Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-11-2012, 02:22   #1 (permalink)
SUMASALI

 
SUMASALI - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 812
Konular: 257

Karma Puanı: 2

Standart İhtiyar balıkçı

Kar yağarken balığa çıkmak... Diye düşündü.

Hava kapalı, ama sakin olmalıydı. Çok fazla karanlık değil. Hafifçe sisli... Lapa lapa yağmalıydı kar. Denize ninni söyleyen sesiyle uyutmalıydı onu. Dalgasız, çarşaf gibi olmalıydı deniz. Ve rüzgarsız...

Kayığıyla, küçük köylerin kasabaların yanından geçerken iç çekmeli, sigarasından bir nefes çekmeli, ev yapımı kırmızı şarabından bir fırt çekmeliydi. Nede keyifli olurdu ahh! Öyle havalarda kıyıdan geçerken köylere bakmak. Hele akşamın karanlığı çökerken. Hele de yanarken tek tük, evlerin ışıkları...

Köy evlerinin soba borularından göğe yükselirken dumanlar. Tepelerin yamaçlarında, zirvelerinde binbir ev... Sarı sarı ışıklar yansır odalarından. Dumanları tüter bacalarından. Kıyı evlerinin bahçelerinin dibinden geçerken kayık. Koşar köpekler havlayarak. Yetişmek, denizdeki yabancıyı yakalamak istercesine. Hafızalarına nakşetmek istercesine resmini. Düşman kokusu olarak hatırlamak üzere kokusunu...

Kayığın içinde sigarası tüten adam...

Üzerindeki yağmurluk kardan bembeyaz. Adamın yüzü, bıyıkları bembeyaz. Kayığının içi balık dolu ağzına kadar. Yüzü güleç. Neşeyle gülüp geçer köylerin yanı başından. Balıklara bakar bakar güler. Çipura, levrek, lüfer. Biraz hamsi, biraz da sardalya. Karagöz, kalkan, dil, barbun, tekir...

Dünya beyaza keserken adam hızlandırır kayığını. Artık hava kararmaktadır. Önce, kasabanın balık pazarına yanaştırır kayığını. Böyle bir havada hiçte zorluk çekmez satmakta balıklarını. Cebi parayla dolu... Kasabanın sokaklarında dolaşır, alışveriş eder. Sonra tekrar döner kayığına. Hızla, evine doğru sürer...

Lapa lapa kar yağarken.

İhtiyar balıkçının en sevdiği şeydir mangal yakmak. Hem de açık havada. Hem de deniz kıyısındaki küçük kulübesinin önünde. Akşamın karanlığında. Karla kaplı kumlara saplar kocaman şemsiyesinin ucunu. Altına girer. Bir de lamba çeker oraya, ışığı cılız cılız yanan. Ayırdığı bir kilo lüferi pişirirken ellerini ısıtır mangalın ateşinde. Deniz, karanlık bir sonsuzluk gibi uzanırken önünde. Şerefine kadeh kaldırır hayatın. Denizin. Yağan karın. Güzel gecenin.

Sonra doyamadan kaçar soğuktan. Keyifle yakar küçük sobasını. Isıtır küçücük kulübesini. Uyur... Deliksiz. Doyamadan hayata...

Hemşire üzerine eğilirken yoğun bakım ünitesindeki yatağında. İhtiyar balıkçı. Bu dünyada tek tabanca. Kimsiz. Kimsesiz. Ama ölümüne severken hayatı. Ölümüne en yakın yerde olduğunu bilirken...

Yoğun bakımın camlarında yansırken gecenin ışıkları. Uykulu ve yorgun hemşire esnerken. Yanındaki yatakta biraz önce ölmüş olan yaşlı adamın cesedini götürürken hastabakıcılar...

İhtiyar balıkçı...

Onlara bakmıyordu bile. Son defa, diye düşünüyordu; Böyle bir gecede. Kar yağarken lapa lapa... Çıkabilseydim balığa, son defa. Ve sonra ahhh, kulübemin önünde bir kilo lüferle. Kor ateş olmuş çıtırtılarıyla yanan mangalımda ısıtabilseydim ellerimi. Yakabilseydim sigaramı...

Böyle öleceğime yoğun bakım yataklarında...

O güzelim gecede. Binseydim kayığıma. Kar yağarken lapa lapa...


















__________________

Yüzlerce rekat gördü dizlerim.
Yüzlerce kez kapanıp secdeye seni diledim.
Sev n’olur...
Kimseyi sevmediğin gibi, kimsenin beni sevmediği gibi...


SUMASALI isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla