Ruhani  

Go Back   Ruhani > Yaşam > Haberler > Dünyadan Haberler
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 10-05-2012, 15:11   #1 (permalink)
yok

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Sep 2012


Mesajlar: 54
Konular: 14

Karma Puanı: 2

Standart bütünün küçük parçaları....

Ekvador
Ekvador’da aynı yerde bulunan başka bir eser ise, Gözlü Piramit denen nesnedir. Göz, bir kakma işçiliğidir. Taş, gri ve beyaz renkte olup üzerinde 13 adet basamak bulunmaktadır. Nesne, 1 Amerikan Dolarının üzerindeki Parlayan Gözlü Piramide tıpatıp benzemektedir.


Eğer bu piramidi siyah ışık altına koyarsanız, göz çok kuvvetli şekilde parlamaktadır; gerçekten bir göze benzemektedir; ama resmen insan gözüne değil. İşte, gözün bir yakın çekimini, kakmanın renklerini görüyorsunuz.
Bu piramidin altında, küçük altın plakalardan yapılmış noktalar halinde Orion takımyıldızının dizilişini gösteren bir işleme ve bir de bilinmeyen bir yazı var. Alman Dilbilim Derneği’nin başkanlığını yapan ve kırktan fazla dilde kusursuz olan Profesör Kurt Schildmann’ın çevirisi… O, bu yazıyı tercüme edebilmiştir. Schildmann, yazıyı, en eski yazıdan daha eski olduğu için Ön-Sanskritçe diye adlandırmaktadır. Bu dört harfin çevirisini burada görebilirsiniz, çevirisi şöyledir : “Yaratıcının oğlu geliyor”.

Aynı yazıyı çeşitli ülkelerde, örneğin Ekvador’da, Kolombiya’da, İllinois’de (Birleşik Devletler), Fransa Glozel’da, Akdeniz’in Malta Adası’nda, Türkmenistan’da, Avustralya’da, İtalya’nın Güney Calabria’sında sadece birkaç yıl önce taşların üzerinde bulmuştuk. Daima üzerine aynı yazı ile yazılmış taşlar ve seramikler (terracotta denilen pişmiş toprak kap ve çömlekler) bulunmaktadır.

Bu da demektir ki, bu yazı bir zamanlar tüm dünyada mevcuttu ve Sanskritlerden daha eski bir zamanda, 6,000 yıldan daha öncesinde kurulmuş küresel bir uygarlık olmalıdır. Profesör Schildmann ayrıca bana bu yazının Indus yazısıyla ve Paskalya Adası yazısıyla az da olsa bir benzerliğe sahip olduğunu söyledi. Schildmann’ın da belirttiği üzere Sanskrit yazısından daha eskiydi. O, bu yazıyı Ön-Sanskritçe diye adlandırmıştır.
Bu taşın [aşağıda] üzerinde bir oyma çizim görüyorsunuz : bir taşın üzerindeki adam, oturur vaziyette, daha önceki nesnede gösterildiği biçimde piramidi tutmaktadır. Gözlerinden ışınlar çıkmaktadır ve sağ tarafta selam verir gibi eğilmiş iki kişi görüyorsunuz. Kafasında küçük bir miğfere benzeyen bir şey var ve bu miğferden adamın üzerindeki garip bir nesneye doğru çıkan anten gibi bir şey var.

Burada ise, keşfedilmiş bir miğferin fotoğrafı var. Henüz üzerinde bir metal araştırması ya da ne tür bir metal kullanılmış olduğuna dair bir kontrol yapamadık; ancak miğferin merkezinde bir şeyin eksik olduğunu ve o şeyin bir önceki fotoğrafta gösterilen türden anten olabileceğini görebilirsiniz.

Aynı yerden bir başka ilginç buluntu [aşağıda], hepsi yeşim taşından yapılmış büyük bir kupa ve on iki adet küçük kupa. Küçük kupalar, insan yapımı oldukları ve her biri büyüklükçe biraz farklı olduğu için, eğer bunları tam olarak suyla doldurur ve 12 kupalık suyu büyük kupanın içersine koyarsanız, büyük kupa tamamen dolmaktadır.
Bir başka ilginç şey ise, küçük kupaların üzerinde Maya sayılarına benzeyen sayıları görebilirsiniz; ancak bunları Maya sayıları ile karşılaştırırsanız, birtakım küçük farklılıklar bulursunuz.

Büyük kupada mükemmel işlenmiş bir takımyıldızını görüyorsunuz, ayrıca Orion ve diğer yıldızlar da gösterilmektedir. Büyük kupanın içersi oldukça manyetiktir, dışarısında ise hemen hemen hiçbir şey yoktur. Profesyonel jeologlar, bunun imkansız olduğunu söylemektedir; çünkü eğer bir taş, içersinde metal parçacıklara sahipse, her iki taraftan da aynı manyetikliğe sahip olmak zorundadır.

Burada, büyük kupanın yakından çekim bir görüntüsü var; takımyıldızların kusursuz işlenişini ve kupanın üzerine siyah ışık tutulduğunda bunların parlak bir biçimde ışıldamalarını görüyorsunuz.

Bu fotoğraflarda siyah ışık altında parlayan garip bir metal ile işlenmiş sayıların tarzını açıkça anlayabileceğiniz birtakım küçük kupalar var.

Başka bir parça, [aşağıda] tıpkı büyük kupada olduğu gibi, aynı takımyıldız işlemeli bir yeşim plaka ve gökyüzüne dönük iki kişi. Ve bir sonraki resimde bu iki heykelin siyah ışık altında çok güçlü bir biçimde parlayan gözlerini ve takımyıldızını görebilirsiniz.

Burada gene Ekvador’da bulunmuş piramit biçimli bir başka taş var. Tepede tek gözlü piramidi, aşağıda ise yedi tane spirali ve simgeyi görüyorsunuz. Bunlardan bazıları, Churchward’ın 1880 yılında Hindistan’da bulduğu ve batık Mu kıtasından bahseden Naacal tabletlerine çok benzemektedir.

Bu resimde siyah ışıkta parlayan bir başka spiral işlemeli mermer bulunmaktadır.

İnsan gözü işlemeli piramid formunda başka bir taş [aşağıda solda]. Burada [aşağıda sağda], gene gözlü bir piramit görüyorsunuz ve aşağısında Orion takımyıldızı, bizi Mısır’daki üç piramide odaklaması mümkün olan üç adet Orion yıldızı görülmektedir.

Bu resimde [aşağıda, solda] keramikten yapılmış bir heykel var. Kolomb-öncesi tarzında olmayan oturma şeklini görebilirsiniz. Bu oturuş şekli, Asya’daki Lotus oturuşuna benzemektedir. Heykelin tepesinde üzerinde birtakım noktalar bulunan bir başlık var ve Buda gösterimlerinin çoğuna oldukça benzemektedir. Adam ağzında bir yılan tutmaktadır. Yılan, oldukça mistiktir ve çok sıklıkla temsilde kullanılan bir nesnedir, bu da demektir ki bu heykel günümüzde var olan ya da Kolomb-öncesi’nde bilinen herhangi bir kültürden kalmış değildir. Bir sonrakinde bile [aşağıda, sağda], heykelin nasıl bir oturuş biçiminde olduğunu görebilirsiniz. Heykel, daha çok Asya’dan gelmiş gibi görünmektedir. Kafasının üstünde gene garip bir başlık. Ve ortasında kurbağa kafasına benzer bir şey görebilirsiniz. Kurbağa da Kolomb-öncesi Güney Amerika’sında çok mistik bir hayvandı; fakat Afrika ve Asya’da da mistik bir hayvan sayılıyordu.

Bu resimde [aşağıda, solda], sol elinde bir tür levha tutan bir başka keramik heykel bulunmaktadır ve esasında bu heykel Kolomb-öncesi bir kültüre aitmiş gibi durmamaktadır. Bu da [aşağıda, sağda] yılanlı bir sopa tutan çok garip bir eser. Gene burada yılan var, soru şu : heykeli yapılan bu insan kim?

Bolivya
Bu fotoğraf, Bolivya’daki Altiplano Platosu’nda çekilmiştir. Arkeologlar ve araştırmacılar en az 4000 yıl önce Arjantin’de çok büyük bir çarpmanın meydana geldiğini ve bu çarpmadan kaynaklanan şok dalgasının Bolivya’daki Altiplano’da bulunan birçok taş yapıyı yıktığını tespit ettiler.

Burada Bolivya’da Tiahuanaco yakınlarında çok garip bir yer olan Puma Punku’nun resmi var ve üzerlerindeki kusursuz işçilikle birlikte yıkılmış, tonlarca ağırlıktaki taş plakaları görüyorsunuz. Belki de bu yıkım, Arjantin’deki büyük çarpmadan kaynaklanan bir tepkimedir.

Bu fotoğraflarda Bolivya’da Tiahuanaco’da bulunan ve Güneş Kapısı diye adlandırılan yapının ortasındaki İtalyan araştırmacı arkadaşım Giancarlo Bonfanti’yi görüyorsunuz. Bazı araştırmacılar Güneş Kapısı’nın bu tarafında [aşağıda ikinci fotoğraf] üstte bulunan heykelciklerin Venüs takvimini gösterdiğini yazmışlardır.

Burada ise, Puma Punku’daki büyük taş plakalardan biri var; taş işçiliğinin ne kadar mükemmel yapıldığını görebilirsiniz. Soru : böyle kusursuz bir işi basit aletlerle yapabilir misiniz?

Bu bölgenin yakınlarında 2.6 metre boyunda iskeletler bulundu. Üstteki resim [aşağıdaki fotoğraflardan üstte solda olan], bu iskeletlerden birine ait kafatasını gösteriyor; kafatası deforme olmuş gibi görünüyor. Ancak kesinlikle bu kafatasları deforme olmuş değildir, doğal biçimde oluşup yumurtaya benzemişler.
Bu fotoğrafta [üstte, sağda], bu kafataslarının çenelerinin ne kadar güçlü olduğunu görüyorsunuz. Bu da önden görünüş [aşağıda, sağda].

Ve en ilginç olan fotoğraf, işte budur; çünkü kafatasının üst kısmında, Homo sapiens (modern insan) kafataslarında gördüğümüz üç adet plakanın bulunmadığını görüyoruz. Bu da bize bu iskeletlerin Homo sapiens olmadıklarını gösterir. Bu iskeletler üzerinde bir DNA testi ve yaş tespiti yapmamız mümkündür; çünkü uzun zaman önce ne tür insanların yaşadığını ve ne kadar zaman önce yaşadıklarını çok merak ediyoruz.

Sonraki resimlerde size gerçek devlerin yakınlarında bulunan birtakım eserler göstereceğim. Bu maskeyi [aşağıda] ilk defa elime aldığımda, gözlerinden bakmaya çalıştım. O sıralarda bunların 2.6 metrelik iskeletlere ait olduklarını bilmiyordum; sadece tek gözünden bakabildiğiniz bu maskeleri niye yaptıklarını merak ediyordum. Ancak bu insanların 2.5 metrenin üzerinde bir boya sahip olduklarını öğrendikten sonradır ki, kafataslarının elbette bizim kafataslarımızdan büyük olduğunu ve maskelerinin bu yüzden fazla büyük olduğunu anlayabildim.

Bu da Bolivya’dan bir başka maske [aşağıdaki fotoğraflarda altta solda]. Çok güzel oymalı, daha başka birçok kültürde de bulduğumuz, bir sürü spiralli ve simgeli bir başka maske daha [altta sağda].

Bu, çok ağır bir taş heykelciktir ve üstte gene bu arka taraftan aşağıya inen bir yılan kafasını görebilirsiniz.

Bu da ters taraf. Yılanı gene görüyorsunuz; bu da demektir ki tarihimizin geçmişinde yılan çok çok önemli bir hayvan sayılmış olmalıdır.

Bu resimde bir taş flüt görüyorsunuz. Garip olan ise, bu taş flütlerin çıkardığı seslerin titreşiminin beyin dalgalarımızla aynı olmasıdır. Bu da demektir ki belki bu flütler meditasyon veya başka türden iyileştirme amaçlarıyla kullanıldılar. Ve her iki delik birbiriyle kusursuz şekilde bağlanmıştır. Bunun anlamı, fazlasıyla sert bu taşa kusursuz delikler açabilmenizdir; fakat basit aletlerle dipteki iki deliği nasıl bağlarsınız? Günümüzde bu işi yapmak çok zor olacaktır.

BR : “U” şeklinde olduğu için taşın içersinde dairesel bir biçimde kıvrılıyor olmasın sakın?
KD : Doğrudur ve basit aletlerle kesinlikle böyle bir işi yapamazsınız; delikler bile çok hassastır.

Bu, bir gemi şeklidir ve en sonunda üç adet flüt borusu var. Fotoğraflarda bunların ne kadar mükemmel yapılmış olduklarını görebilirsiniz.

Bu da başka bir flüt, çok ufak. Bunu yalnızca çok yumuşak üfleyerek kullanabilirsiniz, sesi yunuslarınki gibidir.

Bu eser hakkında ne maksatla yapıldığına dair bir fikrimiz yoktur.

Kolombiya
Şimdi Kolombiya’dayız. Sonraki birkaç fotoğrafta, size Güney Amerika’da Kolombiya’da bulunan çok garip parçalar göstereceğim.
Kolombiya’nın en ünlü endüstriyel tasarımcısı ve mimarı olan Profesör Jaime Gutierrez, ülkesinde halihazırda yüzlerce yıllık olan garip eserler topluyor. En önemli parçası, Genetik Disk diye isimlendirilendir. Burada Lidit denilen çok sert bir taş türünden yapılmış bir disk görüyorsunuz. Hemen hemen granit ile aynı sertliğe sahiptir; ancak liditin yapısı yapraklardan oluşur; bu nedenle günümüzde aynı malzemeden aynı diski üretmek bütünüyle imkansızdır.
Bu diskin çapı 27 santimetredir. Diskin üzerinde normalde mikroskopla görebileceğiniz birkaç şey gösterilmektedir.
Örneğin aşağıda solda, saat 11 yönünde spermlenmiş ve spermsiz birer insan yumurtası görüyorsunuz. Aşağıda sağ tarafta ise, yaklaşık saat 1 yönünde birtakım spemler görüyorsunuz. Sonrasında ise açıklayamadığımız çok garip temsiller bulunmaktadır.

Ancak burada aşağı tarafta İsveçli bir fotoğrafçı tarafından bir kadının içersinden çekilmiş mikroskopik bir fotoğraf vardır ve spermsiz ve spermli yumurtanın bu Genetik Diskteki gibi göründüklerini fark edebilirsiniz.

Ters tarafta üstte çeşitli büyüklük ve yaşta olup en sonunda küçük bir çocuk gibi görünen birkaç cenin temsili bulunmaktadır. Ayrıca levhanın en sonunda yaklaşık saat 6 yönünde kadın ve erkek görüyorsunuz. Bir de sağ tarafta yaklaşık saat 9 yönünde kadın, erkek ve çocuk temsili görüyorsunuz. Fakat tuhaf olan şey, bunların o insan gibi kafaları nasıl temsil ettiğidir.

Bu fotoğrafta aynı malzemeden, yani liditten yapılmış bir bıçak görüyorsunuz. Bıçağın üstünde sap kısmında bir çocuk kafası ve çocuğun boynunun etrafından dolaşan bir göbek kordonu var. Bu da demektir ki, bu bıçak, göbek kordonunu kesip çocuğun hayatını kurtarmak için kullanılmış olmalıdır.

Yakın çekim bir fotoğraf : anne, çocuk ve göbek kordonu.


Bu bir alettir [aşağıdaki fotoğraflar]. Birtakım komplikasyonlar olduğunda çocuğun anneyi terk edip dışarı çıkmasını sağlamak için kullanılmış olabilir. O da aynı malzemeden, liditten yapılmıştır.
Bu resimde [aşağıda ortada] rahim ve dışarı çıkmakta olan çocuk görülmektedir. Ters tarafta ise [aşağıda sağda], içeriye sadece başparmağınızı koyabilirsiniz. Bu demektir ki bu aleti parmaklarınızla kullanabilirsiniz; yani güç sarfedemezsiniz. Bu da çocuğun annesini terk etmesine yardım edilmesinin, bugünlerde kullandığımız aletlerden daha güvenli olabildiği anlamına gelmektedir; çünkü modern aletler kullanım sırasında bebeğin kafasına zarar verebilmektedir.

Bu, bizce tıbbî bir alettir [aşağıda, solda]. Bu da liditten yapılmıştır ve kusursuz bir formu vardır. Başka bir tane daha [sağda] ve bunlar da diğerleridir [ortada]. Bu fotoğrafta gösterilenden daha ufaktırlar. Viyana’da malzeme kontrolü yaptığımızda, bu parçaları dünya çapında en uzman kişi kontrol etti. İlk olarak, malzeme : her biri liditten yapılmış.

Ve biçimin kendisi, uzman bunları kontrol etti ve sonunda dedi ki : bunların nasıl yapıldığını ve kimlerin yaptığını size söyleyemem; ama kesinlikle söyleyebileceğim tek şey … günümüzde aynı malzemeden aynı aletleri yapamıyoruz.
Dolayısıyla, ne kadar eskiler, işte bunu bilmiyoruz. Bu aletler Kolombiya’da bulundukları ve Kolomb-öncesi var olan herhangi bir kültürle uyuşmadıkları için, bu buluntuların en az 6,000 yıldan daha eski olduklarını göz önüne almak zorundayız; ancak liditten böyle aletler ve enstrümanlar yapabilmek için ne tür bir teknoloji kullandıklarını açıklayamayız.
Görüyorsunuz, her parça, büyüklüğü her ne olursa olsun, her tür ele aynen uyabilmektedir. Her enstrüman, her alet bunları kullanan ellere aynen uymaktadır.

Ben bunu şaka yollu olarak Dişçi Koltuğu diye adlandırıyorum… kusursuz yapılmış, ama gene aynı malzeme : lidit. Ve garip soru şu : eğer bu çok zor malzemeden böyle mükemmel heykelcikler yapabildilerse, neden insan yüzünü büyük yuvarlak gözlerle, küçük bir burunla ve kocaman bir ağızla gösteriyorlardı? Bunun için olası gerçek bir açıklama yoktur.

Bu yüz [aşağıda solda], biraz Paskalya Adası’ndaki büyük taş heykeller, yani Moai’ler gibi gözükmektedir. Burada ise [aşağıda sağda], yakın çekim bir görüntü var.

Bu da Kolombiya’dan gene liditten yapılmış bir parçadır. Ön tarafta bebeğini tutan anneyi, arka tarafta ise muhtemelen avcılık için zırhını kuşanmış adamı görüyorsunuz.

Bu taş heykelcik Kolombiya’da keşfedildi. Tamamen Paskalya Adası’ndaki Moai heykellerine benzemektedir; ancak sadece yaklaşık 30 santimetre büyüklüğündedir.

Bu, bir başka taş yapım ustalığıdır. Her iki tarafında bir kuş gösterilmektedir; fakat ön taraftan bakarsanız, bu iki kuşun bir yüz oluşturduğunu görürsünüz. Sol tarafta [bir sonraki fotoğrafta], kuşun kafası ile kanatları arasında dünyanın her tarafındaki taşlarda bulduğumuz bilinmeyen yazıyı gene görüyorsunuz.

Bu, bir çocuğu tutan annedir, çok garip bir yüzü var, malzemesi bir tür yeşimdir.

Kolombiya’dan bir armadilloyu gösteren başka bir taş. Armadillonun üstünde uzun kulaklı ve tepesinde iki boynuz olan tuhaf bir suratı görebilirsiniz.

Bu parçada üstte gülümseyen bir yüz görüyorsunuz. Bu tarafta [aşağıda ilk fotoğraf] iki tane üçgen var, sağ tarafta ise [bir sonraki], bir yüz var. Gene sağda hayvan yüzü ve birtakım bilinmeyen simgeler.

Ve bu nesnenin altında bir hayvan görüyorsunuz… Krokodile benziyor.

Gine, Batı Afrika
Şimdi Batı Afrika’ya, Mali’nin çok yakın sınır komşusu olan Gine’ye hareket ediyoruz.
Kocaman bir granit dağında, bir kadının granit taşından yapılmış yarı portresini buldular. Bu heykelin başının üstünden gövdesinin ortasına kadar olan uzunluk tam olarak 150 metredir. Dolayısıyla büyük soru şudur : en az 10,000 ila 12,000 yıl önce bir dağda granitten böylesine dev bir yarı portreyi yapabilenler kimlerdi? Günümüzde bile bu imkansızdır ya da o kadar çok parasal masrafa yol açar ki hiç yapılmaz.

Yüzün yakın çekim resmine bakarsanız, bazı uzmanlar yüzün kesinlikle Avrupalı olmadığını ve elbette kara Afrikalı da olmadığını söylediler. Portre ya Güney Amerika, ya da Asya kültüründen olmalıdır. Ama o zaman gene 10,000 ila 12,000 yıl önceki noktadayız demektir. Bu bir uygarlık olabilir, Atlantis’ten gelen bir uygarlık.
Bu bölgeye yakın bir yerde Sierra Leone’de, Profesör Pitoni elmas kazılarının sorumluluğunu yürütüyordu. Pitoni, bu bölgede bir efsane işitti : Allah, meleklerine kızmış ve onları bir taşın içine koyup Dünya’ya atmıştı. Gökyüzünü de yaratmış ve bir taşın içine koyup Dünya’ya atmıştı. Ve yıldızları koyup Dünya’ya atmıştı.
Efsane der ki, gökyüzünü bu taşta görebilirsiniz; bu taşlara Göğün Taşları derler, gök mavisi taşlar toprak altında bu bölgede bulunur. Viyana’da bir araştırma yaptık… Bu kesinlikle yapay bir taştır, doğal değildir ve içinde başka malzeme bulunmaktadır. Bize hakkında bilgi veremedikleri tek şey, bu gerçek gök mavisi rengi elde etmek için ne tür bir renk kullandıklarıdır.

20 metreden 50 metreye kadar değişen mesafelerde aşağılarda bulunan taş heykelcikler. Profesör Pitoni daima bulgu yerinden birtakım organik malzemeler alıyordu; yaş belirleme testleri, bu taş eserlerin 2,500 yıl öncesinden 17,000 yıl öncesine kadar değişen yaşlarda olduklarını ortaya çıkardı. Burada [alt sağda], Nomoli denilen çok hoş kazınmış bir taş görülmektedir.

Burada bir filin üstünde oturan bir adam var, tıpkı tüm Afrika’da devlere ait efsanelerde olduğu gibi. Bir filin ne kadar büyük olduğunu bilirsiniz! Parça, harika bir taş işçiliğidir. Çok sert ve çok ağırdır.

Bir de elinde bir çeşit kap tutan bir yarı-insanı ya da sürüngen kafalı insanı gösteren birtakım parçalar vardır; bu kabın içine bir şeyler koyuyorlardı. Ayrıca birkaç Nomoli’nin tepesinde içine bir şeyler koymak için delik bulunduğu görülmektedir ve büyük olasılıkla bunlar dinsel törenlerde kullanılıyordu.

Burada bir tür hayvan bulunmaktadır… sanki, dinozora benziyor. Profesör Pitoni onu bulduğunda, heykel garip bir ses çıkarıyordu, o yüzden Profesör heykeli açtı ve içinde ufak kara bir küre buldu. Heykelin aşağısında görebilirsiniz [aşağıda sağda]; bu küre demir malzemeden yapılmıştı.
Biz bu eserde ve özellikle bu metal küre üzerinde araştırma yaptığımızda Profesör beni aradı ve birilerinin ona kötü bir şaka yapmış olması gerektiğini söyledi. “Niye?” diye sordum. Çünkü araştırmanın sonunda metalin malzemesi krom çeliği çıkmıştı ve krom çeliği ilk kez 20’nci yüzyılın başlarında Avusturya’da bulunmuştu. Bu demektir ki yaklaşık 17,000 yaşındaki bir heykelin içinde bu malzemenin bulunması imkansızdı.

Ancak hemen Profesörü aradığımda, Pitoni kahkaha atıyordu ve şöyle dedi : Ben bir jeoloğum. Eğer bir heykel garip bir ses çıkarıyorsa, onu hemen açmam, fakat birkaç defa röntgenini çekerim.
Burada sağ resimde [aşağıda], röntgen fotoğraflarından birini görebilirsiniz; kapalı heykelin içindeki yusyuvarlak küreyi, krom çeliğinden yapılmış bir kürenin durduğunu görüyorsunuz.
Bu röntgen filminin fotoğrafında tam olarak görebilirsiniz. Ve ayrıca Profesör Pitoni, bu taş heykelin daha önceki günlerde açıldığını ve sonra kusursuz bir şekilde kapatıldığını görmüştü. İçerdeki deliği kapatan ufak taş küreye ait bu fotoğraf çekildiğinde heykeli açan uzmanı Profesör aramıştı; fotoğraftan metal kürenin zaten hep orda olduğunu görebilirsiniz.


---------------

bilgiler internet ortamında değişik kaynaklardan derlenmiştir...güvenilir olmayabilirler...

ama ben varla yok arası aklımla bu tür izleri takip ettiğimde hep iblise çıkıyor yol...

pek çok inanç ve görüş bu buluntuları hareket merkezi alarak oluşuyor.bunların en yaygını ise dünya dışı gelişmiş varlıklar ..
dünyaya gelip insanların gelişimine katkıda bulunmuşlar onlara teknolojik bilgiler aktarmışlar vs vs vs böyle uzar gider...evet bir yerlerden birileri gelmiş ve bu insanlara bazı bilgiler aktarmış..ama o gelenler iblisin kıyamete kadar sürecek savaşındaki yoldaşları..biliyoruzki iblis ve adı geçen diğer varlıklar enerji boyutunda yaratılmış bununla ilgili pek çok ayet ve hadis var..bu varlıklar (ben bu konuda çok detaylı bilgi sahibi değilim doğrusunu RABBİM VE alimler bilir) zaman zaman insanlar tarafından görülebilecek formlara dönüşebiliyorlar yani gözle görülebiliyorlar....bu iblis ordusu savaşçıları insanlara aktardıkları bilgilerle hem etkilemiş hemde amaçlarına köle etmişlerdir...nedir amaç HAK YOLDAN SAPTIRMAK..büyük oranda da başarılı olmuşlar ki hala 2012 diye tantanadan geçilmiyor..daha somut delil isterseniz bu adı geçen uygarlıkların gündelik yaşamlarını inceleyiniz...benim ilk dikkatimi çeken dini ritüelleri oldu...insan kurban etmek..(insana secde etmeyen ,insan karşısında büyüklük iddiasında bulunan iblis için iyi bir intikam vesilesi) son derece acımasız bir hiyerarşik yapı...burada arkeolojik kaynaklardan alıntılar yapabilirim ama zaten o kadar popüler ki bu konular sıkıcı olabilir..ben bu popüleritenin ardındaki izlere dikkat çekmek istiyorum...
nedir bu izler.teknolojik konularda ileri düzeyde bilgi aktarımı...yine HAK DİNİMİZDEN çok iyi biliyoruz.. HZ MUHAMMED efendimizin bizim ve bütün yaradılanların yol göstericisi..(hadis ve ayetlerle sabittir) doğumuna kadar bu enerji boyutundaki varlıklar yaradan katından bilgiler çalıyorlardı....peygamberimizin doğumuyla bu bilgi kaynaklarıda kesin şekilde yasaklandı onlara.( ayetlerle sabittir.)bu yasaklama gerçekleşinceye kadar onlar çalabildikleri ne varsa hepsini İNSANLARI NEFİSLERİ DOĞRULTUSUNDA AYARTMAK YOLDAN ÇIKARMAK İÇİN KULLANDILAR..

İŞTE BAZI İNSAN TOPLULUKLARINDA GÖRÜLEN İNANÇ VE BAZI BİLİNMEZ GİBİ ORTALIĞI AYAĞA KALDIRAN MESELELERİN ASLI ESASI BUDUR...

BİR BİLGİ AKTARIMI VARDIR İNKAR EDİLEMEZ AMA BU AKTARIM ŞER YOLDAN VE ŞERRE HİZMET İÇİN YAPILMIŞTIR...
yok isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-05-2012, 16:06   #2 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Aug 2012


Mesajlar: 196
Konular: 53

Karma Puanı: 17

Standart

Ellerinize saglik yokcim cok tewekkurler
elmanhoca isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-05-2012, 16:18   #3 (permalink)

 
Bahamra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Feb 2012


Mesajlar: 116
Konular: 23

Karma Puanı: 2

Bahamra - İCQ üzeri Mesaj gönder
Standart

Çok güzel bir konu olmuş, emeğinize sağlık Yok.

Şeytanın Taktikleri

Kıyamete kadar sürecek mücadele sonucunda şeytan, milyarlarca insanı kendisiyle birlikte cehennem ateşinin içine sürükler. Ancak, bir grup vardır ki şeytan onlara karşı asla zafer kazanamayacaktır; müminler. Çünkü müminler Allah'ın yeryüzündeki halifeleridir ve O'nun koruması altındadırlar. Şeytanın oyunları onlara karşı etkisiz kalır. Şeytan tarafından da itiraf edilen bu gerçek Kuran'da şöyle geçer:
Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna." (Hicr Suresi, 39-40)
Ayetten de anlaşıldığı gibi şeytanın gücü gerçek müminleri saptırmaya yetmez. Ancak hiç kimse de kendisini kesin olarak "cennetlik" göremez. Mümin bir kimse "şüphesiz Rablerinin azabından emin olunamaz" (Mearic Suresi, 28) ayeti gereğince imanını korumak için, her zaman "Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak" (Al-i İmran Suresi, 103) zorundadır. Şeytan, insanların "dosdoğru yollarına oturacağı" (Araf Suresi, 16), onların "ayaklarını kaydırmak" (Al-i İmran Suresi, 155) isteyeceği için, mümin onun hile ve oyunlarına karşı uyanık olmalıdır. Aksi takdirde hiç farkında bile olmadan bu tuzaklara düşer ve hatta bir süre sonra dinden dahi çıkabilir.
Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır; öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın. Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır. (Fatır Suresi, 5-6)
Bahamra isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-05-2012, 17:59   #4 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 536
Konular: 144

Karma Puanı: 22

Standart

elinize sağlık detaylı bir anlatım olmuş
Hanedan isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-05-2012, 18:43   #5 (permalink)

 
kunhas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Feb 2012

Nerede: 1st

Mesajlar: 99
Konular: 50

Karma Puanı: 2

Standart

dün akşam da prometheus adlı filmi izlemiştim. orda da böyle enterasan şeylerden bahsediyordu. dünya dışından gelen gelişmiş varlıklar aslında bizi onlar yapmış falan filan. filmde 'makers' , 'engineer' dedikleri üstün yaratıklar.

şunu demeye getiriyorlar bizi uzaylılar yarattı. haşa

şöylede bir soru cıkıyor. onların mantıgında gidecek olursak. bizi uzaylılar yarattıysa onları kim yarattı ?



















__________________

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ

هُوَ اللَّهُ الَّذِي لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ

Bismillahirrahmanirrahim
Huvallahulleziy la ilahe illa huve 'alimulğaybi veşşehadeti huverrahmanurrahıymu.

O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni de bilir, görüleni de. O, çok esirgeyen, çok bağışlayandır.(Haşr-22)
kunhas isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-05-2012, 18:48   #6 (permalink)
yok

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Sep 2012


Mesajlar: 54
Konular: 14

Karma Puanı: 2

Standart

uyanık olmak gerekiyor..bunuda her konuyu inceleyip bilgi sahibi olmakla yapabiliriz..
bu mümkün mü elbette çok, zor ama eğer biliyorsak kandırılmak aldatılmak çok kolay olmaz..elbette iman burada en etkili savunma ve sığınma merkezi
yok isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
bütünün küçük parçaları


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:13.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner