamiyet ve İslami İlimler > Tasavvuf
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 02-08-2012, 03:57   #1 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 291
Konular: 266

Karma Puanı: 2

Standart NEFS ( nefis )

İkilik, tevhidin çözülüp yok olmasıdır.
Zâhir, ayrı kurallarla; bâtın, ayrı kurallarla bilinmez.
Kural kuraldır.
Âlemde ne var ise Âdemde de o vardır.
İnsan nefsi bir bütündür ama işleme tâbi' tutulunca tekemmül makamları vardır.
Çocuk gibi büyür, gelişir, yetiştirilir, yetişir, hakkı ve hayrı kabul edip işleyebildiği gibi bâtılı ve şerri de şeytânın kışkırtması ile kabul edip işleyebilir...
Bendeniz teknik okudum hep...
Gördüm ki teknikte ne varsa tasavvufta da o var...
Hepsinin sahibi tek...
Bir çok kitablar okuduk.
Anlatılan 7 nefsin renkleri hep dikkatimi çekerdi de birininki birini tutmazdı...
Hatta bir yaşlı Şeyh:
"Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in nûru bembeyazdır, yoksa bir şey görülemezdi..." deyince,
Anladım ki basîreti, basarla görmek istemek gibi bir yanlışın içinde idi...
Alışkanlıklar başımızın belâsı, zor vaz geçeriz...
Tasavvurla, tasavvuf olur mu?
Olursa, işte böylesi olur...
Bir şemâ çizelim...
Beyaz ışığı bir prizmada kıralım ve kırılan rengarenk ışıkları seyredelim.
Buraya kadar basar işi ve gözümüzün önünde zâhiri...
Tüm bunları bir renkli kâlemle çizip yazacağız.
Basîret işi dediğimiz, gönlümüzün gördüğü bâtınî eşlerini de ayrı bir renkle yazalım ki karışmasın...
Kim kim ile eşmiş bakalım...:
Nefs, imtihan olandır.
Süngerimsi (emici-uyucu-değişken-delişmen) yapıda olduğundan kendi nefsanî özellikleri yanında hayvanî ve şeytânî vasıflara da kapısı açıktır.
Elbette ki aynı zamanda Muhammedî ve Rahmânî vasıflara da açıktır...
Nefs:
1-Hidâyet üzeredir: sadıktır, adildir.
2-Gaflet üzeredir: cenâbettir, zavallıdır.
3-Cehâlet üzeredir: ahmaktır, zâlimdir.
4-Dâlâlet üzeredir: hâindir, ölüdür.
Akıl, nefsin hayat nakti (parası) dır.
Hayra ya da şerre harcayabilir.
Nefs kendini meşgul etmeyeni meşgul eder.
Nefs 7'li sistemdedir.
Ancak sarmal ve zarf hâli ilginçtir.
Nefs: ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'e olan Ahdullah antlaşmasını isbatlamakla emrolunmuş ve Emrullah nefse bildirilmiş ve enine boyuna anlatılmıştır.
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Kur'ânı Kerîm'le teşrif buyurarak mükemmel, mükerrem, muhterem ve mübârek bir Örnek-i Mutlak olarak, bizzât yaşayarak, tatbikatını yıllarca yaparak nefslerimize imtihanı nasıl başaracağını göstermiştir.
Ancak fitraten nefsin; ilâhî düzende, Muradullah olan Rızaullah'ı bulmasının, kıldan ince kılıçtan keskin sırlar (sırat) üzerinde yürüyen tel canbazı gibi zor bir işi olduğu da açık ve seçiktir.
Nefsin yüzü, görevi gereği dünyaya dönüktür.
Aslında özü ise ALLAH'a dönüktür...
Tıpkı yeni doğan bebek gibi hüsn-i niyyet, samimîyyet, ciddîyyet, hâmiyyet, sadakat ve adâletle yetiştirilmesi (büyütülmesi) i'tinâ gösterilip üzerinde titrenmesi şarttır...
Evliyâ da olabilir, eşkıyâ da...
Saîd veya şâki...
Bu 7 letâif içinde tekemmüle;
Muhtaç (ihtiyacı olan),
Mecbur (mutlaka gereken) ve
Me'mur (emredilen ve murad olan) letâif tektir (tevhidin gereği) ve sadece NEFStir.
Tek yolun (sırât-ı müstakîm) ortasında duran ancak, mutlaka sefer etmek zorunda olandır.
Kıblesini tâyin için gerekli tüm bilgi, belge, ibret ve hikmet önündedir...
Seçenek yapması kaçınılmazdır.
Ya sağa, ya sola yürüyecek...
Nefs, bir nefeslik bile bir zamanda, bir yerde ve bir hâlde kalamaz.
"Şimdi, şimdi, şimdi!..." deyip dursa dahi, her "Şimdi!"si son "i" harfi ile geçer gider...
Müsbet (pozitif) veya menfi (negatif) tekemmüle mecbur yaratılmıştır.
Duruş, bekleyiş ve çakılıp kalış (sükûn ve sükût) asla olamaz...
Sünnetullah böyledir.
İlâhî sistemindeki tavrı, tarzı, stili ve kıvamı böyledir.
Denge ve düzeni, maddî ve mânevî hareket üzeredir...
Duramayan yolcu...
Tıpkı bir çocuk gibi Muhammedî okulda yetiştirilen nefs;
18 yaşında rüşdüne ve erginliğine erdi mi Hakk'ın (celle celâluhu) izni ve inâyeti, Resûlullah'ın şerefli şifâsı ve Hak Dostlarının hasbî himmeti (dua, teşvik, rehberlik ve hizmetleri) ve kendi gayreti ile hakkı ve hayrı tercih etmesi,
Nefsin kendisini ve sistemi yaratanı bilmesi, ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in emri ve muradıdır.
Sırât-ı müstakîm (dostoğru) olan Muhammedî yolun yolcuları olan Hizbullahla birlikte Rehber-i Mutlak, Mürşid-i Mutlak ve İmâm-ı Mutlak olan Resûlullah'a tâbi' olup sözü, izi ve özü üzere, tevhid tekemmülü ile va'dedilen can cennetlerine ebedîyyen isal olur...
Sılasına kavuşur.
Sıladan gayrisi gurbet, vuslattan gayrisi hasrettir...
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL korusun!
O güzelim can bebek, bir canavar eniği gibi vahşi ve vicdansız yetişdirilirse 18 yaşında ergin olur; ancak ihânet ve zulüm erginliğidir...
Nefs çeldiricileri olan ve daha başka yerde aklın çeldiricileri diye anlatılan İblis (şeytân) başta olmak üzere nicelerinin ömür boyu keyfine oynar...
İhtilâl yapar "nefs krallığı"nı ilân eder...
Terör estirir...
Ağzı ile şeyi arasında bir pislik borusu ya da o muhteşem insan makinası bir pislik (bâtıl ve şer) üreticisi olur...
En beteri ise Firavunluk yapıp ilâhlığını ilân eder ve neticede va'id edilen can cehennemini ebedîyyen boylar...
Va'd : müsbet,
Vâid : menfi
Vakı'a sûresini iyice zevk etmek şarttır ki anlayabilelim...
İlerde İnşâallah...
Yeni yetme bir delikanlı kadar da olsa kendini bilen (rüşde eren) nefs, ya sağa (ashab-ı yemin) ya sola (ashab-ı şimâl) gidecek...
Her iki yönde de sanki yaşayacağı, alış veriş yapacağı şehirler var gibi düşün...
Hani sen, Medine'ye varsan Medine olmazsın da Medineli olursun, Muhammedî olmakla, hâşâ, Muhammed (aleyhi's-selâm) olmadın Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'le bile (beraber) oldun, birleşik değil...
İyi anla...
İşin sırrı bunda!...
Kendi makamında (sadr) duran nefs;
İlim, İrade, İdrak ve İştirak aşamalarıyla Tarik-i Tevhid, ashab-ı yemin, sağ-selâmet ve darü's selâm yolu olan, emredilen ve murad edilen Rızaullaha ulaşım yoluna YÂR (celle celâluhu) yolcusu olarak çıkar...
Kendi makamı olan Sadr sarayında krallığını ve ilâhlığını ilân etmiş; hakka ve hayra karşı uyumuş, sarhoş, sağır ve kör kalmış, şeytânın ve şeytânın uşaklarının uşağı ve kulu olmuş nefs;
Onların da yardımıyla hakka ve hayra giden kapıyı kendisi kapatır, kilitler veya mühürleyip ibtal eder. (Allah korusun!) .
Bâtıla ve şerre açılan yolu ise asfaltlar ki vız gelip tırıs gide...
Nefs;
Aslî görevi olan kendini ve RABB'ını bilmeyip,
RABB'ına kulluğu bırakıp,
Başka şeylere yönelip de tevhidi terk edince ikiliğe düşer.
İkilik, çokluğa ve içinden çıkılmaz girdaba dönüşür.
Tevhidsizliğin lideri olan şeytâna teslim olunca dini, dünyası ve âhireti hebâ olur.
Nefsin bu çıkmazdan kurtulup sırât-ı müstakîm üzere Fırka-i Nâciye sılası ise :
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in:
"Herkesin bir şeytânı vardır ben şeytânımı müslüman ettim" buyuruğudur.
Kul, nefsinin öğretim ve eğitimini Muhammedî metodun şuûruyla yerine getirirse, nefsin fıtrî (yaratılıştan gelen) veya kesbî (sonradan bulaşan veya bulduğu) kötü alışkanlık ve huylarını tevhidî tedavi ile iyileştirir.
Nefsin bazı kötü özellikleri (zaafları) ilâhî imtihan gereği giderilemeyebilir.
O zaman keskin bir bıçak gibi hem kendine hem de başkalarına zarar verebilir.
Bu durumda Muhammedî Tasavvufun ilim, edeb, irfân ve erkân ipeği ile tehlikeli ve keskin bıçak sarılır ki zarar vermesin ve faydada kullanılacağı zamanı beklesin.
İlâhî imtihandaki islâh ve iflâh da budur işte...
Kendi krallığını ilân edip, emredileni yapmayıp yasaklananı yapmayı emredici olan Nefs-i Emmârenin Esfelindeki bu yerinden (makamdan) koparılması,
İlliyyûndaki temizlenmiş, tezkiye edilmiş, sellekte edilip-elenip seçilmiş ve saflaşmış Mustafavî nefs olan Nefs-i Sâfiyye makamına seyr-ü-sülûk sılası ve ulaşımı;
Nefsin bu yüce makamlar için ta'lim (öğretim) ve terbiye (eğitim) islâh ve iflâh istasyonu olan Muhammedî Tasavvufun sebep ve sonucudur.
İslâh - İflâh olmuş ve Muhammedî şuûra ulaşmış nefs, dininde, dünyasında ve âhiretinde azîz olur.
İslâh ve iflâh olmayı istememiş şeytânî nefs ise rezil olur.
Unutmamak gerekir ki nefsin islâh ve iflâhı;
Kişinin kendine geçici ve imtihan için tanınmış olan "izâfî benlik"i ile bunu lûtfeden sahibi ve ustası olan Rabbü'lâlemin'in "Mutlak Ben"liğini,
Muhammedî mektepte iyice bilip , anlayıp ve Emrullah içinde yaşaması için şarttır.
Nefs-i Safiyeye ulaşması ise Muradullahtır.
Emrullah da bunun içindedir.
İlâhî ve Kur'ânî Emrullahın örnek uygulanışı olan Muhammedî Edeb ise sırât-ı müstakîm ve Fırka-i Nacîye yoludur.
Yedi Nefs Mertebesine sıla (ulaşım) seyr-ü-sülûkünde edeb esastır.
Nefsin tekemmül tabakaları (mertebe, makam, katman) yükseldikçe edebî değeri de yükselir ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e yaklaşır ve ulaşır.
Alçaldıkça ise edebsizleşir ve İblise ulaşır.
Nefsin bu tekemmül seyr-ü-sülûku akıl sahibi (insan ve cinler) içindir.
Hayvanlar ve bitkilerde ise kendilerinin insan gibi akıl edip, düşünüp ve plânlayabilme imkanları yoktur.
Kâinâttaki bulunuş görevleri, kendi fıtrî içgüdü (ilâhî terbiye)lerinin lâzım ve lâyıkınca kendi özlerine yüklenmiştir.
Onun için koyun her yerde, her zaman ve her hâlde koyunluk , kurt da kurtluk yapar...
Nefsin kendi makamı, akıldan dolayı Nefs-i Levvâme makamıdır.
Aslî yerinde nefs, aklı kullanarak korkar ve umar...
Levm: zemmetme, yerme, çekiştirme, paylama, başa kakmadır. Levm-i Lâim: çekiştiricinin kınaması. Levvâme: (mübalağa) çok levm edici, çekiştirici, başa kakıcı, yerici, paylayıcı...
Nefs-i Levvâme: kendi kendisini, zaman zaman hesaba çekip, azarlayıp paylayan, yaptıklarından üzülüp pişman olan nefstir.
Ancak, işin başındadır henüz hamdır, yozdur, heyecanlı ve kaypaktır.
Nefsin ana vasfı (sıfatları ve temel özellikleri) olan acziyetini (âcizliğini) , fakriyetini (fakîrliğini) , zilletini (zillet; izzetin, sistemin sahibine ait olduğunu bilip başını içine çekmek) ve illetini (HAKK celle celâluhu'dan gayrisi her şey gibi eriyip, çürüyüp sebeblerin sonunda yok olucu olduğunu) unutup...
"Abd"liğini bırakıp, "RABB" elbisesi (sıfatları) giyinir (güyâ-hâşâ) ve azamet, kudret, varlık, zenginlik, izzet, şeref ve ebedîlik sahibiymiş gibi korsanlığa ve eşkiyâlığa kalkışabilir...
Kısacası burası onun yola çıkma yeridir.
Kararsız Kasım gibi ikilikte kalır.
Hemen gözünün önündeki (bedenin kendisi de dahil) dünya hayatı ve vesveseci şeytân kandırırsa şimâl (uğursuzluk, bedbahtlık, şâkilik, yasaklanan) yolunu dönmemek üzere tercih ederse, oraya yerleşir ve oralı olursa adı Nefs-i Emmâredir.
Hevâ ve hevesine tapar!...
Şeytânın emirlerini işler!...
Dini, dünyası ve âhireti mahvolur!...
NEFS
Özellik ve Mertebeleri :

Nefs (çoğulu: enfüs, nüfûs) : Can, kendisi, şahsı, asıl, maya, cevher, o şeyin bizzât tâ kendisi ...
Enfâs: nefis, hoş, hayret edilecek olan nokta.
Nefuse: çok kıymetli olmak.
Teneffüse's-subh: tan yeri ağarması...
En nefsu: hased eden.
En nefs: kısacası aklı olan insanın şahsı, bir şeyin cevheri.
Nefsaniyât: egoizm-bencillik...
Azîz kardeşim,
Aklı olan ve insan sûretinde yaratılan her canlı, soyut olan mânâ ile somut olan madde arasındaki ara kesittir.
İki şey var ise ara kesit de vardır.
Ara kesit berzahtır, geçiş bölgesidir.
İnsanoğlunda mânâ âleminin en mükemmel temsilcisi, Emr Âleminden olan Ruh'dur.
Madde âleminin mükerrem temsilcisi ise "Nefs"tir.
Kalb ikisinin arasında bir berzahtır. (Fâtır 35/12bkz.)
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Kalbin iki kapısı vardır. Birisi açık iken diğeri mutlaka kapalıdır. (aynı anda açık ya da aynı anda kapalı olamazlar.) Kapıların birisinde (mânâ âlemine açılan) ruh-melek-akıl vardır. Diğer kapıda ise nefs-şeytân-şehvet vardır." buyurmuştur.
Nefs, insanın imtihan âlemi olan bu âlemdeki, menfi-müsbet her türlü işlerini yapacak şekilde halkedilmiştir.
Akıl bir nûrdur ki tüm letâifler onunla aydınlanır ve varlık kazanır.
Bir farbikadaki tüm makine, âlet, edevât ve işler için elektrik ne ise akıl da odur.
Yeter ki hakka ve hayra kullanılsın.
Bâtıla ve şerre kulanıldığında ise fecî' şekilde çarpıcı sonuçlar elde edilir...
Akıl Nûr-u Muhammed Nûrullahtır.

Akıl, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in tevhid trafosundan geçti mi ezelî, kâmilî, ihsânî voltaja ulaşır ki artık adı AŞK tır...
Aslında tevhidi söylemek çok basittir:
"Lâ ilâhe illallah" dersin, olur biter...
Olup biten; lisanla ikrârındır ki o ağızla sen neler neler söylüyorsun da sonra söylediklerine sen de şaşıyorsun...
Sözle ikrâr eden müslimdir.
Kalb ile daha doğrusu ruhî rıza ile ikrâr şarttır ki mü'min olabilesin...
Bütün bunlar için, nefsin aklını başına alması:
"Lâ ilâhe" ile maddî âlem (Mâsivâ) dan,
"İllallah" ile de mânevî âleme (Mevlâ'ya) geçebilsin.
Tevhid olan ana görevini yerine getirebilsin...
İnsanın kendi aklının anlayamayacağı kadar hârikalıklarla halkedilen nefsinin ana işi dünya olduğu için elbette ki Beden Atı’na binip cirit atacak...
Ancak mesele şu:
"Hakka-hayra mı? Yoksa bâtıla-şerre mi gidecek?"
Kalb Atı’na binip mânevî sahada durmadan nefsi hakka çağıran senin öz ruhunu duy ki;
Hakkın ve hayrın İmâm-ı Mutlakı, Tevhid Tercümanı, merhamet ve muhabbet Mürşid-i Mutlakı Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in,
ALLAHÜ ZÜ'L-CELÂL'in emri ile durmadan devâm eden tevhid çağrısını duymanı ve uymanı senin adına istiyor ve bekliyor...
Ne var ki bâtılın ve şerrin merhametsiz lideri İblis ve şeytânları, dünyayı ve nefsin zaaflarını çok iyi bildiği, izinli olduğu ve imtihan aracı olarak halk edildiği için o dahi insanoğlunu bâtıla, şerre ve küfre durmadan çağırıp durmaktadırlar...
İnsan nefsi ya hevâ-hevesini ve şeytânı duyup-uyacak ya da ruhunu ve Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i duyup - uyacaktır...
Önce Kur'ân-ı Kerîm'imizde nefsle ilgili âyetlerden bazılarına bakarsak, nefsin yapısını anlar ve durum değerlendirmesi yapabiliriz:

Nefs; ham, yoz, gaflette, cehâlette , dalâlette ve ihânette kalırsa dâima "Lâ ilâhe" inkârında kalacaktır.
Yapısı ve aslı gereği dâima "İllallah" ikrârına çağıran ruh da, görevinden sorumludur...
İkisinin buluşması "bir tende bir can" gibi oluşları, ise tevhiddir ve kalb berzahındadır.
Belki, şeb-i arûstur...
Rücû' ve Ürûctur...
Mi'râctır...
Nefsin ürûcu ve Ruhun rücû'dur.
Unutma ki biz, hüküm koymuyoruz, dava etmiyoruz...
Zevk ediyoruz...
Dünya hayatının devâmı ve imtihanı için, maddeye meyilli yaratılan nefs;
Kendi zaafları ve harikülâdelikleri yanında, dışarıdaki iyi ya da kötü huyları sünger gibi emicidir...
Ahlâken kangren hâline gelen nefs, bedeni bâtıla ve şerre kullanmanın yanında berzahı (kalbi) berbat eder, ruhu ise islendirir.
Böylesi nefsin hastahânesi, Muhammedî tasavvufun yoğun bakım ünitesidir.
Biiznillah Tevhid Tezkeresi ile taburcu olduğunda :
Terbiye edilmiş bir Beden,
Tezkiye (temizlenmiş) edilmiş bir Nefs,
Tasfiye edilmiş (arıtılmış) bir Kalb ve
Tecliye edilmiş (cilâlanmış-duman isi silinmiş, cam gibi) ruh ile;
Muhammedî oluş şefâatına (şifâsına) ve şuûruna kavuşmuş olarak hayat sahnesine yeniden doğar...
Her yerde, her zaman ve her hâlde; hazır ve nazır olan HAKK (celle celâluhu) ile halkının içinde hak ve hayr üzere kaderini yaşar ve defterini doldurur.
Son satırına ise şahadetnâme şartını son nefesi ile yazar İnşâallah:
"Eşhedü enlâ İlâhe ilallah ve eşhedü enne Muhammede'r Resûlullah" ile ömrünü mühürler.
Azîz kardeşim,
Nefsimizi gereği gibi tanımazsak,
Şahsiyetimizin bel kemiğinin vasıflarını iyi bilmezsek ve
Sonsuz ebedî hayatımızın kazanılmasındaki önemini hakkınca anlamazsak nasıl kendimizi bilip de sonra RABB'imizi (celle celâluhu) bileceğiz.
Nasıl islâh olup, iflâh olup da muradımıza ereceğiz?
Nefsimizi yaratan EL HALLAKU'l-HAKK Tealâ'nın, Kelâmullah'ında: Hakk ve Hayr yönüyle Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in nefsi,
Bâtıl ve Şer yönüyle ise ilâhlık iddia eden Firavun'un nefsi, insanoğluna müsbet-menfi örneklerdir (prototiplerdir).
.
Nefsle İlgili Âyetleri İncelemeye Devâm Edelim:
فَنَادَتْهُ الْمَلآئِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَـى مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِّنَ الصَّالِحِينَ

"O kalkmış mihrabda namaz kılarken melekler kendisine şöyle seslendiler: "haberin olsun, ALLAH sana, ALLAH'tan gelen bir kelimeyi doğrulayacak, efendi, son derece nefsine hâkim ve sâlihlerden bir peygamber olmak üzere Yahya'yı müjdeliyor."
(Âl-i İmrân 3/39)
مَّا أَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّهِ وَمَا أَصَابَكَ مِن سَيِّئَةٍ فَمِن نَّفْسِكَ وَأَرْسَلْنَاكَ لِلنَّاسِ رَسُولاً وَكَفَى بِاللّهِ شَهِيدًا

"Sana güzellikten her ne ulaşırsa, bil ki ALLAH'tandır: kötülükten de başına her ne gelirse anla ki nefsindendir."
(Nisâ 4/79)
وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِن بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَأُحْضِرَتِ الأَنفُسُ الشُّحَّ وَإِن تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا

".....nefsler ise kıskançlığa hazırlana gelmiştir..." (Nisâ 4/128)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا عَلَيْكُمْ أَنفُسَكُمْ لاَ يَضُرُّكُم مَّن ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ إِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعًا فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

"Ey imân edenler ! Siz nefsinize (düzeltmeye) bakın. Siz doğru gittikten sonra öte taraftan saptıranlar size ziyan dokunduramaz. Hepinizin varışı sonunda ALLAH'a dır.O size neler yaptıklarınızı o zaman haber verecektir." (Mâide 5/105)
وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَلِينَ إِلاَّ مُبَشِّرِينَ وَمُنذِرِينَ فَمَنْ آمَنَ وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

"..... Kim imân eder ve kendini (nefsini) islâh ederse (düzeltirse) onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler." (En'âm 6/48)
وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَذَكِّرْ بِهِ أَن تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللّهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لاَّ يُؤْخَذْ مِنْهَا أُوْلَـئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ

. "Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete düçar olmaması için Kur'ân ile nasihat et. O nefs için ALLAH'tan başka ne dost vardır, ne de şefâatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günâhları) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibâret bir içecek ve elem verici azab vardır." (En'âm 6/70)
يَا بَنِي آدَمَ إِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي فَمَنِ اتَّقَى وَأَصْلَحَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

"Ey Âdemoğulları! Size kendi içinizden âyetlerimi anlatacak peygamberler gelir de kim (ona karşı gelmekten) sakınır ve kendini (nefsini) islâh ederse, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (A'râf 7/35)
ذَلِكَ بِأَنَّ اللّهَ لَمْ يَكُ مُغَيِّرًا نِّعْمَةً أَنْعَمَهَا عَلَى قَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُوا مَا بِأَنفُسِهِمْ وَأَنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

"Bu da, bir millet nefslerinde (kendilerinde) bulunanı (güzel ahlâk ve meziyetleri) değiştirinceye kadar ALLAH'ın onlara verdiği nimeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır. Gerçekten ALLAH işitendir,bilendir..." (Enfâl 8/53)
وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ

"(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefs aşırı şekilde kötülüğü emreder, RABB'im acıyıp korumuş başka, şüphesiz RABB'im çok bağışlayan, pek esirgeyendir." (Yûsuf 12/53)
وَقَالَ الشَّيْطَانُ لَمَّا قُضِيَ الأَمْرُ إِنَّ اللّهَ وَعَدَكُمْ وَعْدَ الْحَقِّ وَوَعَدتُّكُمْ فَأَخْلَفْتُكُمْ وَمَا كَانَ لِيَ عَلَيْكُم مِّن سُلْطَانٍ إِلاَّ أَن دَعَوْتُكُمْ فَاسْتَجَبْتُمْ لِي فَلاَ تَلُومُونِي وَلُومُوا أَنفُسَكُم مَّا أَنَا بِمُصْرِخِكُمْ وَمَا أَنتُمْ بِمُصْرِخِيَّ إِنِّي كَفَرْتُ بِمَا أَشْرَكْتُمُونِ مِن قَبْلُ إِنَّ الظَّالِمِينَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

"İş olup bitince şeytân der ki: "Şüphesiz ALLAH size sözün doğrusunu söyledi. Ben de size va'd ettim amma, size yalancı çıktım. Zâten benim, sizin üzerinizde hiçbir hükmüm, nüfûzum da yoktu. Yalnız ben sizi çağırdım, sizde bana hemen icâbet ettiniz. O hâlde kusuru bana yüklemeyin. Nefsinizi levmedin (kendinizi kınayın, düşmanınız olduğumu ALLAH Tealâ size bildirmişti.) Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz. Esâsen beni evvelce (ALLAH'a) ortak tutmanızı da muhakkak tanımamışdım ya! Zâlimlerin, (Evet) onların hakkı elbette pek acıklı bir azabdır." (İbrâhim 14/22)
ُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ

"Her nefs (canlı) ölümü tadar. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize dördürüleceksiniz." (Enbiyâ 21/35)
وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنطِقُ بِالْحَقِّ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

"Hiçbir nefse (kimseye) gücünün üstünde bir teklifte bulunmayız. Katımızda gerçeği söyleyen bir kitab vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar." (Mü'minun 23/62)
أَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَهَهُ هَوَاهُ أَفَأَنتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَكِيلًا

"Gördün mü o ilâhını canının istediği (hevâ) edineni? Artık ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkân 25/43)
قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

. "Musa: "RABB'im! Doğrusu ben nefsime (kendime) yazık ettim (başıma iş açtım). Beni bağışla!"dedi." (Kasas 28/16)
وَمَن جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ

"Cihâd eden yalnızca nefsi (kendi) hesabına cihâd eder:Çünkü ALLAH, bütün âlemlerden müstagnidir." (Ankebût 29/6)
َوَلَمْ يَتَفَكَّرُوا فِي أَنفُسِهِمْ مَا خَلَقَ اللَّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّى وَإِنَّ كَثِيراً مِّنَ النَّاسِ بِلِقَاء رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ

"Nefslerinde (vicdanlarında) bir düşünmediler mi?" (Rum 30/8)
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ

"Kaynaşmanız için size nefsiniz (cins) den eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır." (Rum 30/21)
ضَرَبَ لَكُم مَّثَلًا مِنْ أَنفُسِكُمْ هَل لَّكُم مِّن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن شُرَكَاء فِي مَا رَزَقْنَاكُمْ فَأَنتُمْ فِيهِ سَوَاء تَخَافُونَهُمْ كَخِيفَتِكُمْ أَنفُسَكُمْ كَذَلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

"ALLAH size nefsinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinde, size verdiğimiz rızıklarda birbirinizden (nefsinizden) çekindiğiniz gibi (kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit haklara sahib) ortaklarınız var mı? Işte biz âyetlerimizi aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz." (Rum 30/28)
سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ

"İnsanlara âfâkta (ufuklarda, dışta) ve kendi nefslerinde (enfüste, içte) âyetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur'ân'ın) gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. RABB'imin her şeye şâhid olması yetmez mi?" (Fussilet 41/53)
يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

"Altından tepsiler ve sürahiler ile üzerlerine dönülür dolaşılır. Nefslerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep oradadır. Ve siz orada ebedî kalacaksınız..." (Zuhrûf 43/71)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

"Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız."
(Kaf 50/16)
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ وَلَقَدْ جَاءهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَى

".... Onlar ancak zanlarına ve nefslerin arzusuna uyuyorlar. Hâlbuki kendilerine RABB'leri tarafından yol gösterici gelmiştir." (Necm 53/23)
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَى

"Ufak tefek kusurları dışında, büyük günâhlardan ve edebsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki RABB'in affı bol olandır. O sizi daha topraktan yaratığı zaman ve sizi annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile) sizi en iyi bilendir. Bunun için nefsinizi (kendinizi) temize çıkarmayın! Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir." (Necm 53/32)
يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ قَالُوا بَلَى وَلَكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّى جَاء أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ

"Münâfıklar onlara: "Biz sizinle beraber değilmiydik?" diye seslenirler. (Mü'minler de) derler ki: "Evet ama, siz nefsinizi (kendi başınızı) belâya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytân) sizi, ALLAH (cc) hakkında bile aldattı. Nihâyet ALLAH'ın emri gelip çattı!..." (Hadid 57/14)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنظُرْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ لِغَدٍ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

"Ey imân edenler, ALLAH'tan korkun ve kişi (her nefs) , yarın için önceden ne gönderdiğine baksın. ALLAH'tan korkun; çünkü ALLAH, her ne yaparsanız haberdârdır." (Haşr 59/18)
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ أُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

"ALLAH'ı unutan ve bu yüzden ALLAH'ında onlara nefslerini (kendilerini) unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kismelerdir. (fâsık) ." (Haşr 59/19)
فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَأَطِيعُوا وَأَنفِقُوا خَيْرًا لِّأَنفُسِكُمْ وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

"O hâlde gücünüz yettiğince ALLAH'a isyândan kaçının, dinleyin, itâat edin, nefsinizin (kendinizin) iyiliğine olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Tegâbûn 64/16)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

"Ey inanlar! Nefsinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun..." (Tahrîm 66/6)
كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ

.
.
"Her nefs, kazandığına karşılık bir rehindir" (Müddesir 74/38)
وَلَا أُقْسِمُ بِالنَّفْسِ اللَّوَّامَةِ

"Kendini kınayan (pişmanlık duyan) nefse yemin ederim (diriltip hesaba çekileceksiniz) " (Kıyâmet 75/2)
بَلِ الْإِنسَانُ عَلَى نَفْسِهِ بَصِيرَةٌ

"Doğrusu insan nefsine (kendine) karşı bir basîrettir. (kendi kendinin şâhididir , görücüsüdür ve kendisinin ne yaptığını gâyet iyi bilir) " (Kıyâmet 75/14)
وَأَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوَى
فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى
"Her kim de RABB'inin makamından korkmuş, nefsini kötü arzulardan engellemişse, muhakkak cennettir onun varacağı" (Nâziat 79/40-41)
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ

"Nefsler (bedenle, ruhu) eşleştirildiğinde..." (Tekvîr 81/7)
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا أَحْضَرَتْ

"Bir nefs (herkes) ne hazırladığını anlar." (Tekvîr 81/14)
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ

"Bir nefs (herkes) önden neyi gönderdiğini ve neyi bıraktığını bilir." (İnfitâr 82/5)
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَّرْضِيَّةً
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
وَادْخُلِي جَنَّتِي

"Ey RABB'ine itâat eden huzura ermiş nefs! Dön RABB'ine, sen O'ndan O senden hoşnut olarak! gir kullarımın içine! gir cennetime!" (Fecr 89/27-30)
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا
قَدْ أَفْلَحَ مَن زَكَّاهَا
وَقَدْ خَابَ مَن دَسَّاهَا
"Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilhâm edene yemin ederim ki nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir." (Şems 91/7-10)
aSLı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
nefis, nefs


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:18.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner