Ruhani  

Go Back   Ruhani > Evrensel Enerjiler > Astral Seyahat > Teknikler

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 03-05-2012, 00:18   #1 (permalink)

 
musemma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 486
Konular: 443

Karma Puanı: 7

Standart Perispri – astral beden nedir?

Ruh özündeki sonsuzluk ve ilâhî kudret nedeniyle doğrudan doğruya maddeyle temas edemez.
Zaten madde de ruhun enerjisini doğrudan taşıyamaz.
Arada başka maddî araçlar, bedenler vardır.
Bu ara vasıtalara, ara bedenlere ruhçulukta perispri adı verilir.
Doğu öğretilerinde bu bedenlere astral, mantal, kozal gibi çeşitli adlar takılmıştır.
Perisprital beden, astral beden ya da diğer adıyla süptil beden, asla ruhun kendisi değildir.
Sadece daha ince titreşimli bir maddeden oluşmuş bir bedendir.
Ruhçulukta, maddenin değişik vibrasyonel katmanlarından oluşturulan bu bedenlere astral bedenler ya da perisprital yapılar adı verilir.
Bir örnek verelim: Kor ateşi, maşa olmadan elle tutamayız ya da elimize kalem almadan yazı yazamayız.
Ruhun da maddesel bedenlerle irtibat kurabilmesi için fevkalâde ince bir maddeden meydana gelmiş ara bedenlere gerek vardır.
Bu perisprital bedenlere ruhun mantosu adı da verilir.
İnsan çeşitli enerji bedenlerden meydana gelmiş bir bütündür.
Ruhtan maddî ortama doğru, bir titreşimler skalası gibi renk tayfının en koyusundan en açığa uzanışı gibi bir akış vardır...
Bir örnek verelim: Barajdan gelen elektrik evlerimizin içine direkt olarak verilebilir mi?
Ana kaynaktan 30 bin volt olarak çıkan elektrik çeşitli trafolardan ve santrallerden geçe geçe 220 volta iniyor ve onu ancak bu indirgenmiş hâliyle kullanabiliyoruz.
Mutlaka bizi sarıp sarmalayan bir enerji bedenimiz vardır.
Bu enerji bedeni ışıklı bir kozaya benzetmek mümkün.
Sanki ışıklı bir koza içindeyiz ve çevreye ışık saçarız.
Enerji bedenimiz çevreye sürekli ışınım yayar.
Kirlian fotoğrafçılığı da “aura“ adı da verilen bu ışık bedenin resmini çeker.
Astral bedenin yaydığı bu ışınım maddeden kaynaklanmaz.
Buna ruhsal ışınım veya biyomanyetik ışınım da denir.
Örneğin, halk arasında hayalet görmek olarak tanımlanan fantom görmek, ruhu görmek değil, bu süptil enerji bedenlerini görmektir.

İnsanı oluşturan üç prensipten biri olan astral bedenin canlandırıcı ve hareket ettirici rolünü daha önce de gözden geçirmiştik.
Bu işleyiş otomatik olarak gerçekleşmektedir.
Bunun en açık göstergesi, uyku sırasında da fonksiyonların mükemmelen yerine getirilmesidir.
Astral bedenin etki merkezi göğüs kafesindedir.(TİMUS)
Ve hareketi sağlamada kullandığı sinir gücü, büyük sempatik sisteme bağlı sinirlerde dolanır.
Bu, onun anatomik yapısıdır.
Asıl ilginç olanı onun iki kutuplu oluşudur.

Bir bölümü ruh varlığına, diğer bir bölümü de fizik bedene yöneliktir.
Bu aracı beden ya da okültistlerin tanımladıkları gibi "plâstik aracı", bir taraftan ruh varlığına, diğer taraftan da fizik bedene hizmet eder.
Bedene olan hizmeti, onun organik yaşamını yönetmesi, ruh varlığına olan hizmeti ise onun fizik ortam ile ilişki kurmasını temin etmesidir.

Uyku ya da bayılma hâllerinde ruh varlığı ile beden arasındaki bağlantılar birkaç saatliğine ya da birkaç dakikalığına kesintiye uğrar.
Bu, âdeta elektriklerin kesilmesinden ötürü yayın yapamayan bir televizyon istasyonuna benzetilebilir.
Fizik plâna etkide bulunabilmesi için gerekli olan enerji devreden çıkmıştır.
Dolayısıyla görürüz ki astral beden, ruh varlığının maddeye etkide bulunabilmesi için gerekli olan insanî elektriği, yani sinir seyyalesini(*), sinir gücünü sağlamaktadır.

Bu sinir gücünün, solunum vasıtasıyla alyuvarlara aşılanan hayatî enerjinin beyincik tarafından kullanılması ile üretildiğini, enerjinin büyük sempatik sistem guddelerinde depolandığını, uyanıklık hâlinde beyinciğin bu enerjiyi üst beyincik sapı ile beyine yollayıp ruh varlığının fizik âleme şuurlu etkilerde bulunmasını temin ettiğini ve büyük sempatik sistem depolarındaki sinir seyyalesi tükenmeye başladığında uyku hâlinin meydana geldiğini ve bu durumda beyinciğin alt beyincik sapı vasıtasıyla sempatik sistem guddelerini sinir gücüne doyurduğunu ve bedeni gün içindeki yeni faaliyetlere böylece hazırladığını genel tıbbi bilgilerden zaten biliyoruz..

Bedenimizi meydana getiren hücrelerin de belli yaşam süreleri vardır.
Onlar da doğar ve ölürler.
Astral beden, vücudumuzu oluşturan tüm organların ve dolayısıyla hücrelerin oluşturulmasını ve yenilenmesini sağlar.
Öyle ki, okültistler, bir kişiye yedi sene sonra rastladığınızda, onda yedi sene önceki hücrelerden bir teki bile kalmamıştır; tüm hücreleri yenilenmiştir, derler.
Fizik bedeni meydana getiren ve hareket ettiren bu büyük zekâ, insanın dışındadır.
Güneşi, Dünyayı ve diğer gezegenleri de canlandıran ve hareket ettiren bu zekâdır.
İnsanın organik prensibi bu kâinatın bir hücresidir ve dolayısıyla bu kâinatta mevcut tüm varlıkların tâbi oldukları yasalara bağımlıdır.
Okültistler bu yasaların "Yaratıcı Zekâsı" tarafından yönetilmekte olduğunu belirtirler.

Âlemimizdeki tüm varlıkların ve tüm güçlerin tekâmülünü yöneten zekâ, insanın da organik yaşamını yönetir.
Bunların İlâhî İrade Yasaları olduğunu biliyoruz.
Kendimizi genellikle diğer insanlardan, toplumlardan ayrı farz ederiz.
Kendimize göre kurduğumuz bir düzen, bir işimiz, belli dostlarımız, bir çevremiz vardır.
Bunun dışında kalanlardan haberimiz bile yoktur.
Ancak kitle iletişim araçları vasıtasıyla bazı bilgiler ediniriz.
Ama işin aslı farklıdır.
Bizler tanımadığımız insanlara da, diğer milletlere de, diğer kıtalardaki tüm insanlara da, âlemimizdeki diğer gezegenlere de görünmez bağlarla bağlıyız.
Papusun dediği gibi "Bir sinek kanadının titreşimi evren çapında bir etkiye sahiptir."(*)

Bizi çevreleyen âlemde ne olup bitiyorsa aslında hepsi bize ulaşıyor.
Ama bundan şuurlu olarak bir sonuç çıkarmak, bunun farkına varmak biz insanlar için çok zor.
Bu belli bir liyakati, belli bir hassasiyeti, belli bir çabayı gerektiriyor.
Bir icap dahilinde oluyor.
Astral seyyale, varlık alemindeki tüm zerrelere sinmiş durumdadır.
Ve tüm âlem bir tek, bir bütün oluşturmaktadır.
Dolayısıyla tüm insanlık da bir bütün oluşturmaktadır.
Ben, o, diye bir ayrım yoktur aslında.
Her şey bir bütün, ama henüz bunu böyle görebilecek durumda değiliz.

Gezegenlerin birbirlerine göre olan pozisyonlarında meydana gelen değişiklikler ve oluşan etkiler astral seyyale vasıtasıyla bize ulaşmakta ve organik yaşamımıza dek yansımaktadır. Görüyoruz ki, farkında olmasak dahi, ayaklarımızla toprağa, ciğerlerimizle atmosfere bağlı olduğumuz gibi, astral bedenimiz vasıtasıyla tüm varlık âlemine, bizi çevreleyen evrene bağlı durumdayız.

(*) Son zamanlarda kaos teorisinde söz edilmekte olan "kelebek etkisi"nin okültist Papus tarafından ifade edilmiş kapsamlı bir versiyonu.

Biyometreler...

Bu evrensel gücün dolanını tespit etmek için biyometreler yapılmıştır.
Bu âlet, astral akışkan ya da sinir seyyalesi etkisiyle hareket edebilen bir ibreden oluşur.
Louis Lucasın yaptığı âlette mıknatıslanmış bir ibre vardı ve bunun altından dengeli durmasını sağlamak için bir elektrik akımı geçiyordu.
Böylece ibre nötr oluyordu, denge sağlanıyordu.
Birisi âlete yaklaşınca ibre sağa sola oynamaya başlıyordu.
Bunu sonraları Fortin adlı bir papazın ve Dr. Baraducun yaptıkları biyometreler izledi.
Baraducun araştırmaları sonucu elde edilen bilgilere göre astral seyyaleyi bedenimizin sağ tarafından emmekte, bir an kendimizde tuttuktan sonra sol taraftan vermekteyiz.

Ayrıca Dr. Jouarre da, Baraducün biyometresinden daha küçük bir aygıt geliştirmeyi başarmıştır.
Bir kısım bilim adamları, insanın evrensel bir prensiple temasta olması ihtimalini zayıf bulmuşlar ve ibrede meydana gelen hareketin vücut ısısından kaynaklandığını savunmuşlarsa da, aygıt tüm bu etkenlerden yalıtılmak suretiyle de fonksiyonunu sürdürdüğünden, bu tez çürütülmüştür.
Sonuç olarak denebilir ki, biyometreler astral seyyalenin insanda dolandığının birer kanıtını teşkil etmişlerdir.

(*) Seyyal(e):
• Akıcı şey, su gibi sıvı olup akan. Çokça akan su.
• Yer değiştiren her şey.

RUH HAKKINDA…

Ona, bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın (15/29)
Kullarından dilediklerine, melekleri emrinden olan ruh ile indirir: Benden başka ilah yoktur, şu halde benden korkup-sakının diye uyarın (16/2)
Sana ruh'tan sorarlar; de ki: "Ruh Rabbimin emrindendir, size ilimden yalnızca az bir şey verilmiştir " (17/85)
Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona ruhundan üfledi Sizin için de kulak gözler ve gönüller var etti Ne az şükrediyorsunuz? (32/9)
Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman, siz onun için hemen secdeye kapanın (38/72)
İmran'ın kızı Meryem'i de Ki o kendi ırzını korumuştu Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik O da Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti O, (Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı (66/12)

Ruh; insana hayat veren ve onu düşünen, anlayan, idrak eden bir kişi haline sokan maddi olmayan, ölümsüz varlık.
İnsanlık tarihinin belki de ilk dönemlerine kadar uzanan ve insanları üzerinde düşündürmeye sevkeden ruh.

Ruh hakkında ayet ve hadisler dışında ileri sürülen bütün görüşler kabule ve redde açıktır.
Çünkü mutlak bilgi anlamında bir bağlayıcılıkları yoktur.

"Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir.
Size ancak az bir bilgi verilmiştir."(Isra Suresi 85) ayetindeki ruhtan,insanı canlı kılan ruhun kastedilmediğini ve dolayısıyla, insanın ruhu hakkında alimlerin konuşmalarının caiz olduğunu ileri sürenlerin, ruh hakkında ortaya koymuş oldukları görüşler, hiçbir zaman ruhun mahiyetinin gerçekliği hakkında ne tatmin edici olmuştur ve ne de aklın ve hayalin ürünü olmaktan ileri gitmişlerdir.
Çünkü bilgi verilmeyen konu, tamamıyla gayb alemiyle ilgilidir ve gayba dair bilgileri de Allah'tan başka kimsenin bilmesi söz konusu değildir.

Ruh çağırma…

ruhun varlığını kabul eden fakat hakkında sapık ve gerçek dışı bir anlayışa sahip olan kimseler, ölmüş insanların ruhlarıyla irtibat kurulabileceğini ve böylece, gayb aleminden bilgi alınabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Bu kimseler düzenlemiş oldukları ruh çağırma seanslarıyla insanları kandırmakta ve onların cehaletlerinden istifade ederek menfaat elde etmektedirler.
Ruh,Allah Teala'nın emrinde ve denetiminde olan bir varlıktır.
Onun insanlar tarafından çağrılıp bazı istekler yerine getirmesinin mümkün olduğuna inanmanın hiç bir dayanağı yoktur.
Peki İslamdan önce ve hala İslam dışındaki inanışlarla başlayalım ruh hakkında bilinenlere, bilindi sanılanlara.

Ruh Hakkında İslam Dışı İnançlar...

Eski Mısır ve Çinliler ikili ruh inancına sahiptiler.

Mısırlılar, ölümden sonra bir ruhun cesedin yanında kaldığına, diğerinin ise ölüler diyarına gittiğine inanırlardı.
Çinliler, insanın ölümüyle birlikte kaybolan bir ruhu yanında ölümden sonrada yaşayan ve kendisine tapınılması gereken üstün bir ruhun (Hun) varlığına inanmaktaydılar.

Yunan felsefesinde ruh kavramının içerdiği anlam, dönmelere ve felsefi akımlara göre değişmiştir.
Epikuruscular ruhun beden gibi atomlardan meydana geldiğini ileri sürerlerken, Platoncular ise, ruhu ilahlarla soy birliğine sahip, madde ve cisimden soyut bir tözsel ilke olarak kabul ediyorlardı.
Hristiyanlıktaki ruh anlayışı, antik batının putperest etkisiyle vahiy gerçeğinden farklı bir platforma oturtulmuştur.
Mesela, Allah bir ruh olarak telakki edilir ve Ruhul Kudüs (Cebrail), teslis inacının bir unsuru olarak Allah'a şirk koşulur.

Öte taraftan, insanlara ait ruhlar konusunda da bir takım gerçek dışı ve mesnetsiz iddialar ortaya atılmıştır.
Misal olarak vermek gerekirse, İncil'de "Ruh, rüzgar gibi,istediği yere eser.
Rab ile birleşen onunla bir ruh olur" (P.Janet G.Seallies, 148)

Bazı dinlerde, ölümsüz olan ruhların bir beden den başka bir bedene geçtiğine inanılmaktadır.
Ruh göçü (Reenkarnasyon denilen bu inanışa göre, ölen bir kimsenin ruhu tekrar bir bedenle dünyaya döner ve bu sonsuza dek böyle sürer.
Hint inançlarında yer etmiş bu düşünce Mısırda da yaygındı.
Antik Yunan filozoflarından Pyhtagoras, ru göçüne inanmakta, Platon ise bilginin önceki yaşamdan kalan bir birikim olduğu iddiasını desteklemek için ruh göçünü delil olarak ileri sürmekteydi.
Mutlu olmak istiyorsak, hayatın cisimde değil, ruhta olduğuna inanmalıyız. (Tolstoy)
Bizi şartlardan çok, ruh yapımız mutlu kılar. (Voltaire)
Ruhu öldürmek, cismi öldürmekten daha büyük bir cinayettir.(Gerhart Hauptmann)
İnsan ruha bakmalı, güzel bir vücutta güzel bir ruh olmazsa neye yarar.(Euripidies)
Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan herşey sessiz ve sağırdır. (Epicharm)
Ruhun da vücut gibi ihtiyaçları vardır. (Rousseau)
Basit bir ruh mutluluklarla övünür, felaketlerle de yere serilir. (Epicure)

Kur'an-ı Kerim'de ruh...

Allah Teala, Hz.Adem'le başlayıp Hz.Muhammed (s.a.s) ile son bulan vahiy süreci içersinde insan oğluna bir çok gaybi meselede bilgilendirmiştir.
Madde dışı aleme dair bilgilerden sağlıklı ve güvenilir olanı sadece Allah'ın peygamberleri aracılığıyla insanlara ulaştırmış olduğu bilgilerdir.

Kur'an-ı Kerim'de ruh kelimesi değişik bir kaç anlamda kullanılmıştır.

1)Allah Teala, Hz.adem (a.s.)'ın cesedini topraktan şekillendirdikten sonra ona kendi ruhundan üflemiş ve böylece Adem (a.s.) hayat kazanmıştır.
Yine insanı ana rahminde yarattıktan sonra, ona kendi ruhundan üflemiş ve onu ruh sahibi bir insan haline getirmiştir.
* O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insan çamurdan yaratmıştır.
Sonra onun zürriyetini, dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir.
Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir... (Secde Suresi 7-9)

* Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım." "Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın." (Sad Suresi 71-72)

2) Ruh kelimesi Cebrail (a.s.)'ın karşılığı olarak da kullanılmaktadır.

Bu anlamda "Ruhul-Kudüs" ve "Ruhul-Emin" terkipleri ile geçmektedir.
Andolsun biz Musa'ya Kitab'ı verdik.
Ondan sonra ardı ardına peygamberler gönderdik.
Meryem oğlu İsa'ya da mucizeler verdik.
Ve onu, Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile destekledik. .....(Bakara Suresi 87)

* Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.(Resûlüm!) Onu Rûhu'l-Emîn (Cebrail) indirdi…
Senin kalbine; uyarıcılardan olman için. (Şura Suresi 192-194)

3) Ruh kelimesi ile Allah Teala'nın vahyi yani ayetleri kastedilir.
* Allah meleklerini, vahyi (ruh) ile kullarından dilediğine göndererek...(Nahl Suresi 2)

*Ruh Hakkında İslam Alemindeki İnanışlar*

* Değişik tuhaf yaratılışlı bir melek.
* Cesede hayat veren şey. (Fahreddin er-Razi, Tefsirül-Kebir)
* İnsanı canlı kılan bu ruhun mahiyeti, insandan bedeninde gördüğü fonksiyonu, cisimle birleşmesinin şekli ve bağlantısı Allah'tan başka hiç bir kimse tarafından bilinemez. (Kurtubi)
* Ruh, yüce, nurani ve hayat sahibi bir varlıktır.
Ancak, duyu organlarıyla hissedilebilecek cisimler gibi değildir.
Bir anlamda, suyun gül içinde dolaşması gibidir.
Bedende dolaştığı müddetçe ona bağlı olarak tüm organlara hayat verir. (Alusi ve Ibn Kayyım el-Cezviyye)
* Allah Teala,kıyamet gününe kadar Adem (a.s.) dan olacaklarının tamamını huzurunda toplamış,önce onları ruh haline getirmiş, sonra onlara şekil vermiş ve de onları kendi nefisleri üzerine şahit tutarak "Ben sizin Rabbiniz değilmiyim?" diye sormuştu.(Ibni Kesir, Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri)
* Ruh, anlayan, idrak eden ve kelama muhatap olup cevap verebilen kişilik kazanmış yapıdadır.
* İlim erbabı, ruhların bedenlerden önce olduğu ve Allah'ın onları konuşturup şahit kıldığı hususunda ittifak etmişlerdir. (Ebu Hureyre r.a.)
* Ölüm meleği tarafından ruh kabzolunur,bedenden geri alınır, kıyamet gününe kadar geçici olarak kalacağı alemde "Berzah Alemi"alıkonulur.
Dünya ile ahiret arasında bir geçiş olan Berzah Alami'nin mahiyetini ancak Allah Teala bilmektedir.
Ancak, Berzah Aleminde ceza veya mükafat ruhlar üzerinde etkili olur.
Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur. (Tirmizi)
* Ruhlar beka (süreklilik) için yaratılmışlardır.
Ölen, insanın cesedidir.
Ruh, bedenden ayrıldıktan sonra, kıyamet günüde tekrar bedenine dönünceye kadar, Allah'ın nimet ve azabına muhatap olacaktır.
* Ruhun, bedene girmeden önce belirli bir şekle sahip olup olmadığı ve durumu hakkında insanoğlunun hiç bir bilgisi yoktur.
* Ruh, bedenle birlikte gelişir, olgunlaşır ve kişilik kazanır.
Zaman bedeni yıpratır, fakat ruh zamanın yıpratıcılığından etkilenmez.
Kişinin iyi işleri, ibadetleri ruhu güzelleştirir, kuvvetlendirir ve olgunlaştırır.
Kötü ameller ise aksi tesir yapar.
* Ruh insan şeklindedir. (Ibn Kayyim, Kitabu'r-Ruh)
* İyi amelle beslenmiş ruh, dünyadaki şeklinden daha mükemmel, daha parlak daha nurlu olmakta, ibadeti vücuduna ruh olarak yansımaktadır.
* Ruhlar bedenlerden daha net birbirinden ayrılırlar.
Bedenlerin birbirine benzemesi, ruhların birbirine benzemesinden daha fazladır.
Yüce ruhlar, melekler bir beden içinde bulunmadan birbirinden ayırtedildiğine, cinler de yine birbirinden farklı olduğuna göre; bir beden içinde gelişen insan ruhlarıda elbette birbirinden farklıdır ve ayırtedici özelliklerini korurlar. (Ibn Kayyım el-Cezviyye)
* Ruh, kabirde cesede girecektir.
Yalnız bu bedene hayat vermeşeklinde değildir.
Kabirde ruhun cesetle irtibatı, uykuda bedenle irtibatı gibidir. (El-Cevahir fi Tefsiril kuran)

*Hadis-i Şeriflerde Ruh*

* Ruhlar toplu cemaatlerdir.
Onlardan birbiriyle tanışanlar kaynaşır, tanışmayanlar ayrılır. (Buhari)
* Şüphesiz sizden birinizin teşekkülatı annesinin karnında kırk günde toplanır.
Sonra orada o kadar bir müddetde pıhtı olur.
Sonra o kadar müddetde orada bir parça et haline gelir.
Sonra,Allak ona bir melek gönderir.
Melek'e, "Amelini, ecelini, rızkını, şaki veya said olacağını yazması şeklinde dört kelime emrolunur.
Sonra da ona ruh üflenir... (Buhari)
* Allah Teala, Adem'i yarattığında sırtını sıvazlamış ve kıyamet gününe kadar Allah Teala'nın onun onun zürriyetinden yaratacağı her insan onun sırtından düşmüştür.(Ibni Kesir, a.g.e.)
* Ölenin gözü, alınan ruhunun ardından bakakalır.
Melek kabzolunan ruhun elinden tutar, bu sırada yeryüzünde benzeri görülmemiş bir koku meydana gelir.
* Müminin ruhu çıktığı vakit, onu iki melek karşılar, yukarıya çıkarırlar.
Sema ehli, "Güzel bir ruh yer tarafından geldi. Allah sana ve yaşattığın cesede salat eylesin" derler.
Peşinden onu Rabbine götürürler.
* Gerçekten ölü kabrine konulduğu vakit, kendisini getirenlerin oradan ayrılırken ayakkabılarının seslerini pekala işitir. (Muslim)

Kaynak:
1) Ruh, Ömer TELLİOĞLU, Şamil İslam Ansiklopedisi,
2) Elmalı Tefsiri
3) Güzel Sözler, Bilal Eren

RUH GÖRÜNÜR MÜ?

Ruh görünmez...
Bedensiz bir varlık medyomsal özellikleri olan bir kimseden çıkan ektoplâzmik maddeyi şekillendirir.
İşte bazen rastlanan ruh fotoğraflarında çıkan görüntü böyle bir ruhsal yansımadır.
Ektoplâzma, fizik medyomdan çıkan macunumsu veya buharımsı bir ince titreşimli maddeler topluluğudur. Ektoplâzma bazen medyomla arasındaki ilişki hiç gözükmeden de tezahür eder.

Daha açıkçası ektoplâzma medyom aracılığıyla astral maddenin veya esirî maddenin üç boyutlu sistem içinde oluşumundan ibarettir.
Bütün hayalet olayları ve fantomik görüntüler böyle meydana gelir.
Demek ki, gördüğümüz fantom ruh varlığının kendisi değildir.
O çevrede bulunan medyomsal özellikli bir şahsın yardımıyla astral maddenin bir görüntü şeklinde oluşmasıdır.

Tekinsiz evler, perili evler ve mezarlıklarda görülen fantomlar genellikle otomatik tarzda oluşurlar ve yarı ektoplâzmik tezahürlerdir.
Uzakta ve yakındaki astral veya ektoplâzmik cevherlerden yararlanarak ortaya çıkarlar.
Bu astral veya ektoplazmik oluşumlardan korkmaya hiç gerek yoktur.
Unutmayalım ki, irademiz dışında hiçbir varlık veya varlık sistemi bize zorla hiçbir şey yaptıramaz.
Yeter ki, biz korkmayalım, boyun eğmeyelim ve mücadeleden vazgeçmeyelim.
Sonunda mutlaka kazanan biz oluruz!


















__________________

la ilahe ente sübhaneke inni küntü minezzalimin
musemma isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
astral, beden, nedir?, perispri

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 23:30.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner