09-24-2012, 22:14 | #1 (permalink) |
Üyelik tarihi: Dec 2011
Mesajlar: 536
Konular: 144
Karma Puanı: 22
|
ŞEYHU’L EKBER A. MUHYİDDİN İBN-İ ARABİ Hz HAYATI, GÖRÜŞ ve ESERLERİ
İsimleri, Soyu:
H.560-638/M.1164-1240 yılları arasında yaşamış olan Cenab-ı Şeyh’in bilinen yüce isimleri; Ebubekir Muhyiddin İbn. Muhammed bi Ali bin al-arabî at-Taî al Hatemî, İbn-u Süraka, Kibrîti Ahmer, Rehberi Âlem, Kutbu’l-Ârifin, Şeyhu’l A’zam’dır. Abdullah Muhyiddin al- Arabî ve Şeyhu’l Ekber, İbn’i Arabî isimleri onun en tanınmış olan isimleridir. Tasavvuf büyükleri arasında ise; Hazreti Muhammed’in velâyet mührü manâsına gelen “Hatmu’l-Vilâyet el Muhammediyye” diye anılmıştır. Kendileri bu mevzuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır: – “Ben Nebî değilim, Resûl’de değilim, velâkin ben vârisim. Verâset-i Muhammediyye hasebiyle tecelli etmekteyim, Hakikat-i Muhammediyyeden mütecellî olan mâhiyeti, O’nun ilm ü hâlini, kemâlatının bütün sûretini, evlâd-ı sulbisi gibi vâris olarak, verâset-i külliyeyyi cem’iyyetim hasebiyle emr-i Hak ve emr-i Rasûl ile inzal ve tenzil ederim. Ve bu esrarı, sûret-i Muhammediyyeden alıp emr-i Hak ile izhâr etmekle merci’ım ve âkıbetim yine Hazreti Muhammed’dir. Âhıretim için ise hârisim. Bilin ki ben, Rabbimin izniyle size nasihat ediciyim.” Cenab-ı Şeyh (r.a) Sahabe-i kirâmın cömertliğiyle meşhur Adiy b. Hatem et-Taî'nin kardeşi Abdullah b. Hâtem et-Taî'nin neslinden zuhura gelmiştir. Sahih rivayetlere göre kendileri orta boylu, orta başlı, daima şefkatli bakışlı, açık buğday tenli, münevver yüzlü, beyaz sakallı bir zattı. Alnı açık, hilâle yakın kaşlı, orta ve çekme burunlu, mübârek vücudu zayıf, mütenasib endamlı, el ve ayakları küçük ve lâtifti. Sabır ve metanette benzersiz, cömerdlikte eşsizdi. O, ahlâkın en üstün örneklerinden birisi olarak ahlâkının temelini daima şefkat ve merhamette görürdü. Herkese en derin bir muhabbetle bakar hatta düşmanları olanlar için bile “Benim şefaatim beni inkâr edenlere” buyurarak düşmanları olanlara bile muhabbet beslediğini duyurmuştur. Onun için büyüklerden birisi: Nefsani hislerden kendisini arıtmış ve halkın arasında Hakk ile olarak Fîsebilillâh “Allah için” daim irşâd görevini yerine getirmiş ve getirmektedir. demiştir. Bir başkası: “Onun ahlâkı Kur’ân’dır, ilmi ilm-ü ledündür, lisanı Hakk’ın lisanıdır” demiştir. H.560 / M.1165 senesinin Ramazan ayının on yedisine denk gelen Pazartesi günü Endülüs'ün Mursiya kentinde doğmuştur. Arifler arasında bugün “nimet günü” olarak anılmıştır. Cenab-ı Şeyh sekiz yaşına gelince babası Ali Mehmed efendi ile birlikte İşbiliye’ye şimdiki Sevilla şehrine taşınmıştır. Çok küçük yaşta olmasına rağmen oranın ünlü alimlerinden ders alarak Hadis ve fıkıh ilimlerinin yanı sıra birçok ilmi devrinin en ünlü alimlerinden tahsil etmiş üstadlarından icazet almıştır. Daha sonraları Endüsülüs'te ve Mağrib(Fas) da birçok yerlere gitmiştir. Bu seyahatleri esnasında görüşmüş olduğu birçok alim ve mutasavvıfla yaklaşık eserlerinden edindiğimiz bilgiye göre üç yüz kadar şeyh ile istişarelerde bulunarak çeşitli ilim dallarında bilgi sahibi olmuştur. Görüşmüş olduğu alimler arasında; İbn-i Rüşd, İbn-i Asakir, Ebu’l Ferec İbn-i Cevzî, İbn-i Sekîne, İbn-i Ulvan, Cabir bin Eyyub’un yanı sıra özellikle batınî ilim de söz sahibi olan Cemâlleddin Yunus ibn Yahya al- Kassar, Ebu Abdullah al-Fasî, Ebu al-Hasan bin al-Cami, Şeyh Abdulaziz el-Mehdevi ve Şeyh Ebu Medyen al- Mağribî hazretlerinin isimlerini “El Futuhat-ı Mekkiye” adlı eserinde bizzat bildirmiştir. Özellikle bunlardan ünlü mutasavvıflardan olan Şeyh Ebu Medyen al- Mağribi ve Şeyh Abdulaziz el-Mehdevi hazretlerinden övgüyle bahsetmiştir. Beyazıd-ı Bestâmi k.s hazretlerinden Hallac-ı Mansur hazretlerinden de sevgiyle, övgüyle bahsederek, onların görüşlerine kitablarında çok yer vermiştir. Ayrıca batında Kutb’ul Azam Şeyh Abdulkadir Geylâni hazretleriyle görüştüğünü ondan engin feyizler aldığını ve manen derecelere nail olduğunu söylemiş ve yine Hızır Aleyhisselâm’la manevî hususi arkadaşlığı olduğunu ve kendisine Hızır aleyhisselâm tarafından hırka giydirildiğini beyan etmiştir. Eserlerinden öğrendiğimize göre ilk Endülüs dışı seyahati Fas(Marakeş)a olmuştur. Oradan H.598 senesinde hac maksadıyla Medine’ye ardından Mekke'ye gitmiş Hicaz'da iki sene kalmıştır. Sonra H.601 tarihinde Bağdat'a gitmiş orada 12 gün kalarak ulemâ ve meşayıhla görüşmüş Abdulkadir Geylâni tarafından yarım asır evvel kendisine bırakılan elbiseyi giymiştir. Daha sonra önce Kudüs’e oradan da H.607 tarihinde Kahire'ye geçmiş, H.608 tarihinde bir kez daha Bağdat'a gelmiştir. H.611 tarihinde Mekke'ye bir kez daha gitmiş sonra tekrar Musul’a ve Haleb’e sonra da Anadoluya geçerek bir müddet Konya’da kalmıştır. Orada rivayete göre Sadreddin Konevî hazretlerinin dul olan annesiyle evlenmiş ve onu yetiştirmiştir. Daha sonra Sivas yoluyla Malatya’ya gelmiştir. Orada iki oğlu Sadreddin k.s ve İmadettin k.s ve kitablarında da olağanüstü özelliklerinden bahs ettiği tek kızı Zeyneb dünyaya gelmiştir. Bir müddet burada ailesiyle beraber yaşayan Cenab-ı Şeyh ailesini de yanına alarak Konyaya ardından da Şam-ı Şerif’e giderek yerleşmiştir. H. 638 tarihinde “Mate Kutbu Humam” ibaresinin remziyle yetmiş sekiz yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşmuşlardır. Cebel-i Kasiyun eteğinde Salihiyye adı verilen mahalde defn edilmişlerdir. Kabri şeriflerinin yanında evladlarıda medfun bulunmaktadır. Kabri şerifleri bir müddet sonra kendisine muhalif olan bazı kişilerce tahrib edilmişse de Yavuz Sultan Selim Han tarafından Şam feth olununca Hazreti Şeyh’in “İzâ dehales siynu fiş şıynî yazharu kabri muhyiddînî / Sin şına girerse ben Muhyiddînin kabri meydana çıkar” sözünün tecellisiyle belirlenmiştir. Padişah tarafından türbesi, camisi ve imareti yaptırılmıştır. Hala kabri şeriflerinin bulunduğu mevki etrafında bulunan çarşısı ile bir bereket timsali olarak türbesiyle camisiyle huzur mevkidir. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen ziyaretçilerini zahiri ve batını ikramlarla karşılamaktadır. Eserleri: Telif ettiği eserler, yine kendisinin kendisiyle ilgili olarak kaleme aldığı bir müzekkire de belirttiğine göre toplam iki yüz seksen dokuz (289) eser kaleme almıştır. Eş-Şa’rani el Yevakit ve’l-cevahir adlı eserde İbn-i Arabî’nin geride dört yüz (400) bir başkası ise beş yüz (500) eser bıraktığını söylemiştir. Bunların en mühimlerinden biri 37 cild olan Mekke’de başlayıp Konya’da devam ettiği ve Şam’da bitirmiş olduğu “Futuhat-ı Mekkiye” ve Şam’da telif ettiği “Fususu’l Hikem” adlı eseridir. Futuhât, Cenab-ı Şeyh’in hayatını, üstadlarını ve kendi tasavvuf görüşlerinin yanında, telif etmiş olduğu diğer eserlerindeki konuları açıklayan bölümleriyle birlikte, kendisini destekleyen mutasavvıfların görüşlerini ihtiva etmesiyle adeta bir nevî tasavvuf ansiklopedesi mahiyetindedir. Fusûsu'l-Hikem ise; eserin önsözünde İbn Arabî, Hz. Rasulullah (s.a.v.) görüştüğünü ve kendisine Fusûs kitabını verdiğini beyan ederek şöyle söyler: – "İmdi… Ben altı yüz yirmi yedi senesinin Muharrem ayının son on gününde Şam bölgesinde gerçekleştirdiğim bir riyazette Rasulullah'ı (s.a.v) gördüm. Elinde bir kitab vardı. Bana dedi ki: “Bu Fusûsu'l-Hikem (Hikmetlerin Mahiyetleri) kitabıdır. O'nu al ve insanların önüne koy, ondan yararlansınlar” dedim ki: Allah'ı, Rasûlünü ve bizden olan emir sahibini, bize emredildiği gibi duyduk ve itaat ettik. Kendime güvenimi sağladım, niyetimi hâlis kıldım, maksadımı arındırarak kitabı Rasûlullah'ın (s.a.v) belirlediği şekilde insanlara duyurmaya karar verdim.Ne bir arttırmada bulundum, ne de eksiltmeye gittim. O halde Allah'ı dinleyin ve Allah'a dönün." Cenab-ı Şeyh’in diğer eserlerinden bazıları şunlardır: Risâlet’ul-Ahlâk Ankâ’u Mugrib Divân Heyâkil el-envâr Mevâki’un Nucûm Meşâhid’ul- Kudsiyye El-Tedbîrât-ul Eşvâk El-Zaman ve Mârifet’ud Dehr Mârifet’ul Kutb vel-İmâmeyn... Allah kendisinden, ailesinden, sevenlerinden ve ümmet-i muhammedden hoşnud ve razı olsun. Rabbim bizlerden onları hoşnud eyleye... Kaynak :MUHYİDDİN İBNİ ARABİ - ŞECERETÜL KEVN |
Etiketler |
arabi, ekber, eserleri, görüş, hayatı, ibni, muhyiddin, şeyhul |
Seçenekler | Arama |
Stil | |
|
|