Ruhani  

Go Back   Ruhani > İslamiyet ve İslami İlimler > Kur'an-ı Kerim Ve Hadisler
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 02-25-2012, 19:56   #1 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Feb 2012


Mesajlar: 58
Konular: 53

Karma Puanı: 2

Standart Kur'an-ı Kerim'de Kabir Azabı

Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.


Değerli arkadaşlarım lütfen ayeti iyice okuyunuz. Ne diyor Yaratan, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şey hakkında, yine Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylememizi HARAM kıldığını, yasakladığını çok açık bir şekilde belirtiyor. Bu ayeti yazının devamı sürecince lütfen unutmayalım. Şimdide kabir azabı konusunda günümüzde söylenenler hakkında araştırma yapalım önce.


( İnsanlar ölür ölmez kabir diye bir çukura konuyorlar. Hemen sonra munker-nekir melekleri geliyor, soru sormaya başlıyor: Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim? gibi sorular... Müslümanlar bu sorulara: Rabbim Allah, dinim İslam, Peygamberim Hz. Muhammed diye cevap veriyor. Kâfirler ise.- Hah, hah anlamadım diyorlar. (Fıkhul Ekber, Aliyyul Kari Şerhi).)( Kabir, müminler için cennet bahçelerinden bir bahçe, kâfirler için ise cehennem çukurlarından bir çukurdur.)

Önce şunu hatırlatalım ki bu sözleri kur’an asla doğrulamaz ve bunlarla ilgili tek bir bilgide kur’anda yoktur. Mezheplerde Kabirde kime soru sorulacağı konusu da tartışıla gelmiştir. Bu konuda Hanefiler arasında bile ittifak yoktur. Bir kısmı, Müslümanların çocuklarının da sorguya çekileceğini söylerken bir kısmı, Peygamberler, çocuklar ve şehitlerin sorgudan muaf tutulacağını söylemişlerdir, kur’an peygamberlerin bile hesaba çekileceğini söylemesine rağmen, bu sözleri söyleyebilmişlerdir. Müslüman çocukların kabirde sorgulanmasına rağmen cennete gireceği, kâfir çocuklarının ise durumunun daha karışık ve Müslüman çocuklarından farklı olarak "cennet ehline hizmetçi olacaklarına hükmedilmiştir." denilmektedir. Ne kadar düşündürücü değil mi? Bizler İslam ı bakın nasıl anlıyoruz, kendimizi temize çıkarıp, günahsız çocuklar hakkında bile neler söyleyebiliyoruz. Tabi kur’an dan habersiz, onun rehberliğinde yaşamayan, ancak bu sözleri söyler.


Kabirlerde azabın nasıl olacağı da tartışılmaktadır. Cesede mi yapılacaktır. Ruha mı yapılacaktır, yoksa hem ruha hem de cana mı yapılacaktır? Bu durumda kabirde ruhların cesede dönmesi konusu gündeme gelmektedir. Tabii ki bu da tartışılmıştır. Kabirde ruhlar cesedin tümüne mi yahut bir kısmına mı, topluca yahut ayrı ayrı olarak mı iade edilecektir? Kabirde soru sorulma işi ruhların bedene iade olunmasından sonra olduğu iddia edilmiştir.


Ehlisünnet azabın hem bedene, hem ruha olduğu, bunun da ruhların bedene dönmesiyle olacağı inancındadırlar. Ayrıca İmanlı ölen ve kabir azabı görmeyen insanların ruhları serbest dolaşır. Bu sebeple pek çok yere gidip gelebilirler. Bir anda çok yerde bulunabilirler. Aramızda dolaşmaları mümkündür diye anlatılır. Ama tüm bu bilgiler nereden alınmıştır hiç bilinmez, kimsede sorma gereği bile duymaz. Sormak aklına gelmez, çünkü kur’an dan habersiz, beşerin yarattığı bir inancın peşine takılıp gitmişiz de ondan.

Kabir azabı konusu, Ehlisünnet inancına göre iman edilmesi vacip olan konulardan biridir, ilmihal kitaplarında olsun, akaid kitaplarında olsun konu hep bu şekilde ortaya konmuştur. Bu konularla ilgili mezheplerin çok değişik inançları ve fikirleri vardır. Örneğin Cuma gecesi ve Cuma günü ve özel günlerde ölen asi bir insanın bu gecede kabir azabı kaldırılıp, bir daha iade edilmez gibi düşüncelerde vardır. Bu konuyu daha fazla dağıtmadan kabir azabı ile ilgili hadislere de göz atalım.


- Peygamberimiz mezarlıktan geçerken: "Kardeşiniz için Allah'tan mağfiret dileyiniz. Çünkü o şu anda sorguya çekilmektedir" demiştir.
-
- İdrardan sakınınız, zira kabir azabının çoğu ondandır.
-
- Şüphesiz kabir ahiret konaklarının ilkidir. Eğer ölü bu konaktan kurtulursa ondan sonrası daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa sonrası daha zordur.
-
- Hz. Peygamber Hz. Ayşe’ye sordu: "Kabirde halin nedir." Kendisi cevap verdi: Ya Hümeyra şüphesiz kabrin mü'mini sıkıştırması, ananın çocuğunun ayağını sıkması gibidir. Münker-Nekir meleklerinin soru sorması da; göz kamaştığı zaman ona sürme çekmek gibidir.
-
- Hz. Peygamber, Hz. Ömer'e: "Kabirde halin nicedir?" demiş. Hz. Ömer de- "Aklım başımda mı olacak ?’ demiş. Resulullah ‘Evet’ demiş. Hz. Ömer de ‘O takdirde hiç aldırmam’ cevabını vermiş.
-

Yukarıdaki hadisleri gördünüz. Yazıma başlamadan önce bir ayet örneği vermiş ve bu ayeti yazının sonuna kadar lütfen unutmayın demiştim. Yaratan asla kur’anda bahsetmediği, hiçbir açıklama yapmadığı bu konulara, hatta bizlere detayları ile söylenen bu konunun doğruluğuna inanmamız sizce doğrumu? Kur’an da hiç bir açıklaması ve hükmü olmayan, kabir azabı konusunda peygamberimiz ve ashabı yukarıdaki sözleri söylemiş olabilir mi dersiniz? Örneğin kur’an da ismi dahi geçmeyen melek isimleri dahi verilerek, sorguya çekileceğimiz söyleniyor, ama bu kadar önemli bir konu niçin kur’anda tek bir kelime dahi zikredilmemiş dersiniz? Bir soru daha akla geliyor, Allah kur’an da açıklamadığı halde, bu melek isimleri nasıl öğrenilmiş? Rabbim kur’an için ayetlerinde ne diyordu hatırlayalım önce.


Enam sur.38:Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.

İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.

Enam Suresi 114. Allah size Kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım?

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.


Demek ki Rabbim bu kitapta hiçbir eksik bırakmadığını ve her benzetmeden, konudan nice örnekler verdiğini ayrıca kur’anı ayrıntılı kıldığını ve işin ilginci, bizleri bu kitaptan sorumlu tutacağını açıkça söylüyor. Peki, tüm söylenenler sorumlu olduğumuz kitapta neden yok dersiniz? Önce kabir azabının, kur’an ayetlerine baktığınızda asla olamayacağını gösteren ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum.


( Nahl 21.: Onlar diriler değil, ölülerdir. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.)

Demek ki bu ayete göre öldükten sonra yalnız mahşer günü diriliş var. Kabirde tekrar dirilip hesaba çekilmiş olsak mahşerde dirileceğimizi bilmemiz gerekir.


(Dühan 56: Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar.)

Bu ayetten de anlaşılıyor, bizler öldükten sonra eğer kabirde dirilip hesaba çekildikten sonra yine öldürülecek, daha sonra mahşer günü diriltileceksek, iki kez ölüm tatmış oluruz. Buda bu ayete ters düşer.


(İsra sur.52: Sizi çağıracağı gün, onu hamt ederek çağrısına derhal uyacaksınız. Ve sadece az bir süre kaldığınızı düşüneceksiniz.)


Yüce Rabbimiz bu olayı da uykuya benzetir. Nasıl saatlerce uyuduğumuz halde, zaman kavramını yitirip bir göz kırpması kadar uyuduğumuzu sanırsak, benzer şekilde öldükten sonra diriltilinceye kadar bir yokluk yaşarız. Eğer mahşer gününden önce bir hesap olsaydı kabirde, önce yapılanlar hatırlanacaktır.



—Yasin sur.51.ayet: Nihayet Sur’a üfürülecek(Kalk borusu çaldığında). Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.

_Yasin sur.52.ayet: (İşte o zaman Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vaat ettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! Derler.


Yukarıdaki ayetlerde de büyük bir şaşkınlık ve pişmanlık görülüyor. Ancak insanlar kabir azabı gibi bir ön hazırlık azabı çekseler hiçte şaşırmazlardı, inkâr ettikleri şeylerin gerçek olduğuna.


(İnfitar sur. 4.ayet: Kabirlerin içindekiler dışarı çıkarıldığı zaman.5. İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.)


Ama kabir azabı inancına göre kişi zaten daha kabirde ne yaptığını ne yapmadığını görmüş, bundan dolayı azaba ya da mükâfata tabi tutulmamış mıydı? Demek ki bu ayetten de anlaşılıyor ki, öldükten sonra ilk hesap mahşer günü olacak, kabirde değil.


( Adiyat 9–10: İnsan, kabirlerde bulunanların çıkarılacağı ve kalplerde olanların ortaya konulacağı bir zamanın geleceğini bilmez mi? )


Ama kabir hayatı inancına göre kalplerde olanlar mahşer gününden önce bir sorgulama ile ortaya çıkarılmıyor muydu? Demek ki bu ayetlere de ters düşüyor kabir azabını kabul etmek.


( Ali imran sur. 185. ayet: Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.)


Kur’an ecirlerimizin kıyamet günü ödeneceğini söylerken Kabir hayatı inanışına göre ecirlerimizden (yaptıklarımızdan) dolayı kabrimizin cennet bahçelerinden bir bahçe olması ecirlerimizin kıyamet gününden önce ödeneceği anlamına gelmez mi? Demek ki bu ayetten de çok iyi anlaşılıyor, hesap görüleceği gün yalnız ve yalnız mahşer günüdür.

Şimdide kabir azabının var olduğuna delil gösterdikleri tek ayete bakalım isterseniz.

Mümin sur. 45.46. ayetler: Allah, o adamı ötekilerin kurdukları tuzakların kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini de azabın en beteri kuşattı. Sabah-akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: "Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun.


Bu ayete baktığımızda firavun ailesinin azabın en kötüsünü kuşattığını söylüyor. Bu azabın hem dünyada hem de ahi rette olacağını devamında da anlıyorsunuz zaten. Yaratan sabah akşam sözüyle sürekli, devamlı ateşe sunulacağını belirtiyor ve bu ailenin mahşer günü azabın en şiddetlisine sokun sözleriyle de açıklık getiriyor. Ayette bahsedilen sabah, akşam ateşe arz olunurlar sözünün kabirde olabileceği söylenerek kur’an dan delil aranmıştır. Bunu söylemek diğer yazdığımız tüm ayetlerle çelişir. Ayrıca Yaratan yine kur’anın tümünü düşündüğümüzde bazı cezaların bu dünyada da verileceğini bizlere bildirmiştir. Bu demektir ki Rabbim firavun ailesine bu dünyada da azap vermiş olması mümkündür. Sabah akşam sözcüğü Arapçada sürekli anlamında kullanılır, buradan da ayette anlatılmak istenen, hem mahşerde hem de yaşarken, Dünyada Allahın sürekli freun ailesine azap edeceğini anlayabiliriz. İsterseniz bu sözlerimi yine kur’an dan açıklayalım.


Ali İmran sur.56: Küfre sapanlar var ya, işte onlara dünyada ve âhirette şiddetle azap edeceğim. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.

Tevbe sur. 55. ayet: Onların ne malları, ne de evlatları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azabetmeyi ve kâfir olarak canlarının çıkmasını istiyor.74. ayet:….. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.


Rad sur. 34. ayet: Dünya hayatında bir azap var onlar için; âhiret azabı ise çok daha şiddetlidir. Onları Allah'a karşı koruyacak kimse de yoktur.


Yukarıda yazdığım bazı ayetler de çok açıkça söylüyor ki, Rabbim hem bu dünyada, hem de ahirette yani mahşer günü cezalandıracağını çok açık ve net bildiriyor. Kabir azabına delil olabilecek mümin suresindeki tek ayetinde böylelikle doğru olamayacağı açıklanmış oluyor. Zaten Kur’an ayetlerini bir bütün olarak almayıp, içinden cımbızla sözleri, kelimeleri aldığınızda asla ayetlerin anlaşılması da mümkün değildir. Bunu yapanlarda günümüzde olduğu gibi yanılgıya düşmekte ve İslam düşmanlarının ekmeklerine yağ sürmektedirler. Hıristiyanlar tüm bu ve buna benzer inanışları örnek verip, Kur’an da İslam dinin de çelişki vardır diyerek, bu yanlışlarımızı kullanmaktadırlar.


Konuyu toparlamak gerekirse, yazımızın başında verdiğimiz bazı hadislere baktığımızda, bunların ancak peygamberimizin üzerinden konuşulan, hurafeler olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Örneğin peygamberimizin kabir azabının çoğunun İdrar dan sakınmamak olduğunu söylediğini görüyoruz. Ama Kuran ı ve tüm ayetleri bir an düşündüğümüzde, Rabbim in sizler için Kur’an da her şeyden örnekler verdim ve bu kitaptan sorumlusunuz, sizin rehberinizdir, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım dedikleri ayetlerini hatırladığımız da, bu söylenen idrar konusu ve kabir azabına inanmanın, Kur’an ayetlerinden haberdar olunmadığını ve birçok ayetleri de dikkate alınmadığını görürsünüz. Çünkü kabir azabı, asla Kur’an da bahsedilmeyen bir konudur. Bunlar olsa olsa insanları korkutarak doğruya yönlendirmek adına, sonradan uydurulan bidat lardır diyebiliriz. Lütfen düşünelim, Allah açıklamadığı, hüküm vermediği bir konudan bizleri hesaba çeker mi?


Yaratanın adaleti, Kur’anın tümü okunduğunda bir suçtan iki kez cezalandırmayı asla uygun görmez. Hatta bir suçun karşılığının bir cezası olduğunu söylediği gibi, yapılan bir iyiliğin ise kat kat sevap yazılacağını anlatır. Başak örneğinde olduğu gibi. İşte yalnız bu ayetleri hatırlayan birisi dahi, kabir azabının doğru olmadığını Kur’andan anlar. Çünkü eğer kabirde bir suç için ceza verilirse, mahşer günü hesabın sorulacağını söyleyen, Rabbimin bir kez daha hesap sorup, yine cezalandırması gerekir ki, bu kur’an adaletine, Rabbim in sözlerine, ayetlerine asla uymaz. Her insan istediği sözlere inanmakta özgürdür, ama Yaratanın ayetlerin sonunda söylediklerini lütfen unutmayalım. Ne diyordu birçok ayetinde;


(Hâlâ düşünmüyor musunuz?", Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz, Öğüt alan yok mudur, Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var, Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz.)


Allah ölümü uykuya benzetir, hatta her gece uyuduğumuzda aslında ölümü yaşadığımızı, verdiği ayet örneğiyle anlamamızı ister. Rabbin verdiği bu örnekten yola çıkarak şunu söyleyebiliriz. Bizler rüyamızda gördüklerimizden nasıl yaşarken bedenimiz ile birlikte gerçekmiş gibi ruhumuzla etkileniyor ve gerçekmiş gibi azap çekiyor, ya da tam tersi çok mutlu oluyorsak, işte Rabbim mahşerde hepimizi kaldırıp hesaba çekeceği güne kadar, bizlerin ölümünde, tıpkı uykuda oluşumuz da göreceğimiz rüyaların etkisinde mutlu olabilir, hatta kötü göreceğimiz rüyalarımızdan dolayı azap çekebiliriz. Ancak bunu söyleyebiliriz, yoksa kabirde canlanıp hesaba çekileceğimizi söylemek kur’ana ve Rabbin adaletine asla uymaz.



İşte dostlar ben Rabbin rehberinden bunları anladım, Rabbim yanıltmasın. Rabbim hatalarımı affetsin. Tüm yaptıklarımızın karşılığını, geri dönüşü olmayan yola girdiğimizde, hesap günü alacağımız için, daha önce biraz aklımızı KUR’AN ile çalıştırmanın daha mantıklı olacağını ve bizlere daha çok yararlı olacağını düşünüyorum. Allah kur’ana sarılın sizin kalplerinizdeki pası alacak, sizleri doğruya yönlendirecek diyorsa, gelin onu anlayarak okuyalım ve Rabbin söylediği gibi ayetler üzerinde düşünelim. Rabbim yardımcımız olsun.

Dilerim Rabbimden bizlere kur’an gerçeklerini görmemizi nasip eder. Yine dilerim ki bizlerin gönül gözleri açık, kur’anın nuruyla nurlanmış, onu rehber alan kullarından eyler, yoksa bakar kör olanlar arasına girer, gerçekleri asla göremeyiz, fark edemeyiz hatta doğruyu yanlış görmemiz, işten bile değildir.
tekin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 00:38.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner