Ruhani  

Go Back   Ruhani > İslamiyet ve İslami İlimler > Tasavvuf
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 12-04-2012, 01:13   #1 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 58
Konular: 12

Karma Puanı: 2

Standart Peygamberimiz (s.a.v) zamanında tarikat varmıydı?

Bir diğer konu bir kısım insanların Resullah (s.a.v.j Efendimiz zamanında tarikat ve müridlik diye birşey yoktu. Bu olgular sonradan oluştu, iddiaları ile gündeme getirdikleri konudur. Bizlerde bu yazmış olacağımız kitabın her kesim insan tarafından okunabileceğini düşünerek böyle bir konunun insanların akıllarını ne denli karıştırdığının da bilincinde olduğumuzdan artık bu karışıklığın, bu asılsız iddiaların ortadan kalkması için, ortadan kalkmasa bile bu kitabı okuyan kardeşlerimizin bu iddialarıla karşılaşt.ıkları zaman gerçek sizin dediğiniz şekilde değil, gerçek bakın bu Şekildedir, diyebilmeleri için açıklık getirmeye dilimizin döndüğü, kalemimizin yazabildiği kadarıyla aktarmaya çalışacağız.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz zamanında isim olarak müridlik yoktu denilebilir, ama yaşaıntı olarak bütün ashabı kiramın yaşantısı tam manasıyla mürid yaşantısıydı ve ashabının mürşidi, irşad edeni Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) kendisi idi. Bugün İslâm alemine baktığınıız zaman şunu görürüz. Resulullah'ın ve ashabının yaşantısına ayak uydurmaya çalışan tarikat müridleri, dervişleri ve o yaşam şeklini öğütleyen, yaşatmaya çalışanlar ise yine tarikat şeyhleri ve mürşidleridir. Nitekim ashabı suffa "suffa" ismini sofılikten dolayı almışlardır. Tasavvuf ilmi de ismini aynı şekilde sufı kelimesinden almıştır.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz zamanında yaşayan ashabı suffa kendilerini tamamen dünya meşgalelerinden çekip almış bütün günlerini ve gecelerini Allah Rusulu'nün mescidinde onun sohbetlerini dinleyerek, onun söylediklerini kendi hayatında tatbik edip kendisinden sonrakilere de anlatan, bütün ömürlerini Allah Resulu'nün mescidinde ibadet ederek geçiren ve zenginlerin getirdikleri, verdikleri ufak, tefek şeylerle hayatlarını idame ettirmeye çalışan insanlardır. Belki isimler değişmiş olabilir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz zamanında isim sufı iken günümüzde ise mürid ya da derviş olmuşsa da değişmeyen yaşam şekli yaşama sistemi, kısaca İslâm'ı bilip anlama şekli hep aynı kalmıştır. Günümüz İslâm aleminde İslâm ile ilgili müsbet ilimlerin içinde Resulullah'ın yaşantısını, asrı saadette yaşayan müslümanların yaşantısını anlayıp en iyi şekilde en samimi bir kavramda, en mistik detaylarıyla, en ince ayrıntılarıyla anlayıp anlatan ilimdalı tasavvuf ilmidir. Bir örnek vermek gerekirse: Günümüz müsbet ilimlerinden olan Tefsir, Akaid, Fıkıh ilimlerinde kolay kolay tasavvufla ilgili birşey bulamayız. Oysa Tasavvuf ilminde hem Tefsir hem Akaid hem Fıkıh hem hadis ilminden çok şeyler bulabiliriz.

Bu demek oluyor ki Tasavvuf ilmi müsbet olan bütün İslâmî ilimleri bağrında toplamıştır. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz zamanında müridlik yoktu diyenlere o Nebi-i muhteremin hayatından bir örnek vererek cevap vermek isteriz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: Bir kısım kendisini tamamen Allah'a adamış, onun rızasından başka bir şey düşünmeyen fakirliği kendilerine libas olarak kabullenmiş o zamanın tabiri ile "Sufı" günümüz tabiri ile "Mürid, Derviş" yaşantısını kendilerine şiar edinmiş ashabı ile birlikte otururken, bunların içinde Salmanî Farisi, Ebudderda ve Bilâli Habeşi Hazretleri de vardı. Kureyş'in ileri gelenlerinden bir kısım insan kendisiyle görüşmek istediklerini lâkin yanında oturan o fakir insanları uzaklaştırması gerektiğini onlarla aynı ortamda bir araya gelemiyeceklerini Peygamber'imize ilettiler. Resullah (s.a.v.) Efendimiz kendileriyle konuşmak isteyen Kureyş'in bu ileri gelenlerinin müslüman olmalarını çok ama çok istiyordu. Bunu son derece arzu eden Peygamber'imiz (s.a.v.) o adamlar geldiğinde çevresindeki o fakir müslümanların dışarı çıkmasını bir an için düşünmüş olmalı ki Cenabı Hak (c.c.) kendisini hemen Kehf suresinin 28. ayetini göndererek uyarmıştır. Allah tarafından bu uyarma sadece Kehf suresinde değil Cenabı Hak aynı konuya "Abese suresinde En'am suresi 52. ayetinde de" yer vermiş ve bu önemli konuyu bu şekilde üç suredeki bu ayetleriyle perçinlemiştir. Bu ayetlerin içeriği neydi? Gelin hep beraber bu ayetlerin içeriğini inceleyelim ve Resulullah zamanında müridlik, dervişlik, su ılik var mıydı yok muydu? karar verelim. Allahu Teâlâ (c.c.) Kehf suresi 28. ayetinde mealen şöyle buyuruyor:

«"Kendini sabah, akşam Rab'lerine dua eden onun cemal yüzünü dileyen kimselerle beraber tut (onlarla beraber bulunmaya candan sabret) Gözlerin dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan başka yana sapmasın. Kalbini bizi anmaktan alıkoyup, nefsinin arzusuna uyan ve işi hep aşırılık olan kişiye itaat etme. "»

Ayeti kerime "sabah akşam Rab'lerine dua eden, cemal yüzünü dileyen" insanlardan bahsediyor. Yüce yaradanımız Resulü'ne bir an dahi gözlerini onlardan ayırmamasını emrediyor. Şimdi günümüze dönelim. Ve kendi kendimize soralım, bugün sırf allah'ın cemal yüzünü dileyerek sabah akşam Rabb'lerine dua eden insanlar hangi toplumlardan çıkıyor. Bu insanları hangi mektepler yetiştiriyor. Ayeti kerimeye göre bu tür insanlar Cenabı Hakk'ın nazarında son derece itibar görüyor. Resulü'nü bile bu insanlardan bir an dahi gözlerini ayırmanası açısından uyarıyor. Allah'ın son derece kıymet rerdiği bu insanları günümüzde ararsak nerelerde bulabiliriz? Cevabı çok kolay tabiki bir tarikat mektebinde bir gerçek mürşidi kâmilin dizinin dibinde bulabiliriz. O halde şöyle diyebiliriz. Resulullah (s.a.v.) zamanında nasıl ki dünya hayatını ahiret hayatının gerisinde tutan ebedi hayatı ön plana alan, tek dilekleri tek arzuları Allah'ın rızasını kazanmak olan suiıler, dervişane, müridane yaşayanlar vardıysa bu günde aynı yaşam tarzını idame ettirmek isteyen sofiler, dervişler ve müridler vardır. Yukarıda ayeti kerimenin mealinden anladığımıza göre de Cenabı Hakk'ın kulları içinde rağbet ettiği, değer verdiği, itibar gösterdiği kullar da bu bahsedilen sofıler, dervişler ve müridlerdir. İşte bir diğer ayet:

"Sabah ahşam Rab'lerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma," En'am suresi 52. ayet. diye Resulü'nü ikaz ediyor, Yüce Yaradan'ımız. Cenabı Hakk aynı konuya Abese suresi 1'den 10. ayetine kadar olan bölümde de yer vermiş ve mealen şöyle buyuruyor.

«"Surat astı ve döndü, kör geldi diye ne bilirsin belki o arınacak yahut öğüt dinleyecek te öğüt kendisine yarayacak, kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun onun arınmamasından sana ne? Fakat koşarak sana gelen Allah'tan korkarak gelin ise, sen onunla ilgilenmiyorsun."»

Cenabı Hak (c.c.) Resulüne bizzat çevresindeki fakir dünyayı atmış, takvaya yönelmiş Allah'tan rızasını dileyen, bekleyen o insanlara yönelmesini, onlardan bir an bile ayrılmamasını emrediyor. Demek oluyor ki, takva üzere yaşamayı dervişane yaşamayı, müridane yaşamayı Cenabı Hak Resulü vasıtasıyla kullarına emrediyor. Allah'ın açık açık bir çok ayetinde bahsettiği, methettiği, bu hayat şekli bu hayat tarzı o zamanda vardı. Bugünde var, kıyamete kadar da var olacak, İnşaallah. Bütün bu ayetlerin, hadisi şeriflerin ışığında şunu anlıyoruz. Cenabı Hak (c.c.) kullarını yarattığı ilk andan itibaren kıyamete kadar onlardan kendisine varabilmeleri, kendisine kulluk edebilmeleri için vesileler edinmelerini sebepler aramalarını emrediyor.

Resulullah (s.a.v.) Efendimize kadar olan zamanda bu vesileler Peygamberler ve Nebiler idi. Daha sonra Resulullah (s.a.v.) Efendimiz ile birlikte Peygamberlik, Nebilik vesilesi son bulduğundan dolayı ondan sonra günümüze kadar bu vesileler varisi nebi olan Allah dostları, evliyaullahlar yani mürşidi kâmiller olmuştur. Ve kıyamete kadar da böyle devam edecektir. Bizlere düşen de bu Allah dostlarını eleştirmek yerine onlara çamur atmak yerine, yaşarken onları bulup eteklerine yapışarak istifade etmek olmalıdır. Çünkü insanlar içinde yaradanına karşı en samimi bir şekilde kulluk eden onlardır. Çünkü dünyayı boşayarak, ondan yüz çevirerek yüzlerini yalnız Allah'a (c.c.) çeviren onlardır. Çünkü Allah'a varan yolların ve bu yollarda karşılaşılacak olan bütün meşaggatleri bilip ona göre insanlara yardımcı olmaya çalışan onların Allah'a varan yollarda takılmadan, üzülmeden, ezilmeden yürüyebilıneleri için ömürlerine feda eden onlardır. Yine aynı şekilde onlar Allah'ın (c.c.)

«"Haberiniz olsun ki Allah'ın veli kulları için hiçbir korku yohtur. Onlar hiçbir zaman mahzun da olmayacaklardır ." »
ayetindeki (Yunus 62) müjdelerine mazhar olmuş kimselerdir.Bu insanları eleştirmek yerine toplumların en faydalı en değerli kişileri olarak kabul edip onlardan faydalanmak gerekir.
gökperisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-04-2012, 01:17   #2 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Nov 2012


Mesajlar: 14
Konular: 2

Karma Puanı: 2

Standart

Benim müridim odur.
Alî Muhammed isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-04-2012, 01:23   #3 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 58
Konular: 12

Karma Puanı: 2

Standart

biliyorum ali senin için açtım
gökperisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-12-2012, 16:22   #4 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 58
Konular: 12

Karma Puanı: 2

Standart

güncel.................
gökperisi isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-14-2012, 18:43   #5 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Nov 2012


Mesajlar: 42
Konular: 0

Karma Puanı: 2

Standart

Maksat üzüm yemek olursa,bakışta ilgide farklı olur.Yeterki geçinmeye gönlü olsun insanın.İnançta biraz gevşeklik,atalet varsa o bakış açıları normaldir.Samimiyet olursa ne yer dar ne yen dardır.Bütün sorun samimiyette.Teşekkür ederiz sayın gökperisi.
azbilen isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-15-2012, 01:14   #6 (permalink)

 
SUMASALI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 812
Konular: 257

Karma Puanı: 2

Standart

tesekkürler gök perisi konu mukemmel...


















__________________

Yüzlerce rekat gördü dizlerim.
Yüzlerce kez kapanıp secdeye seni diledim.
Sev n’olur...
Kimseyi sevmediğin gibi, kimsenin beni sevmediği gibi...


SUMASALI isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 21:25.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner