Ruhani

Ruhani (https://www.ruhani.net/)
-   Cinler ve Şeytanlar (https://www.ruhani.net/cinler-ve-seytanlar/)
-   -   Cinlerle insanların evliliği (https://www.ruhani.net/cinler-ve-seytanlar/1402-cinlerle-insanlarin-evliligi.html)

aSLı 02-16-2012 05:30

Cinlerle insanların evliliği
 
Gerek insan bilimi, gerekse kültürel olarak toplumların inanç ve düşünce yapılarına baktığımızda bunların temelle*rinde ya din veya sihir olgusuna rastlamak mümkündür ki, bu umumiyetle tabiat güçlerini elinde bulundurup idare eden insanüstü ilahi güçlerin varlığına inanma olgusudur yahut da insanların kimileri tarafından öğretilmek suretiyle de kazanılabilen yetenekler vasıtasıyla toplumun ihtiyaçlarına göre yönlendirilebilen insanüstü güçlerin ve bedensiz varlıkların mevcudiyetine inanma olgusudur.

Birincisini din, ikincisini ise sihir tabirleri ile ifade ettiğimiz bu iki olgu kimi toplumlarda birbirlerinin içine gir*mişler, kimilerinde din kaybolmuş sihir bir din gibi algılanmış, kimilerinde ise sihir kutsallaştırılarak ancak özel kişilerin anlayıp uygulayabildikleri olgular olarak kabul edilmiştir. Olağanüstülükler oluşturma yönünden sihre, çoğun*lukla uygulayıcılarına tabiatüstü ilâhilik yakıştırmaları yapılmak suretiyle, dinî bir kisve büründürme çabasına giril*miştir. Nitekim pek çok dinde bunun örneklerine rastlanılabilir. İnsanlardaki bu saplantılar yani dinî ve ilâhî kis*veye büründürme çabası, hak rasüllerin bu gibi ameliyelerin benzeri ya da daha üstün hallerini sihrî bir sisteme başvurmadan, doğrudan ilahî güçlerle uygulama girişimlerini zorunlu hale getirmiştir ki biz, bunlara mucize gösterme diyoruz. Böylece rasüllerin gönderilme sebeplerinden birisi de sihir ile dinin arasını ayırarak, sihirbazlarla vasıta görevi yapan bedensiz varlıkların (cinlerin) ilâhîleştirilmelerinin önlenmesidir. Nitekim bu tavır yasak*lanarak bir inanç bozukluğunun önü alınmaya çalışılmıştır. Buna en bariz misallerden birisi eski Yunan mitolojisi ve dinidir. Din ile sihir Grek kültüründe baş*langıçta mevcut idi; hatta Aristo ve Platon’da ifade bulan tevhid inancı hâkimdi. Ancak sihirde kullanılan üstün be*densiz varlıklar ilahileştirilerek tanrılara dönüştürüldü; böylece tevhid dini yozlaşmış oldu, küfür ve şirk hâkim oldu. Çok tanrılı dinlerin meydana gelişinde sihir önemli roller oy*namıştır.

Sihir İslamiyet’in başlarında Arab yarımadasında ya*şamış olan toplumların birçoğunda pratik olarak uygulanan bir hâdise olarak karşımızda durmaktadır. Şöyle ki putpe*rest Araplar, Kabala ya da Yahudi sihrini uygulayan Muse*viler sihrin çeşitli örneklerini ve astrolojik bazı işlemleri uy*gulamakta idiler. Bu, onlara geçmiş toplumlardan miras ola*rak geçmiş idi.

Cahiliye dönemi Arab toplumunda sihir yapılarak etki altına alınanlara meshûr deniliyordu. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem de nübüvvetinin ilk yıllarında ilâhi davetine icabet ederek pek çok kişinin putperestlikten sıyrılıp tevhid inancına sahip ol*malarına vesile olduğu için insanların düşüncelerini sihirle etki altına aldığı suçlamaları ile karşı karşıya kalmış; bazen kendisi cinlenmiş, bazen de sihirbaz tabirleri ile suçlan*mıştır. O, bu davetlerinde umumiyetle sadece Kur’ân’dan pa*sajlar okuyup dinlettiği için bazen Kur’ân için de bu yakış*tırmalar yapılmıştır.

Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem, gösterdiği pek çok çeşit mucizeler ile hem insanların inançlarını etki*leyerek sarsmış, hem de uygulanmakta olan sihri hak ettiği seviyeye indirgemiş ve dini üst plana çıkarmıştır. Buna karşılık sihrin insana yararlı olan sahalarında uygulama*lara izin vermiş, ancak kendisi bizzat bu gibi hâdiselerde sihri uygulamamış, bütünüyle mucizesi ile tabiatüstü müdahaleler icra etmiştir. Mesela olağanüstü tıbbî müda*haleleri müşahede edilmiştir. Akrep ve yılan sokmaları ile göz değmelerine karşı putperest Arabların şirk içermeyen sihri formülasyonlarını bazı ufak tefek değişikliklerle onay*lamış ve insana “yararlı” olması şartıyla uygulamalarına izin vermiştir. Bununla birlikte bazı ruhsal ve fizyolojik has*talıklarda Kur’ân’dan âyetleri bizzat kendisi okumak veya ashabına öğretmek suretiyle de İslâmî Nebevi temellerini atmıştır. Böylece İslâmî özge gerçek rukye (dua), aslını Nebevi buyruk ve bilgilerden temel almıştır.

İslâm duada ile dinî inançların arasında kesin bir çizgi vardır. Uygulamalarda ilâhi sözler kullanılır. İslâm inancında rukye duanın bir türüdür. Bazen vasıta ola*rak bedensiz varlıklar (melekler-cinler) kullanılır. Ancak hiçbir zaman bu varlıklar ilahlaştırılmazlar.

Tarihsel olarak baktığımızda rukye uygulama*da Kur’ân esaslı olmayan yabancı orijinli uygulamaları da görebilmekteyiz. Mesela Batıda “sihirli dörtgenler” diye de tabir olunan vefk uygulamaları ve harflerin “bast ve teksiri” gibi ameliyeler başka sihir ekollerden, İslâmîleştirilmek suretiyle sonradan sokulmuş şekiller olarak dikkatimizi çekmektedir. Bu uygulamanın sebebi, ev*velki sihir ekolleri kendi bünyesi işine alıp eritme yani İslâmîleştirme gayesine matuftur. İşte bu husus, aslında tahrif olunmuş dinlerin orijinlerinin tevhid inancı olduğunu vurgular gibi, sihir ekollerin çoğunluğunun da orijinlerinin bir olduğunu vurgulamaktadır.

Pek çok kültürlerde olduğu gibi İslâm toplumunda da dindar bir müslüman din karşısında sihrin seviyesini ve inanç karşısında olumlu ya da olumsuz taşıdığı değeri bilmemektedir. Hatta bu bilgi noksanlığı topluma öğretme ve on*ları bilgilendirme konumunda olan imamlar ve bilginlerde bile mevcuttur. Onlar sihri yeterli olarak tanımadıkların*dan topluma da hatalı telkinlerde bulunabilmektedirler. Bu telkinler özellikle Hanefî Mezhebi toplumlarda (şehirli) sihri inkâra yönelik bir merada seyretmiştir. Başlangıçta toplumun sihirle çok fazla ilgili bulunmayışı, ona yönelik itikadî ve şerî bakış açısını da etkilemiştir. Kûfe ve çevresi kültürel olarak sihir ile fazla içli dışlı olmadığı için Hanefilerin sihir olgularına bakışı inkâra yöneliktir. Buna karşılık tarihsel ve kül*türel bir olgu olarak Kuzey Afrika, sihir ile oldukça içli-dışlı olduğu için Mâlikî Mezhebi, sihri oldukça yapıcı yaklaşımlarda bulunarak tevile yönelmişlerdir. Belki de Mâlikîlerin bu tu*tumu “İslâmî Rukye” bu yörede kökleşip, bir sistem olarak ortaya çıkmasında önemli bir etken olmuştur.

Sihrin İslâm toplumlarında bazı yörelerde diğerlerine nisbetle daha az ya da çok mevcut olmasının bir diğer önemli nedeni de ekonomik etkenlerdir. Yoksul yörelerde sihrî çözümlere daha çok başvurulmaktadır. Buna karşılık fakir*liğin az görüldüğü, zenginlik ve refahın olduğu şehirlerde sihir uygulamaları azalmaktadır. Bu husus sadece İslâmî kültürlere has bir olgu değildir. (sh:11-15)

ARMİ 09-09-2012 17:59

Bir filmde cin insana asik oluyordu ona musallat oluyordu gercekten de boyle birsey olmasi soz konusumudur

Kosovalı 09-09-2012 18:41

Aslında fena olmaz biliyormusun. Akşam eve geldin baktın karı dırdıra başladı okursun yedi ayetel kürsü kafan rahat :D

ARMİ 09-09-2012 21:29

o da farklı bir bakış tabi :D



Alıntı:

Kosovalı Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 4602)
Aslında fena olmaz biliyormusun. Akşam eve geldin baktın karı dırdıra başladı okursun yedi ayetel kürsü kafan rahat :D


Hanedan 09-11-2012 23:50

Alıntı:

ARMİ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 4600)
Bir filmde cin insana asik oluyordu ona musallat oluyordu gercekten de boyle birsey olmasi soz konusumudur

evet malesef öyle vakalar görülüyor

ARMİ 09-11-2012 23:52

Peki boyle birseyin oldugunu nasil anlayabiliriz

Hanedan 09-12-2012 00:06

kişi kendisi anlar bizzat her şekilde hissettirir

güneşdeniz 09-12-2012 01:24

evlilere aşık olmazlar dimi :D

MustoCan 05-20-2014 23:34

benim cinlerim var benle konusuyolar ben şimdi onlarlan evlenırsem onları görecekmiyim ?

nevfell 09-02-2015 18:50

Alıntı:

Kosovalı Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 4602)
Aslında fena olmaz biliyormusun. Akşam eve geldin baktın karı dırdıra başladı okursun yedi ayetel kürsü kafan rahat :D

bu güzeldi )))) :D


Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 19:59.

Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0