Ruhani  

Go Back   Ruhani > Gizli İlimler > Cinler ve Şeytanlar
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 02-29-2012, 05:56   #1 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Feb 2012


Mesajlar: 58
Konular: 53

Karma Puanı: 2

Standart Cin'ler Hakkında

Karabasan, peri, ruh, hortlaktan... uzaylılar, reenkarnasyona uzanan, farkında olmasak ta, var olan ve bizlerle, gerek iyilik ve daha çokta ( kafir cinlerce) gerek kötülük yapmak amacıyla hayatımıza giren cinler, Allah’ın Kur’an-da bizlere bildirdiğine göre dumansız alevden ( akıllı - enerji alanı, ışınlardan yaratılmış (55-15), maddenin içine nüfuz edebilme, içine girebilme özelliğine sahip (15-27) insanlar yaratılmadan önce uzayda var olan ve yaşayan, tıpkı insanlar gibi Allah’a ibadetle emrolunmuş (51-56) akıllı, iradeli, kadın, erkek, çocukları olan, belli bir ömürleri, olan en büyük eğlenceleri, insanların zayıf noktalarından istifade edip, onları kendilerine tabii kılabilmek olan, eskiden koyun, keçi, kedi... şeklinde insanlara görünürken, bilimin kutsal bir tanrı kabul edildiği günümüzde, uzaylı, uçan daire... şekillerinde insanlarla irtibata giren, reenkarnasyon- tenasuh- ruh göçü gibi sahte dirilme oyunları ile insanları kandıran, büyülerde kullanılan... yaratıklar olan cinler, insanların zıttı olma ( hayvanın zıttı bitki, insanın zıttı cindir.) özelliğine sahip mahluklardır.

CİNLERİN VARLIĞININ İSPATI

Enerji aslında bir maddedir, madde de enerji. Aralarındaki fark gelip geçicidir. Çeşitli şartlarda madde enerjiye, enerjide maddeye dönüşebilir. Eğer madde, ışık hızıyla seyretmeye başlarsa, o madde ışına, enerjiye dönüşür. Tersi, eğer enerji yoğunlaşır, katılaşırsa ona “madde” deriz. Mesela bir taşkömürünü yakarsak, o değişime uğrar ve ortaya ısı, ışık (enerji) ve küller çıkar. Yani madde enerjiye dönüşebilir... Bilim adamları şu an enerjiyi yoğunlaştırıp, onu madde haline getirmeye çalışmaktadırlar.

İşte cinler belli dualarla, bu işleri yapabilmektedirler. Yani akıllı ışınlardan oluşan yapılarını Allah’ın izniyle, belli dualarla yoğunlaştırıp görünür hale gelebilmek-tedirler.

Kuantum (Quantum) fizik teorisine göre cisimler etrafa enerji yayarlar. Fakat yayılan bu enerji akarsu gibi devamlı değil, kesik kesik dalgalar halindedir. Bu dalgalar halinde yayılan enerji parçalarına kuantum denir.

Özetle madde aslında enerjinin yoğunlaşmış ( enerjide maddenin yayılmış ) halidir. Maddeyi meydana getiren bu enerjide dalgalar halinde bulunduğuna göre dalgaların meydana getirdiği bir alemde (ses, ışın, ... dalgaları) yaşıyoruz demekten başka çare kalmaz.

Her madde dalgalar halinde yayılan enerjinin yoğunlaşmış halidir, diye özetlenebilecek bu teorileri temel aldığımızda, vücudundan geçen röntgen ışınların-dan habersiz olan insanın, yapısı bu dalgalardan meydana geldiği açıklanan yaratılmışları ( cinleri ) nasıl inkar edemayaceği ortaya çıkar,

Cinler vardır. Peki (aynı dinden olduğumuz Müslüman cinleri bir kenara bırakacak olursak ) Hıristiyan - ateist ... cinlerden nasıl korunabiliriz ?

Görülmeyen ışınlardan oluşan, maddeye nüfuz edebilen bu kafir cinlerden yine görülmeyen ama etkili bir kalkan oluşturan belli dualarla ( onları okurken oluşan ses-zihin dalgalarının oluşturacağı kalkanla) korunabiliriz. Bu dualar :

Euzü besmele ile ,

1- Muminun 97-98 : Rabbi euzu bike min hemezatiş şeyatini ve euzü bike en yahdurun.

2- Nas - Felak sureleri

3- Ayet’el - Kursi suresi

4- Abdestli dolaşmak

Her hastalığın ilacı ayrı ayrıdır... Kafir cin musallatına karşıda ilaç yukarıdaki dualardır. Özellikle uykuda (karabasan), ruh çağırma, tenasüh (!) olaylarında ...

CİNLERİN YAŞLARI

Hız arttıkça zaman yavaşlar... hız belirli bir noktaya ulaştığı zaman ise zaman durur. Bir örnek verelim :

Bir taşıt uzaya yolculuk yapmaktadır. Hızını, ışık hızının 20 000’de biri kadar kabul edelim. Bu taşıt içindeki insan bir yıl süreyle dünyadan uzaklaşıyor. Bir sene sonra bu araç geriye dönüp dünyaya yöneliyor. Dünyaya döndüğünde kendisi için gidiş bir dönüş bir toplum iki sene geçer. Fakat dünyadaki insanlar için tam iki asır geçmiş dünya üzerinde üç nesil değişmiştir.

İşte bunun gibi yapıları gereği madde ile kayıtlı olmadıkları için daima yüksek hız içinde yaşayabilen cinler, normalde 70 sene civarı ömürleri varken dünyadaki insanlarla kıyaslandığında 700 - 1000 sene yaşayabilmektedirler.

CİNLERİN YAŞAMLARI

Cinlerde, insan gibi kadın erkek iki cinsten oluşur. İnsanlar gibi evlenirler. Yer, içer, çocuk sahibi olur savaşırlar. Ben dine inananı, inanmayanı... vardır. Yaşarlar ve ölürler. Hortlak, hayalet, ruh çağırma, uzaylı, peri. Uçan daire, tenasüh... gibi adlandırılan tüm görüntüler aslında cindir. Fakat batılılar, cinleri bilmedikleri, değiştirilmiş İncil’de, günümüz Hıristiyanlığında cin konusu ve onların özelliklerinden bahsedilmediği için cinlerin göründüğü her surete batılılar ayrı bir isim (uzaylı, uçan daire, ruh, peri, hayalet....) vermektedirler. Halbuki bizler, cinleri bize tanıtılan yüce Rabbimize hamd olsun ki onların bu oyunlarına gelmiyor ve onları asıl hüviyetleri ve adları ile tanıyabiliyoruz.

CİNLER İNSANLARI NASIL ALDATIR

Cinler hipnotizma ve trans esnasında, büyü için kullanıldıklarında, ruh(cin) çağırma seanslarında, uzaylı kılığında insanla temasa geçtiklerinde... insanlara musallat olabilirler. Bedenimizi beyin vasıtasıyla yöneten ruhu, bedeni veya bir rahatsızlık esnasında ( loğusalık anında, çok sinirli, öfkeli olduğumuz, aşırı duyarlı, hissi olduğumuz anlarda, geceleri aşırı çıplak olduğumuz anlarda ...),beynin yönetiminden uzaklaştırıp vücudun yönetim merkezini ( beyni ) ele geçirmesi ile cin çarpması, cinin musallat olması gibi olaylar gerçekleşir. Cinler insanları birkaç şekilde aldatabilir :

1- Müslümanı ( cahil, bilgisiz olanları) , İslami gayeler görüntüsü altında , o kişinin İslam’a olan yakınlığını istismar ederek kandırır.

Cinler cahil Müslümanlarla falanca evliya, melek... zamanla da tanrı olarak irtibat kurarlar. O Müslüman’a yakın gelecek hakkında yalan-yanlış bilgiler getirir, olağanüstü rüyalar gösterir, bazı zor anlarda ona yardım ederler. Çevresindeki insanların rüyalarına girer ve o saf Müslüman’ın kendini veli, olağanüstü bir kişi zannetmesine sebep olurlar. Hastaları tedavi ettirir, felçlileri yürütmeye başlatırlar. Böylece o cahil Müslümanın çevresine insanlar toplamaya başlanır. Cahil insan zamanla kendini gerçekten veli, olgun bir mürşit sayar ve bu sayede bir cin bir insan vasıtasıyla binlerce insana hükmeder. Türkiye’de İskender Erol Evrenesoğlu, Zühre Ana, Pakistan’da kadıyaniliğin kurucusu Mirza Gulam Ahmed Kadıyani... gibi.

Cinler böyle durumlarda önce dini emirleri insanlara uygulatır. Namaz, sadaka ... gibi. Sonra asıl isteklerini, gayri İslami emirlerini Müslümanlara uygulatır. İtikatları bozulan Müslümanların tenasühe inanmaları, kendini veli zanneden saf müslümanın mesih, mehdi... zamanla tanrı olduğunun çevresindeki insanlara tanıtılması gibi inançlar yaygınlaştırılır.

2- Müslüman olmayanları hümanist, insancıl gayelerle kandırır cinler.

Ruh çağırma, transla ruhlarla irtibata girme esnasında görülen cinler, kendilerini başkalarının ruhu, uzaylı, tanrı ... gibi göstererek insanları kandırırlar.

Ruh Çağırma : Örnekle açıklayalım: Tom farkında olmadan bir cinle yıllar geçirir. Sonra Tom ( çoğun-lukla intihar ederek , öldürülerek... ) vefat eder. Cin uzaya çıkar, dünyadan uzaklaşır. Aradan 200-500 sene geçer. Tomun torunlardan Nike, dedesinin ruhu (!) ile irtibata girmek için bir ruh çağırma seansı düzenlerler. Seans esnasında transa geçen toplulukla uzaydaki cin arasında zihinsel bir irtibat kurulur (telepati ) . Çin çağrıyı alır dünyaya döner ve kendisi için 10- 20 sene, dünyadakiler için geçen yüzyıllar öncesini anlatmaya başlar. Hem de en ince detaylarına dek... Seanstakiler, gelenin Tomun ruhu olduğuna kesin inanmışlardır. Cin’de kendini dinleyecek cahil bir grup bulmuştur. Oyun böylece başlar...

Tenasüh: Daniel evini farkında olmadan bir cinle paylaşır. Zamanla Daniel anormal bir şekilde, intihar, cinayet... ile ölür. Cin o anda dünyanın herhangi bir tarafında yeni doğmuş bir bebeğe musallat olur. Duasız abdetsiz bir ortamda çocuğun irade,beynini kolaylıkla ele geçirir cin. Çocuk biraz büyüyüp konuşmaya başlayınca kendi içine Daniel’in ruhunun girdiğini söylemeye başlar. Görmediği ev, kişi hakkında çok gizli, sır gibi bilgileri ailesine anlatır ve bu bilgiler doğrudur da... Konuşan çocuktur fakat konuşturan cindir. Bilgileri çocuk konuşur ama cin anlattırır.

Dışarıdan bakınca , mantıklı bir sonuç çıkarabilmek için çocuğun içine Daniel’in ruhunun girdiğini kabul etmekten başka çare yoktur. Halbuki çocuğun içine giren cindir ve tenasüh diye de bir şey yoktur.

Uzaylılar : Eskiden görülen perili ev, konuşan hayvanlara... inanmayan, onları gördüğünü söyleyen her insanla alay edenleri aldatıp, kendilerine tabi kılıp, bu şekilde kendilerine inanmayanlarla eğlenip alay etmek isteyen cinler uçan daire, uzaylı kılığında çevrelerine görünürler.

Halbuki köyde hayvan, şehir de uzaylı gibi görülen her iki şekil aslında aynıdır, cindir.

Uzaylılar kılığında görülen cinler, görünür hale geldiklerinde genellikle büyük, patlak gözlü, boyları küçük kolları uzun... şekil de görünürler.

Büyü : Büyünün özü, kökü cinlere dayanır. Bir kelime grubunun belli sayıda, yan yana okunması ile meydana gelir .

İnsan beyninin devamlı ürettiği elektromagnetik dalgalar belli kelimelerin tekrarı ile adeta bir şifreyi oluştururlar. Bu şifre belli cinleri harekete geçirir ve o şifreyi açan kişinin isteklerini yapmak durumunda kalır...

Büyü vardır fakat dinimizce haram kılınmıştır.

Özetle cinler ( camdan geçen güneş ışınları gibi...) maddeye nüfuz edebilme özelliklerine sahiptirler. Fakat her halükarda insanlar cinlerden üstündür. Gerek zeka, gerek ( dua okuyarak cinlere) tesir etme yönünden . Yeter ki cinlerden çekinmeyelim korkmayalım.

Korkulacak tek varlık, Yüce yaratıcı, Ahiret gününün sahibi olan Allah’tır. Zaten Allah’tan, sadece Allah’tan korkana ne cin , nede insan tesir etmez , onu korkuta-maz. Çünkü o insanın vekili, koruyucusu her şeyin üstünde. Rab, İlâh, Malik, hafız ... olan Allah’ü Teala olur.

NOT :HZ. RESUL ,"MİKROPLARI" BİLİYOR İDİ !.BİR HADİS-İ ŞERİF'LERİNDE :" TEZEK VE KEMİKLERLE TEMİZLENMEYİN, ÇÜNKÜ ONLAR CİNLERİN AZIĞIDIR." (TİRMİZİ:14/18) BUYURMUŞLARDIR.BİLİNDİĞİ GİBİ HAYVAN TEZEKLERİ VE KEMİKLER MİKROORGANİZMALARIN ,MİKROPLARIN ÜREYİP ÇOĞALDIĞI YERLERDİR . HZ. RESUL İNSANLARA SAKINMALARI GEREKEN MİKROPLARI , O DÖNEMDEKİ İNSANLARIN SAKINDIĞI DİĞER BİR ŞEY İLE ;CİNLERLE AÇIKLAMIŞ VE İNSANLARI MİKROPLARDAN UZAKLAŞTIRMAYI AMAÇLAMIŞTIR.DİĞER BİR HADİSTE " ÇÖPLERİN CİNLERİN TOPLANTI YERİ OLDUĞU BİLDİRİLMİŞTİR...ÇÖPLERDE BOL MİKTARDA NE OLDUĞUNU BELİRTMEYE GEREK YOK HERHALDE...!YİNE HZ. RESUL :" TIRNAKLARIN UZATILMAMASI GEREKTİĞİNİ ,YOKSA İÇLERİNE CİN GİRECEĞİNİ " BELİRTİR...BAKIMI ZOR UZUN TIRNAKLARIN İÇLERİNE NE GİRECEĞİ MALUMDUR.

HZ. RESUL , ZATEN DEVAMLI KAFİRLERCE ELEŞTİRİLEN " YALANCI, CİNLENMİŞ..." İFTİRALARINA MARUZ KALMIŞ BİRİ İDİ.BİR DE GÖRÜNMEYEN , HASTALIK SEBEBİ KÜÇÜK CANLILARDAN BAHSETSE - MEKKE'Lİ MÜŞRİKLER CİN'E İNANIYORLARDI - İFTİRALARIN DOZU İYİCE ARTACAKTI.HZ. RESUL'DE BİLİNEN BİR DİĞER KAVRAM - CİN - İLE İNSANLARI MİKROPLARDAN SAKINDIRMAYA ÇALIŞMIŞ VE BAZI HADİSLERİNDE CİN KELİMESİNİ MECAZİ ANLAMDA, MİKROP ANLAMINDA KULLANMIŞTIR!

Allah Kur'an'ı kerimde Cin süresini anlatmış insanlara onu okumakdada fayda var...




Mekke'de nâzil olmuştur: 28 (yirmisekiz) âyettir. Cinlerin Kur'an dinleyip hidayete geldikleri anlatıldığından, sûre bu ismi almıştır. Hz. Peygamber, amcası Ebu Talip ve eşi Hz. Hatice'yi kaybettikten sonra Tâif'e gitmiş, orada çirkin davranışlarla karşılaşmıştı. Bu sıralarda Kureyş müşrikleri de müslümanlara karşı düşmanlıklarını iyice arttırmış bulunuyorlardı. işte Tâif dönüşünde nâzil olarak Resûl-i Ekrem'e teselli veren bu sûre, yalnız insanların değil, cinlerin de Kur'an'a tâbi olduklarını bildiriyor, İslâm'ın muzafferiyetini müjdeliyordu.

1- Deki: Hakikat bir takım cinnin Kur'ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi. Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur'ân dinledik.

2- O Kur'ân hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.

3- Doğrusu, Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk.

4- Meğer bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.

5- Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah'a karşı asla yalan söylemez sanmışız.

6- Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklıklarını artırırlardı.

7- Doğrusu onlar sizin zannettiğiniz gibi, zannetmişlerdi ki, Allah asla kimseyi Peygamber göndermeyecek.

8- (Cinler, dediler ki): "Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk."

9- "Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor."

10- "Doğrusu biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?"

11- Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.

12- "Doğrusu biz anladık ki, Allah'ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O'nu asla âciz bırakamayacağız."

13- "Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden."

14- "Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır."

15- Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16. Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.

17- Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.

18- Mescitler kuşkusuz Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.

19- Allah'ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O'na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

20- De ki: "Ben ancak Rabbime dua eder ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmam"

21- De ki, "Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim."

22- De ki, "Allah'tan beni kimse kurtaramaz ve ben O'ndan başka bir sığınacak bulamam."

23- "Benim yapabileceğim, sadece Allah'tan size duyuru yapmak ve O'nun elçilik görevlerini yerine getirmektir." Artık kim Allah'a ve onun elçisine baş kaldırırsa, ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.

24- Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir.

25- De ki: "Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar.."

26- O bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.

27- Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler salar.

28-Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.
tekin isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-15-2012, 02:30   #2 (permalink)

 
semender - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Dec 2011

Nerede: zahiri alem

Mesajlar: 95
Konular: 9

Karma Puanı: 10

Standart

Abdulhay Hazretleri (r.a) kitabı Senedül Mukadderat kitabının bir bölümünde evinin bir bölümünü tamir ederken başından geçen bir havadisi bize şöyle Naklediyor.


-Değerli zevcem Fatma evimizin duvarlarının çok kötü durumda olduğunu,duvarlarımızda koca koca delikler olduğunu ve benim bunları kapatıp duvarı sağlamlaştırmam gerektiğini tembihledi. Ben de bir perşembe günü başladım bu ricasını yerine getirmeye.Önce taş ve çamurla delikleri kapattım.Ardından duvarın tamamını yeniden çamurla sıvadım.İşim gece karanlığına kadar sürdü.İşim bitip tam eve girerken yaptığım duvarın dibinde duran bir genç gözüme göründü.Şaşkın bir şekilde bana bakıyor ve bilmediğim bir lisanda birşeyler söylüyordu.Zevcemde bu yabancıyı görünce ona elle ikazda bulunup eve girmesini tembihledim.Sonra bu gencin yanına Allahın selamı ile yaklaştım.O da bana karşılık verdi.Gencin halinde bir gariplik hali vardı.Adını ve bu hanın yanında ne işi olduğunu sordum.O da:
"bizi neden kovuyorsun biz sana asla bir fenalıkta bulunmadık ki" diye sitem etti.Bende ona:
"Benim seni tanımışlığım yoktur. Ben sana ne kötülükle seni kovmuş olabilirim ki" dedim. O da bana:
"Biz bu evin ilk sahibi Hazreti Hüseyin bin Ali (r.a) Hazretlerinden beri burada iskan etmekteyiz.Beraber nice sohbet ve ikramlara ortak olduk,çoluk çoçuğumuz onun okuyuşu ile nice fenalıklardan korundular.Bizim elimizde rızkımızın azaldığı bir an koşup cömertçe ikramda bulundu.Bize Kuran Ve Tefsir konusunda nice sırlar belletti.Biz korku içindeyken bizi ehemmiyete alıp sakladı.Düşmalarımızı kahretti.Şimdi sen nasıl olurda üstadının baş koyduğu bu yola böyle saygısızlık ettin".
Bende ona beni itham ettiğin Şeylere yakınlığımın olmadığını ve bu ana kadar yoluma ve de soyuma ihanet etmediğimi beyan ettim.O da bana:
"Sen nesl-i ins'ten Ademden zuhur Abdulhay bin Hasanül Askerinin oğlu değilmisin?" diye sordu. Ben bu sorgudan çok ürktüm ve Kuran ile kendimi korumaya başladım.Benim korunma halimi gören genç bana yaklaşıp:
"Ey AbdulHay kendinden önce bizi koru biz şimdi ne yaparız hiç düşünmedin mi?" diye şikayet etti.Ben okumamı bitirip ona sordum:
"Hele bana deyiver sen nesin ve bana kırgınlığın nedendir? O da:
"Ben cinlerden Macric'ten(Allah'ın ilk yarattığı erkek cinin adı) zuhur Hasan bin Abdullatif'in oğluyum burada uzun zamandır iskan etmekteyim.Sen bugün bu duvardaki delikleri kapatan değil misin? Bende:
"Evet bunu ben yaptım".dedim. O da bana sitemle:
"Ey AbdulHay bilmez misin biz cinlerin müslüman olanları Kabeye bakan ev duvarlarının içinde yaşarız.Kafirlerimizde hacet görünen yerlerin duvar deliklerinde.Bu bilgi sana zahir olmadı mı? Baban sana bu ilmi belletmedi mi?" Bende bu konuda bana beyan edillen bir şey bırakılmadığına ve yaptığım şeyin fenasına şimdi vakıf olduğumu beyan edip ondan beni affetmesini ve bu hatamı telafi edeceğimi beyan ettim.O da bana:
"Öylese dinle ve belle ve bilmeyene iletki beni adem bu bilgiden her akıl sahibi bir ibret ve sır bula." Bende:
"Buyur ya hasan seni dinliyorum" dedim. O da söze Besmele ile başlayıp bana anlatmaya başladı:
"Ey Abdulhay bizim neslimiz iki fırkadır biri gökte meskendir biride toprağın üzerindeki her sabit gölgede yaşar. Bizden biri mutlaka sizinle beraber yaşar.Atalarımızdan öğrendiğimize göre sizler yokken tüm dünyada Allah biz cinler için sayısız sabit gölgesi olan kovuklar yaratmış ama isyankarlarımız yüzünden bu kovuklar melekler aracılıği ile okunmuş balçıklarla kapatılmıştır.O zaman bir çok soy farklı yerleri mesken tutmuş. Kimisi su kaynağına yakın olan kovukların gölgelerinde.Kimisi gölgesi sürekli sabit olan yerin altındaki kovuklarda .İsyankarlıklarından 3000 yıl gök ile yer arasında sürgün yaşadıktan sonra tevbesinde samimi olanlar Allah'ın bir rahmeti olarak meleklerin gözetiminde farklı yerlere yerleştirilmişlerdir.Biz buraya onlar gibi sürgün ile gelmeyen bir nesilden geliyoruz.Allah burayı bize bir lütuf olarak bizi ehlibeyt ailesinin yaşadığı yere mesken lütfunda bulumuş ve bizi çok hayırlı bir makama mazhar etmiştir.Biz burda iki kardeş olarak mesken ederiz.Kardeşimde burdadır.Beni yaptığın bu davranıştan o haberdar etmiştir.Ben bu haberi Kabeyi tavaf ederken öğrendim.Kardeşim durumu bana beyan edince durumu büyüklerimize açıkladık onlarda sadece beni seni uyarmam için görevlendirdiler.Bizden Biri sizden biriyle ancak tek bir kural üzeriyle buluşmasına izin verilmiştir.O da müslümanın müslümana , inançsız inançsıza yakın olacaktır.Kim bu hududu çiğnerse ve hükmü bozarsa Allahın Latif kapısının bekçisi melek elindeki kurutup bitiren ateşi üzerimize atar.Ve bundan bu güne kadar hiç bir cüretkar kurtulmuş değildir.Ben müşkilimi büyüklerimize arz ettim onlarda Allahın kendilerine emanet kıldığı Latif kapısı kilidinin anahtarını Allah'ın izniyle geçmem için bu meleğin gözetimde bana verdiler.İçimizdeki kafirler asla bu kapıyı açamazlar.Bu onlara kıyamete kadar haram kılınmıştır.Şimdi sana durumumu beyan ettim senden ricamız ailemin yaşadığı bu kabeye bakan duvarının delikleri açmandır.Bu senden Kabenin sahibi olan Allahın adıyla rica ediyoruz." Bende:
"Madem rican budur Allah'ın ismi başım gözüm üstüne o duvardaki delikleri açacağım".dedim.Sonra helalleştik.Bana gitmeden şunları öğretti:
"Ey AbdulHay gözünün önünde yanıp sönen küçük nurları görürsen bilki bizden biri yanındadır.O yanıp sönen nurlar bizim gözlerimizdir.Böyle bir durumla karşılaşırsan bilki biz orda sayı olarak fazlayızdır,toplanmışızdır.Bu toplanmalarımız Kuran dinlemek ve ibadet sırasında size cemmat olarak katılmamızdan dolayıdır.Her salı ve cumartesi akşamı iyimizde kötümüzde yeryüzünde gezmek ve rızık temin etmek için müsadelidir.O gün çocuklarınızı dışarda tutmayın.Çünkü bu izini nefsine eğlence olarak kullananlarımız vardır.Yemeklerinizin ağızını besmele ile bir kapakla kapatın. Yemek yediğiniz tüm eşyaları yıkayıp öyle yatınız.Hayvanlarınızın ahırına cevizden yapılmış su ve yem kurnası kunlanmayın.Bunu yaparsanız hayvanınız telef olur.Yattığınız yatakların ve ev eşyalarının cevizden yapılmış olmamasına dikkat edin.Banyo ve pis suyu kabe istikametine atmayın bizden bir cemaatin öfkeli bakışına sebep olursunuz.Bizden kim size böyle bakarsa Sara hali dediğiniz hal zuhur olur.Yemekten artan kemikleri besmele ile kabe istikametinde uzak bir yere temiz bir kapta yada örtüyle bırakın.bırakırken "Allahım Bu rızıkları senin gözetiminde müslüman kardeşlerime hediye ediyorum.İhtiyaç sahibi müslüman kardeşlerime sadakamdır" deyip İhlas suresini o kemikler üzerine üzerine oku.O kemiklerden asla kafirler nasiplenemez.Ve bizden hayır duası alırsın.Bizden bir dua almış kimseye su bulmak kolaylaşır.Değerli madenlerin yerini biz ona fısıldarız.Şayet gözünün önünden bir karartı geçtiyse hemen Ayet el kürsi oku ve Hz.Muhammed(S.A.V) ve Ehli-beytine salavat et.Çünkü yanında bizden bir deli vardır, bilmeyerek sana zarar vermemesi için böyle yap.Çünkü bizden sadece akli durumu eksik olanlar sizin aleminizde süresiz kalabilir ve gezebilir.Kıyamete kadar bir mesuliyetleri de yoktur.O içinizden yanlışlıkla geçerse ve kendinizi koruma altına almış bir amelle dururken içinizden geçerse ürperirsiniz.Önününüzde yatarken ona basarsanız durup dururken ayağınız tökezler.Sebepsiz sandığınız tökezlemeleriniz bundandır.Dilini Isırırsan bilki bizim ısırdığımız birşeyi yemişsindir.Bizim ısırdığımız rızıktan yiyen kişinin dili takatsız kalıp kitlenip dişlerin önüne gelip sıkışır. Ey Abdulhay(R.A) Allahın Rahmet ve bereketi tüm müslümanların üzerine olsun" dedikten sonra ince bir duman çizgisi olup gözden kayboldu.


















__________________

ELiF LAM MiM SAD
semender isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
cin'ler, cin'ler hakkında, hakkında


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 05:39.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner