Ruhani  

Go Back   Ruhani > Gizli İlimler > Kehanetler
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 02-16-2012, 12:20   #1 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 291
Konular: 266

Karma Puanı: 2

Standart Nostradamus Ne Dedi ?

Şimdi de birtakım insanlar Nostradamus’un kehanetlerine saldırır oldu. Malum, Nostradamus 16. yüzyılın ortalarında Fransa’da yaşamış bir kasaba doktoru. Gelecekle ilgili gördüğü vizyonlar olduğu söyleniyor. Tabii yaşadığı zaman diliminde, bazı vizyonları net bir şekilde algılaması ve adlandırması mümkün değildi. Mesela o yıllarda yaşayan bir insana nükleer başlıklı füzeyi nasıl anlatabilirdiniz ki?
Dolayısıyla Nostradamus, gördüklerini algıladığı biçimde anlatmaya çalışmış. Yine de gizemi sadece bundan kaynaklanmıyor. Ünlü kahin hakkında şimdiye kadar sayısız kitap yazıldı, film çekildi. Bunların hepsinin birleştiği ortak nokta şu: Kahin, kendi gücünden korktu. Vizyonları olduğu gibi aktarırsa insanlığın gelecek tarihinde haketmediği bir rol üstlenmekten imtina etti.
Bu yüzden kehanetlerini dörtlükler halinde ve şifreli olarak kaleme aldı.
Günümüzde bu şifreleri çözmek başlı başına bir uzmanlık dalı.
Bazıları kehanetlerin doğru çıktığını iddia ediyor, bazılarıysa deli saçması deyip geçiyor.
Olaya İslamiyet açısından bakarsak, insanoğlunun gelecekten haber alması mümkün değil. Son Peygamber Hz. Muhammed’in dünyayı şereflendirmesiyle bu konuda sınırlar çizilmiş. Bırakın geleceği görmeyi, bunu denemek bile büyük günah olarak bildirilmiş. Evlerde eğlence olsun diye kahve falına bakmak da dahil olmak üzere bu girişimler insanlığa yasaklanmış.
Tabii Nostradamus Müslüman değil.
Bir anlamda, yapmaya çalıştığının kahinlik olduğu da tartışılır.
Doktorun bir iksir hazırladığı, bunu içtiği zamanlarda sözkonusu vizyonları gördüğü, iksirin etkisi geçtiğinde onun da kendisine geldiği biliniyor.
İçtiği karışımın formülü kayıp.
Belki de uyuşturucu maddeler içeriyordu ve Nostradamus’un gördükleri halüsinasyondan başka bir şey değildi. Bilinmez!
Bu noktada benim asıl ilgimi çeken şey, insanların geleceği bilmeye yönelik gem vurulamaz istekleri. Tarih boyunca insanlık hep ileriyi bilmek için olmadık yollara başvurmuş. Koca hükümdarların bile falcıları, astronomi uzmanları olmuş. Onlarla istişare etmeden önemli konularda karar almadığı bilinen krallar, imparatorlar var.
Geleceği bilebilseydik acaba mutlu olur muyduk?
Sanmıyorum.
Geleceği, geçmişe bakarak tahmin edebiliriz aslında. Bunun için fala ihtiyacımız yok. Ne ektiğimiz ortadayken ne biçeceğimizi neden bilmeyelim ki?
Türkiye’ye baktığımızda, ekonomisi zayıf, kültür seviyesi düşük, karar verme mekanizması sağlıksız bir ülke görüyoruz. Bu şartlar altında önümüzdeki elli yıl içinde Türkiye’nin bir süper güç haline gelmesi sizce mümkün mü?
Bence değil.
Hele de savaş kapıdayken.
Şimdi insanlar tutturmuş, Nostradamus İkiz Kulelerin vurulacağını biliyordu diye. Bu olayın üçüncü dünya savaşının çıkma sebebi olduğunu da yazmış doktor.
Adam 16. yüzyılda olanları tahmin ettiyse, vah yazık bize!
Biz daha yarını bile göremiyoruz.

Nostradamus kitapları peynir ekmek gibi satıyor.

Dünya 2000'e doğru geri sayarken kıyamet tellallarına gün doğdu. En çok prim yapan isim ise iki dünya savaşını ve Hitler'i bilen Fransız kahin Michel de Nostredame. Ya da yaygın adıyla Nostradamus. İngiltere'deki söylentiye göre gelecek pazar ‘Zorba Kral’ diye anılan Deccal dünyaya inecek ve 27 yıl sürecek bir savaş başlayacak. Nostradamus fanatiği Japonlar ise gelecek ay kıyametin kopacağına inanıyor. Nitekim İsviçreli usta tenisçi Martina Hingis'in Wimbledon Tenis turnuvasında yenilmesi de Japonlara göre kıyametin habercisi.

1503 yılında Fransa'da doğmuş olan Yahudilik'ten Hıristiyanlığa geçen, astronomi ve tıp eğitimi alan Nostradamus, Kral 2'inci Henri'nin at üstünde mızrak dövüşü yaparken öleceğini bilerek dikkatleri üzerine topladı. Fransız İhtilali'ni ve iki dünya savaşını da bildiği öne sürülen Nostradamus'un popülerliği gün geçtiktçe arttı. Nostradamus kitapları, İncil'den sonra dünyada en çok satan kitap oldu. 2000 yaklaşırken de yine Nostradamus'a rağbet arttı.

ATİLLA DİRİLECEK


Birçok ülkede Nostradamus kitapları yeni baskı yaptı. Sadece geçen yıl Japonya'da Nostradamus'un kehanetlerini yorumlayan iki düzine yeni kitap çıktı. Genellikle tam tarih vermeyen Nostradamus, dörtlüklerinden birinde tam yıl ve ay vererek yaşanacak olağandışı bir olaya işaret ediyor. Bu da 1999 yılının 7'inci yani Temmuz ayı.

Nostramus, 1999 yılının Temmuz ayında ‘Zorba Kral’ diye andığı Deccal'ın gökyüzünden dünyaya ineceğini, ‘Angelmois Kralı’nı' dirilteceğini iddia ediyor. Nostradamus'un Paris'ten de Rapis diye söz ettiğine işaret eden yorumcular, Angelmois Kralı'nın bir Moğol hükümdarı olabileceğini söylüyorlar. Akıllara ilk gelen isimler de Avrupa'ya kök söktürmüş olan Moğol hükümdarı Cengiz Han ve Hun İmparatoru Atilla Han.

Nostradamus, zorba kralın dünyaya hangi gün ineceğini vermiyor. Gökyüzünde yıldızların ve gezegenlerin konumunu değerlendiren yorumculara göre muhtemel tarih 4 Temmuz. 24 ile 28 Temmuz tarihleri üzerinde duranlar da var. Kimine göre zorba kral dünyaya inmek için dolunayın izleneceği 28 Temmuz tarihini seçebilir.

KIYAMET KOPACAK


Amerikan Time Dergisi'ne göre Japonya'da da tam bir Nostradamus çılgınlığı yaşanıyor. Japonların % 20'si Temmuz ayında büyük bir savaşın patlak vereceğini ve dünya nüfusunun üçte birinin yok olacağına inanıyor. Japonya'da Temmuz ayında kıyametin kopacağına inananlar bile var. Japonlar, Sarı Deniz'de iki Kore arasındaki gerginliği, Japon Yeni'nin dibe vurmasını, Belçika'daki gıda zehirlenmelerini kıyamet alameti olarak görüyor. Hatta Japonya'da dünya sıralamasında birinci olan İsviçreli tenisçi Martina Hingis'in geçen hafta Wimbledon tenis turnuvasında Avustralyalı rakibi Jelena Dokic'e sürpriz bir şekilde yenilmesi de kıyamet alameti olarak değerlendirenler var.

Nostradamus'a göre 3'üncü Dünya Savaşı Temmuz’da
Ünlü Fransız kahin Nostradamus'un kehanetlerini inceleyen siyaset profesörü Willie Breytenbach'a göre 3'üncü Dünya Savaşı, Temmuz ayında İtalya, Yunanistan ve Türkiye üçgeninde patlak verecek, yedi ay sürecek ve ABD öncülüğündeki NATO'nun zaferiyle sonuçlanacak.

Cape Town'da Reuters Haber Ajansı'na açıklama yapan Stellenbosch Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü Willie Breytenbach, 16'ıncı yüzyılda yaşamış ünlü kahinin döneme ait kehanetlerini şöyle deşifre ettiğini anlattı.

Slav halkı ve dağlar:

Nostradamus'un 1555 yılında kaleme aldığı 950 dörtlükten 18'inde Balkan kriziyle ilgili işaretler yer alıyor. Kahin bir yerde Slav halkından ve dağlarda savaştan söz ediyor.

Adı M ile başlayan zorba:

Ayrıca dörtlüklerde ismi ‘M’ ile başlayan bir zorbanın adı geçiyor. ‘M’ harfi ‘Miloseviç’ çağrışımı yaparken Sırp halkının ‘prenslerini’ değiştireceği söyleniyor.

Daytona anlaşması:

Başka bir dörtlükte ise barıştan önce 3 yıl 7 ay barışın hüküm süreceği bildiriliyor. Bosna'ya barış getiren ve Miloseviç'in imzasını koyduğu Dayton barış anlaşmasını başlangıç kabul eden profesör, 3 yıl 7 ay sayarak 1999 yılının Haziran ayının sonuna ulaşmış.

Türkiye'de kan akacak:

Dörtlüklerde soruna Yunanistan'ın da dahil olacağı yolunda işaretler bulunduğunu belirten profesör, Türkiye'de de kan akabileceği yolunda göndermeler tesbit ettiğini bildirdi.

Yengeç burcunda:

Profesöre göre 3'üncü Dünya Savaşı, yüzyılın sonunda 22 Haziran ve 23 Temmuz arasındaki yengeç burcu döneminde patlak verecek ve 7 ay sürecek.

İki papalık ömrümüz kaldı

12'inci yüzyılda yaşayan ve Kennedy suikastini, Beatles grubununun yükseleceğini bilen İrlandalı bir azizin kehanetlerine göre yakında Papa John Paul, görevden ayrılacak. Papa'dan sonra iki papa daha görev yapacak, sonra da kıyamet kopacak. Nostradamus kadar ünlü olmasa da Aziz Malachy O'Morgair'in kehanetleri internette bugünlerde çok fazla ilgi topluyor. O'Morgair, Hristiyanlık dünyasına 112 papa geleceğini ve bunlardan sonuncusun görevi sona erdiğinde kıyametin kopacağını söylemişti. Bugünkü Papa John Paul II, 110. papa oluyor. Papa John Paul II, gelecek ay gibi yakın bir zamanda 25 yeni kardinal atayacak ve ‘kırmızı şapkalı’ denilen kardinallerin sayısı yeni papayı seçmek için gerekli olan 120'ye ulaşacak. 80 yaşındaki Papa'nın Parkinson hastalığı nedeniyle görevi yakında bırakmak zorunda kalabileceği belirtiliyor. Böylece 111. papa çok yakında göreve gelecek ve kehanete göre kıyamet çok yaklaşmış olacak.

Tempo Dergisi’ndeki söyleşi

Bu haftaki ‘‘Tempo Dergisi’’, bir ay önce yayınladığı ‘‘Nostradamus’’ adlı ilavesinin içinde yer alan söyleşiye tekrar yer verdi.

Tempo'nun 'Deprem'e ayırdığı sayfaların içinde yer alan bu söyleşinin başlığı şöyle;

‘‘Astrolog Boran depremi 1 ay önceden görmüştü’’

Bunun altında yer alan giriş yazısını aynen yayınlıyorum. İlgilenenler bu haftaki Tempo'yu kaçırmasınlar.

‘‘Tempo'nun 22 temmuz tarihinde yayınlanan 29. sayısında bir ek yer alıyor ve tüm zamanların kahini Nostradamus'un öngördüğü ve yüzyılın son kehanetleri olarak nitelendirilen dörtlükleri yorumlanıyordu. Ekin kapağında ilginç bir spot vardı.

'11 Ağustos ve sonrasında neler olacak?'


Bu soru ne yazık ki, 11 Ağustos'ta Türkiye'den de gözlenen Güneş Tutulması'nın ardından yanıt buldu; 6.7 şiddetinde bir deprem olmuştu. Yüzlerce insanın ölümüne yol açan depremin geleceğini hem Nostradamus, hem de astrolog Yasemin Boran biliyordu.

Astrolog Boran'ın aynı ekte yayınlanan söyleşisinde, 11 Ağustos ve sonrasına ilişkin bölümlerini tekrar yayınlıyoruz.’’

Şimdi bunları uzun uzun burada yazmam mümkün değil. Ancak bu söyleşide, Güneş Tutulması ve gökyüzünün konumuyla ilgili vermiş olduğum bilgilere ilave olarak astrolojik açıdan dünyayı nelerin beklediğini anlatıyor. Tabii bu durumun insanların şuur düzeyinde gerçekleşecek değişime neden olan felaketlere başka bir bakış açısı da getiriyor olduğunu hemen ilave etmeliyim.

15. asırda yaşayan ve ‘süzme’ bir dalaverecinin torunu olan Nostradamus, ‘profesyonel bir ekiple çalışarak, o dönemin Avrupası'nda çok revaç bulan ‘fal’ merakını servete dönüştüren bir ‘pazarlamacı’dır
Michel de Nostre Damme, bundan tam 5 asır önce (1503’te) Arles’te doğar. Her ne kadar İsaşar kabilesine mensup bir Yahudi ise de dinini sır gibi saklar, mutaassıp bir Katolik rolü oynar. Zira o devir Avrupası'nda farklı din mensuplarına (hele hele Musevilere) hoşgörü ile bakılmaz. Bu yüzden hayatı adam idare etmekle geçer. Bu ikiyüzlü tavır, zamanla genlerine işler, ayaküstünde masal uydurur ve çok rahat yalan söyler.

Michel’in babası itibarlı bir noterdir ama o, karanlık işler çeviren büyükbabasına özenir. Dede Jehan süzme bir dalaverecidir ve büyü pazarlamasını iyi bilir. Ünü öyle artar ki, krala bile reçete yazacak hale gelir. Michel de dedesi gibi Yunanca, Latince ve İbranice öğrenir. Kutsal kitapları karıştırır, Muhyiddin-i Arabi Hazretleri’nin eserlerini devirir. Yine dedesi gibi tıp okur ve Astrolojiyle ilgilenir. Engisizyon tarafından yasaklamasına rağmen ilm-i simya ile uğraşır ama kendini gizleyecek kadar zekidir.

Onun hekimliğe soyunduğu yıllarda Avrupa vebadan kırılmaktadır. Michel diriden çok ölü gördüğünden mi bilinmez ceset gibi dolanır ve adama donuk donuk bakar. Onunla gözgöze gelenler huzursuz olurlar.

Veba avcısı

Michel’in hayatı boyunca yaptığı en doğru iş veba hastalarına sebze, meyve yedirmesi ve açık havaya çıkarmasıdır. O yıllarda karanlık izbelerde yaşayan, gün boyu şarap çekip sızan insanlar güneş görünce ayağa kalkarlar ve Michel’in adı “veba avcısı”na çıkar. Hasta yakınları ayaklarına kapanır ve servet sayılacak paralar bağışlarlar.

Michel, milletin geleceğine dair ince ayar haberler vermesine rağmen kendi akıbetini okuyamaz. Kılı kırk yararak seçtiği eşi ile yıldızı barışmaz. Önce çocuklarını, sonra hanımını kaybeder ve yapayalnız kalakalır. Kardeşi onu Salon kentine çağırıp (1547) zengin bir dulla tanıştırır. Michel bu soylu kadınla evlenir ve elit bir çevre edinir. Etrafında fink atan güzellik budalalarını görünce bunlardan para sızdırmanın yollarını arar ve hekimliği kenara itip makyaj malzemesi pazarlamaya başlar. Ancak kadınların daha büyük bir istekle ve daha büyük paralar ödeyerek aldıkları bir başka hizmet vardır: “Fal”

Pazarlama ağı

Michel, Sarayburnu’nda turlayan bacılar gibi üç kuruşa küçük yalanlar satmaz. Milletler ve devletler üzerine konuşur, hedef kitle olarak krallara kraliçelere hitap etmeye bakar. Kendine “Nostradamus” (latince “bizde olanı veriyoruz” demektir) gibi alengirli bir isim yakıştırır ve büyük büyük lâflar etmeye başlar.

Nostradamus, işi kuralına göre oynar, milletin nabzını iyi tutar. Onun profesyonel dalkavukları ahalinin arasına sızar, yeminler ederek hazretin kehanetlerini (!) ballandırırlar. Mesela başarılı bir hukukçu iken Nostra’nın asistanlığını üstlenen Jean Aymes de Chavigny işi usulünce yapar her vuku bulan hadisenin ardından “zaten ustam söylemişti” demeye başlar. Hatta kirli işler planlar, (Charles Ward’ın iddialarına göre) Pauzin şehri hakkında önce kara haberler yayar, sonra şehri ateşe verip, yüzlerce binayı tutuştururlar.

Bu hadise ile büyük puan toplayan Nostradamus astrologların ne zamandır bekledikleri “su baskınıyla” şov yapmaya kalkar. Birçok zengin onu ciddiye alır ve teknelerde yaşamaya başlar ama bu hadise vuku bulmaz. Asistanları tekrar ortaya çıkar, baskının Nostradamus’un gücü sayesinde ertelendiği yalanını yayarlar.

O yıllarda insanlar böylesi masalları dinlemeye pek meraklıdırlar. Denilen çıkmazsa mesele yoktur ama çıkarsa yere göğe sığdıramaz, abarttıkça abartırlar. Nostradamus ve ekibi bu zaafı kullanır, özellikle kadınları telâşlandırıp, huylandırırlar. Bunlardan biri de kraliçedir ve sarayın kapıları aralanmaya başlar...


Bilmece gibi

Nostradamus; kehanetlerini beyitler halinde yazar ve kâh yöresel bir Fransızca, kâh ağdalı bir Lâtince kullanır. Kim, ne, nerede, neden, nasıl ve ne zaman sorularına cevap vermekten kaçar. “Alev göğe çıktığında, yeşil sarıya döndüğünde, ay suya düştüğünde, inek suyu içtiğinde” gibi lastikli sözlerle kafaları karıştırır. O devir insanları felâket tellâllarına çok itibar ederler o da inadına gam, kasavet karalar, yüreklere korku salar...

Dolunayda kâhinler dirilecek
Dünyayı 'şahin'lerin ele geçirmeye çalıştığı bir dönemde kâhinleri kim dinler, demeyin. Onlar da kendilerini dinleyecek birilerini mutlaka buluyor. Önümüzdeki yılın 19 Ağustos'unda Ege Bölgesi'nde bütün dünyanın kahinleri bir araya gelecek ve bazı ritüellerini yerine getirmeye çalışacaklar. Sanırız hayli şenlikli olacak.


Bir yanda teknolojinin getirdiği pozitivist bir yaklaşım, diğer yanda ‘gaiplerden ses veren’ adamlar. Önümüzdeki yıl Ege Bölgesi, kahinlerin akınına uğrayacak. Eğer turistik bir hareket olarak görüyorsanız problem değil. Eğlence gözüyle de bakabilirsiniz. O zaman vereceğimiz tarih aklınızda bulunsun. Kehanet Gecesi, dolunayın görüneceği 2005’in 19 Ağustos’unda Klarios Kehanet Merkezi kalıntılarının bulunduğu alanda canlandırılacak. Klarios Kehanet Merkezi, İzmir’in Menderes ilçesi Ahmetbeyli köyü sınırları içinde yer alıyor. Kehanet Merkezi antik dönemde İonia bölgesinde bulunuyordu. İzmir’in Menderes ilçesi; 3 bin 400 yıl önce...

Hikaye şöyle başlıyor: Bir çocuk, Karadeniz’den Kuzey Afrika’ya değin antik dünyanın birçok ülkesinden gelen binlerce insan arasında dolaşıyor. Ziyaretçilerin isimlerini, niçin geldiklerini, sorunlarını öğrenerek gizlice kaydediyor. Notlarını Kehanet Tapınağı’ndaki kahinlere iletecek. Adı şimdilik ‘Tapınak Kölesi’; ama ileride krallar kadar saygı gören bir kahin olacak. Birkaç gün sonra kahin, ziyaretçileri tapınağın kapısında kabul ediyor. Tapınak kölelerinin notları doğrultusunda bazı ziyaretçilerin ismini söylüyor, sorunları hakkında bilgi veriyor. Bu sözler tüm ziyaretçileri şoke ediyor. Gelecekleriyle ilgili kehanetleri öğrenebilmek için hızla tapınağın hemen yanındaki sunağa gidiyor ve semiz bir boğa kurban ediyorlar. Boğanın değerli etleri ve derisi tapınağa kalırken sakatatlar fakir halka dağıtılıyor. Ancak ziyaretçiler, her seferinde kahinden kesin olmayan ifadeler duyuyor.

Arkeolog Prof. Dr. Nuran Şahin’e göre bu durum 20. yüzyılın medyum ve falcılarının stratejilerinin bir benzeri. Zengin ve üst düzey ziyaretçiler için ise daha uzun bir süreç işliyor. Kahinler tam üç gün inzivaya çekiliyor. Bu süre içerisinde yemiyor ve içmiyorlar. Son gece kutsal sudan içilerek kehanette bulunuluyor. Bu tür kehanetler için sadece boğa kurban etmek yeterli değil. Sandıklar dolusu değerli mücevherat hediye edilmeli. İzmir’in kuruluşu da böyle bir kehanete dayandırılıyor: “Büyük İskender rüyasında Pagos Dağı’nın eteklerinde (Kadifekale) yeni büyük bir kent kuracağını görür. Kral, rüyanın yorumu için Klaros’taki Apollon kahinine danışır. Ve yeni Smryna’yı (İzmir) kurar.”

Tapınağa yılda bir kez özel yetiştirilen bir boğa kurban edilir. Boğa, kurban edileceği sunağa kendi isteğiyle gitmelidir. Boğa sunakta başı gökyüzüne bakacak şekilde kurban edilir. Kesildikten sonra bıçak hızla Menderes Nehri’ne götürülerek atılır. Zira bir cana kıyılmıştır; o bıçağın başka günaha alet olmaması için yok edilmesi gerekmektedir.

Bunları niye mi anlattık? Çünkü bu ilginç ritüel, dünyanın kalıntıları bulunan tek kehanet merkezi Klaros’ta önümüzdeki yıl, yaklaşık 300 bilim adamı ve binlerce seyircinin katılacağı ‘kehanet gecesi’nde tekrarlanacak. 1907 yılında başlayan kazılarla ortaya çıkarılan kalıntılarda; dolunayın görüleceği 19 Ağustos’ta gerçekleşecek canlandırmanın kostümlerini ünlü modacı Cemil İpekçi’nin çizmesi planlanıyor. Kehanet merkezi, Kolophon’un kurucusu Rhaikos’un eşi Manto tarafından İsa’dan önce 13. yüzyılda kuruldu. Kısa sürede öylesine ün saldı ki antik dünyanın birçok ülkesinden binlerce insan buraya akın etti. İsa’dan sonra 4. yüzyılda terk edilen antik kent 1907 yılına kadar toprak altında kaldı. Theodore Macridy adlı bilim adamı, Menderes ilçesinin köylerinde aylarca bu kentle ilgili bir ipucu aradı. Bu sırada bir köylü kızının söylediği söz dikkatini çekti. Kız, Ahmetbeyli yakınlarında hayvanlarını otlatırken eski bir taşın üzerine oturup dinlendiklerini anlatıyordu. Macridy, şehrin ilk önemli kalıntısını burada buldu. Macridy’den sonra Charles Picard’ın devraldığı kazılar Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı gibi sebeplerle kesintiye uğradı. 1950 yılında Louis Robert 10 yıl boyunca kazılara devam etti. 27 yıl süren bir duraklamadan sonra 1988’de Prof. Dr. Juliette de La Geniere başkanlığında bir ekip kazıları yeniden başlattı. 2001 yılında ise kalıntıların çıkarılması işini Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Şahin’in başkanlığını yaptığı Türk ekip üstlendi.


‘Kâhin’e

müracaat dini inkâr sayılır’

Geleceği öğrenme, insanoğlunun en büyük merakı. Bu her devirde çeşitli malzemeleri kullanarak kahin, medyum adıyla hatırı sayılır servete ulaşan uyanıkların doğmasına yol açtı. Romalı kahinler, kurban edilen hayvanların bağırsaklarına bakıp kehanette bulunurdu. Araplar, toprağa atılan taşların aldığı şekillerden anlam çıkarırdı. Buna ‘jeomansi’ denirdi. Meşalelerin ortasına konulan su üzerindeki ışık hareketlerine göre yapılan kehanete ‘gastromansi’ deniyordu. Alektriomansi daha ilginç: Çember üzerine alfabenin harfleri çizilir ve üzerlerine buğday konurdu. Horozun yeme sırasına göre çıkan harflerden kehanette bulunulurdu.

Tarih boyunca el, yıldız, kağıt, bakla ve kahve falı gibi değişik kültürlerde onlarca farklı versiyonu ortaya çıktı. Amerikalı Jean Dixon ve Edgay Cayce ile Michel Nostradame gibi bazı kehanetleri gerçekleştiği iddia edilen kahinler popüler oldu. 1918 yılında Los Angeles’ta doğan Dixon’un Hindistan’ın bölüneceğini ve Gandhi’nin öldürüleceğini bildiği söylenir. 1877’de Kentucy’de doğan Cayce’nin iddialara göre en ünlü kehanetleri İkinci Dünya Savaşı ile Vietnam Savaşı’nın başlayış ve bitiş tarihini bilmesidir. 16. yüzyıla damgasını vuran Nostradamus’un kehanetleri ile ilgili söylentiler ise epey fazladır. 25 Ağustos 1978’deki Papa 1. Jean Paul’ün ölümüne işaret ettiği; Körfez Savaşı, Berlin Duvarı’nın yıkılışı, Hindistan’daki son seçimleri suikasta kurban giden Rajiv Gandi’nin İtalyan eşi Sonya Gandi’nin lideri olduğu partinin kazanması gibi bazı olayları haber verdiği iddia edilir. Kehanette bulunmak ya da bir kahine müracaat etmek dinen haram. Suat Yıldırım, Peygamber’imizin bir hadis-i şerifini hatırlatıyor: “Kahine müracaatta bulunan Muhammed’in getirdiği dini inkar etmiş sayılır.” Yıldırım’a göre gelecekten kesin bir haber vermek mümkün değil. Zira Allah, Kur’an-ı Kerim’de “Gaybı ancak ben bilirim.” buyuruyor. Yıldırım, şöyle devam ediyor: “Geleceği öğrenmeye çalışan bazı cinler sema kapısında duydukları şeyleri üzerine yalanlar da katarak kendilerine ulaşan bazı insanlara iletir. Bunlar asla doğru bilgiler değildir.”

Akademik Nostradamus'lar!
Artık bundan vazgeçmeliyiz. Ekrana çıkardığımız her uzmanı, 'Deprem olmayacak' yahut 'yakın tarihte olsa bile boyutu küçük olacak' dedirtmeye çalışmaktan vazgeçmeliyiz.


Ali Kırca son programında -belki bilinçsiz olarak- bu meyanda programı yönlendirmeye çalıştı.

Sonda söyleyeceğimi başta ifade edeyim: Şahsen deprem uzmanlarının bu kadar sık TV ekranlarına çıkmasından rahatsızım. Yapacak daha önemli işleri olmalı. Ne bileyim araştırma yapmalı, sonuçları ilgililere, yetkililere sunmalı ve bu konuda bir şeyler yapmak için canla başla çalışmalılar. Artık RTÜK mü el atar yoksa televizyoncular mı insafa gelir bilemiyorum. Deprem yayınlarında pedagojik bir hassasiyet, bir bilinç oluşturulmalı. Uzmanlar gittikçe TV starına dönüşmeye başladılar.

Ekran -sözgelimi- Celal Şengör Hoca'nın kişisel görüşlerini tatmin ve yayma, şov alanı olmamalıdır. Deprem konusu tartışılırken Evrim-Yaradılış tartışmasına çevirmek için kırk dereden damacana transferine kalkışmamalıdır. Böyle yaptığı anda inandırıcılığını yitirdiğini, bilimi ideolojinin bir alt segmentine çektiğini fark etmelidir.

Sayın Ali Kırca da programa çıkarken, 'Güneş tutulması 12.30'da meydana gelecek' cümlesine, 'Öğlen 12.30 mu?' sorusunu sormayacak kadar dersine çalışmış olmalıdır.

Şunu da artık öğrenmemiz gerekiyor: Depremin olup olmaması konusunda yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Büyük ya da küçük, yakın ya da uzak... Olacak bir şekilde deprem ya da depremler. Fay hattını taşıyacak, depremin şiddetini küçültecek halimiz yok. Ama yapabilecek bir milyon şey olabilir. Ve bunları tartışmanın, konuşmanın yeri televizyon değil. Başka mecralar olmalı. Bizi korkutmalarının ya da rahatlatmalarının çok fazla anlamı yok. Başta yetkilileri etkileyip harekete geçirmeleri lazım. Ve elbette bize düşeni de usulünce anlatıp, yapmamız gerekeni anlatmaları lazım. Papyon takıp ekrana çıkıp, 'İşte efendim 140 kilometre uzunluğundaki yer katmanı bilmem kaç metre hareket edince...' filan diye anlatmaları komedi oluyor. Halkın zihni üniversite amfisi değil.

Güneş tutulunca deprem olur mu?

Niye olmasın? Güneş tutulunca da olur, su ısınınca da, köpekler kuyruklarını bacak aralarına kıstırınca da... Buna 'yok efendim olmaz öyle şey, bilimsel değil' diyerek yaklaşmak akademik şovdan başka bir şey değil. Öyle olmasa bile 'Olabilir' deyip, 'Esas önlem alındı mı?' diye sormak gerekmez mi? Güneş'i tutup, Ay'ın arkasına girmemesi için iple çekecek halimiz yok. Fay hareketini durdurma gücümüz de... Ama devletin, hükümetin, sivil toplum kuruluşlarının, hastanelerin, muhtarların ve bir dolu başka kurumların yapabileceği yüzlerce, binlerce şey var!

Bunların yüzde kaçını yaptık bugüne kadar?

Kişisel anlamda gökyüzü ile yeryüzü arasında mutlak anlamda bir ilişki olduğuna inanıyorum. Hatta uzaydaki minicik bir taş hareketinin bütün evrenin kaderiyle ilgisi bulunduğuna inanıyorum. Ama benim inancımın deprem ile ilgisine bakılmadan, her hareketin depremi tetikleyebileceği varsayımıyla ellerin çabuk tutulması için bir vesile sayılmasını da hissediyorum.

Deprem 'Tutulma Toto' oynanamayacak kadar ciddi bir felaket. Ve ne yazık ki bu felaket üzerinden reyting yapmak isteyenler, şöhret olmak isteyenler, para kazanmak isteyenler de mevcut.

Doğru soru 'Güneş tutulunca deprem olacak mı?' değildir. Doğru soru şudur: 'Deprem olursa, manzara nasıl olacaktır?'

Binlerce ölünün, yüz binlerce yaralının olduğu bir dönemde Şengör Hoca ya da muhaliflerinin ekrana çıkıp, 'bakın demiştim' filan şeklinde demeç vermesinin hiçbir anlamı kalmayacak. Hele kasıla kasıla, 'Efendim 'Yaratılış' ile ilgili kaç bilimsel yayın var?' türü -af buyurun- zevzekliğe de gülecek halimiz olmayacak!

Bilimselliği Nostradamus'luğa çeviren Türk tipi akademisyenler belki depremden, yaptırdıkları sağlam zeminli evler ile canlarını kurtarabilecekler. Belki Evrim Teorisi'ni ders kitaplarının ilk konusu olarak ezberletecekler; ama ölüm bir şekilde gelip bulacak herkesi. Bizim bahsettiğimiz deprem, felaket formatında olanı, yoksa insanın esas büyük depremi var tabii: Ölüm!

Bütün çabamız pisi pisine olmaması... Çelikten zemine, nikelden binalar yapan, mermerden kolonlar ile evlerin içinde, demirden kafes yataklarda yaşayanların da ölümü tadacağını herkes biliyor. Celal Hoca bile!

Nostradamus’un iflası alay konusu

Ünlü 16ncı yüzyıl kahini Nostradamus’un 4 Temmuz 1999 günü dünyanın yok olacağına dair kehanetinin tutmaması İngiliz gazetelerinde büyük alay konusu oldu. İngiltere’nin önde gelen gazeteleri konuya dair makalelere kapak sayfalarında yer verirken, The Guardian gazetesi de yazdığı başyazıda, “eğer dünya battıysa bu yazıyı göz ardı edin” şeklinde alaycı bir ifade kullandı.
The Daily Telegraph gazetesi, Japonya, Çin gibi ülkelerde Nostradamus’un çok büyük öneme sahip olduğunu ve 5 Temmuz tarihinin geçmesine rağmen, bir çok kişinin bir ay boyunca felaketi bekliyeceğini kaydetti. The Guardian da, Nostradamus’un yazdıklarının çok soyut kaldığını ve herkez tarafından başka şekillerde yorumlanabileceğini kaydetti. The Guardian, 16ncı yüzyıl falcısı olarak yorumladığı Nostradamus’un “dünyaya uzaydan çarpacak” cisimi 1995 yılında ünlü Barings Bankasını dolandırarak Singapur’da 43 ay hapis yattıktan sonra İngiltere’ye dönen ünlü borsacı Nick Leeson olabileceğini alaycı bir dille yazdı. Nostra-damus’un atıfta bulunduğu savaşların da leeson’ın anılarına ait telif hakları almaya çalışan gazeteler arasında ki savaş olarak yorumlayan The Guardian, Fransız kahinin dünyayı yanılttığını vurguladı

Alıntı
aSLı isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-16-2012, 22:38   #2 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 4
Konular: 0

Karma Puanı: 2

Standart

bu adama şaşıyorum
DISISEYTAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
nededi ?, nostradamus, nostradamus kehanetleri


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:15.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner