Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-26-2011, 23:49   #1 (permalink)
Sahir

 
Sahir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 656
Konular: 633

Karma Puanı: 10

Standart İdam Fermanı

Mısır'da Tolunoğulları hanedanının kurucusu Ahmed b. Tolun, Halife Memun zamanında Bağdat'da saray kumandanlığı yapmış olan Buhara Türklerinden Tolun'un oğluydu. Pek dindar ve dürüst biriydi.

Ahmed'in gençlik yıllarında bir gün, babası Tolun onu bir iş için hükümet konağına göndermişti. Ahmed orada Tolun'un cariyelerinden birinin bir hizmetçiyle fuhuş halinde olduğunu görmüştü. Fakat babasının yanına dönünce, bu olaydan hiç bahsetmemişti. Ancak cariye, Ahmed'in gördüğü durumu babasına anlatacağından korktu, Tolun'a gidip şöyle söyledi:

- Biraz önce falan yerdeyken Ahmed yanıma geldi, beni yoldan çıkarmak istedi. Ben de ondan kaçarak köşküme gittim.

Bu sözlere kanan Tolun, Ahmed'i yanına çağırdı. Yazdığı bir mektubu mühürleyip kapatarak, bunu kumandanlardan adını belirttiği birine götürmesini emretti. Cariyenin anlattıklarından ona bir şey söylemedi. Mektupta ise şöyle yazıyordu:

'Bu mektubu taşıyan kişi sana gelince boynunu vur, kesik başını da bana gönder.'

Ahmed mektupta yazılanları bilmiyordu. Mektubu aldı, çıkıp gitti. Giderken sözü geçen cariye onu gördü ve yanına çağırdı. Tolun'a söylediği yalan sözlerin nasıl karşılandığını iyice anlamak istiyordu.

Cariye, Tolun'a bir mektup yazdıracağı bahanesiyle Ahmed'i yanında eyledi. Gideceği yere göndermek için Ahmed'in elindeki mektubu aldı. Mektupta bir hediye emri olduğunu sanıyor, bu hediyeyi de kendisiyle fuhuş ortağı olan şahsın kazanmasını istiyordu. Bunun için mektubu onunla ilişkide bulunan hizmetçiye teslim ederek, bahsedilen kumandana gönderdi. Kumandan mektubu okuyunca emir gereği onu getiren hizmetçinin başını kestirip Tolun'a gönderdi.

Bu duruma şaşıran Tolun, olanlardan habersiz Ahmed'i aratıp yanına getirtti. Mektubu ne yaptığını sorunca, Ahmed gördüklerini aynen anlattı. Durumu anlayan cariye de korkuya kapıldı, Tolun'a gidip yaptığını itiraf etti, bağışlanmasını istedi.

Aynı cariye yüzünden idama mahkum olup yine idamdan kurtulan Ahmed b. Tolun ise, babasının yanında ayrı bir değer kazanmıştı.

---------------

Birgün hazret-i Ebû Bekr 'r.a.', hazret-i Fahr-i âlem seyyid-i veled-i âdem Nebiyyi muhterem ve habîb-i mükerremin 's.a.v.' huzûr-ı şerîflerinde, se'âdetle otururlarken;
Bir bedbaht kötü huylu kimse; bir edebsizlik edip, Ebû Bekre dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi. Hazret-i Server-i kâinât; o edebsiz, Ebû Bekre edebsizlik etdikce; birşey söylemez, ba'zan da tebessüm eder idi. Hazret-i Ebû Bekr; o bedbaht ve edebsizin edebsizliği haddi aşınca; zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyleyince; hazret-i Fahr-i kâinât, se'âdetle ve devletle yerinden kalkıp, gitdi. Hazret-i Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' Sultân-ı Enbiyânın ardına düşüp, yetişdi ve dedi ki:
- Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edebsizlik edip, gönül incitirken, susu, birşey söylemediniz. Şimdi, ben ona söyleyince, kalkıp, gitdiniz; sebebi nedir.
Hazret-i Fahr-i kevneyn ve Resûl-i sakaleyn 's.a.v.' buyurdu ki:
- Yâ Sıddîk! O hayâsız ve bedbaht sana dil uzatmağa başladığı zemân, Allahü teâlâ bir melek gönderdi ki, o kimseyi karşılayıp, kovacak idi. Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın. O melek gidip, yerine iblîs geldi. İblîs-i la'înin olduğu yerde, ben durmam.
Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk 'r.a.' ondan sonra, vaktli vaktsiz söz söylememek için, mubârek ağzına bir taş koyar idi. Ne zemân söz söylemek lâzım gelse, evvelâ fikr ederdi. Bir söz söyliyeceği zemân, o sözü kendi kendine nice zemân düşünür, tefekkürden sonra, mubârek ağzından o taş parçasını çıkarıp, ne söz söyliyecek ise söyler idi. Sonra o taş parçasını mubârek ağzına alıp, tesbîh ve tehlîl ile meşgûl olurdu. Kimseye, hayrdan ve şerden dünyâ kelâmı söylemez, eğer kat'î lâzım ise ve çok efdal ise, söylerdi. Yoksa, gecede ve gündüzde tesbîh ve tehlîl ile meşgûl idi.
Sahir isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla