Ruhani  

Go Back   Ruhani > Evrensel Enerjiler > Evrensel Enerji Sistemleri > Reiki

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 03-08-2012, 12:44   #1 (permalink)

 
musemma - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Jan 2012


Mesajlar: 486
Konular: 443

Karma Puanı: 7

Standart Reiki denen şirk tuzağı ve ibret alınacak dersler

Reiki Tuzağından Kurtulan Hanımın İtirafları ;


Reiki denen şirk tuzağı ve ibret alınacak dersler...


O sene, çok yalnızdım. Gökdelendeki işimde kendimi bir fare gibi hissediyordum. Havasız, güneşsiz labirent binada ay sonundaki peynir maaş için bir oraya, bir buraya koşan bir fare… Hayatım bu labirent, uyku ve evde geçirilen kısa bir zamandan ibaretti. Eve gidip ağlıyordum.

Böyle bir haleti ruhiye içindeyken birkaç senedir görmediğim bir arkadaşımla karşılaştım. Annesiyle beraber bir vakıfta reiki yaptıklarını, çok mutlu olduklarını, hayatla ne kadar da barışık olduklarını anlattı. Vakfın seminerlerine beni de çağırdı. Unutur giderdim ama telefonla arayıp hatırlattı. Ben de hemen beni düşünen bu insan gibilerinin bolca bulunacağı, bana mutluluk verecek seminere koştum.

Beyoğlu’nda bir binanın üst katlarında kocaman bir salonda en az 100-150 kişilik bir grup toplanmış, bir beyin anlattıklarını dinliyordu. Gelenler bakımlı, şık, kendine güvenli görünüyordu. Herkes bolca gülümsüyordu etrafına.

İlk başta seminerde duyduklarım çok saçma geldi. O ana kadar hiçbir yerde işitmediğim, bambaşka bir ahiret hayatı tasvir ediliyordu. Semineri veren kişi kendinden ve söylediklerinin doğru olduğundan son derece emin konuşuyordu ama gerçekten çok saçmaydı. Etraftaki insanlara baktım. Bu söylenenlere en az konuşan kadar inanmış; ona sorular soruyor, kafalarını sallıyor, saçma bilgilerini biraz daha pekiştiriyorlardı.

Beni eve bırakırlarken reikinin ne olduğunu sordum. Verilen cevaptan hiçbir şey anlamadım. Sistem, teknik, iyilik, şifa kelimelerinin geçtiği bir cevaptı. Anladığım şuydu; arkadaşımın annesi uzun yıllardır reiki yapıyordu ve halinden memnundu.

Dediğim gibi aklıma yatmadı ama her nasılsa düzenli olarak vakfa gider oldum. Seminerlerde anlatılanları onaylayan 100 kişiyle birlikte ben de kafamı sallamaya başladım. Reiki kurslarına katıldım. Anlamını tam olarak kavrayamasam da şifa, teknik, insanlar için iyilik kelimeleri benim de dilime oturdu. Etraftan midesi ağrıyanın midesine; ayağı titreyenin ayağına ellerimi tutuyordum. İyi geldi diyorlardı. Arkadaşlarımı akrabalarımı seminerlere davet ediyordum ben de artık.

Tütsü ve Eski Mısır

Devamlı tütsü yakılan seminerlerde farklı ahiret tasvirlerinden başka anlatılan konular da vardı. Et yemenin kötü olduğu anlatılıyordu. Değişik semboller öğretiliyor; bunları kimse görmeden evde saklamamız, kimse görmeden havada çizmemiz öğütleniyordu. Toplu meditasyonlar yapılıyordu. Meditasyonda aramıza “büyük enerjilerin geldiği”; “çeşitli renklerde bir şeyler göründüğü” söyleniyordu. Devamlı enerjilerden, auralardan, kristal çocuklardan bahsediliyordu. Gözleri kapalı olduğu halde kapıdan içeri giren birini “görenler” vardı. Kimden, nereden geldiğini bilmediğimiz “tebliğler” vakfın çekirdek kadrosundan bir kişiye geliyor; o da seminerlere katılanlara bildiriyordu. Bunlar dışında tebliğler ve seminerlerde anlatılanlar küçük dergiler gibi kağıda basılıyor; sindire sindire okuyabilmemiz için bizlere veriliyordu. E-posta kutumuza mesaj olarak da geliyordu.

Eski Mısır çok imrenilecek bir uygarlık olarak tanıtılıyordu. Yok olan muhteşem eski uygarlıklarda insanların çok daha bilgili oldukları, kendileri için bugün mucize veya büyü diyebileceğimiz şeyler yapabildikleri anlatılıyordu.

Salon dışındaki, bu ayrıcalıklı bilgilerden habersiz insan “sokaktaki insan”dı. Biz sokaktaki insanla bir değildik.

Çekirdek kadro

Vakıftaki bütün seminerler, meditasyonlar, kurslar hassas bir saatin işleyişi gibi tıkır tıkır organize ediliyordu. Vakfın çekirdek kadrosu her zaman gülümseyen, her zaman yardıma hazır, her konuda bilgili, sivri yüksek topuklu, sivri tırnakları ojeli, her zaman fönlü ve makyajlı kadınlardı.

Reiki dışında bir sürü konuda kurslar vardı. Taşlar, renkler gibi konularda. Herkes her kursa katılamıyordu. Oradaki derecenize bağlıydı katılmanız. Anlatılanları da gizli bir bilgi olarak herkesten saklayacaktınız. Reikinin üç kursuna da katıldıysanız şu kursa; ona da katıldıysanız bu kursa girebiliyordunuz. Tabii bunların hepsi ufak bir meblağ karşılığında.

Çekirdek kadro bütün zamanını insanlığın hayrı için faaliyetlere harcıyordu. Para kazanmak için çalışan yoktu ama hafta sonları kayak yapmaya gidiyorlardı.

Ben ise halimden çok memnundum. Labirentteki fare görevimden vakfa gittiğimde burada tanıştığım arkadaşlarım bana sarılıyorlardı. Büyük bir grubun parçası olmuştum, beni seviyorlardı. Çok iyi insanların arasındaydım.

Kursta öğrendiğim sembolleri mide ağrıları dışında bolluk bereket için, türlü sebepler için tavanlara duvarlara da çiziyordum. Kimseye göstermeden, gizli gizli, bize tembih edildiği gibi.

Haftada bir gün gittiğim vakıfta defalarca duyduğum “et yemeyin” telkinlerinden sonra et yemez oldum. Farklı kurslara gitmeye başlamış; labirentteki işimden istifa etmiştim. Artık ben de vaktimin çoğunu vakıftaki hayır işlerine ayırabilecektim. Son gittiğim kursta “om…” diye başlayan bir mantrayı ezberlemem istenmişti. Sabah güneş doğmadan kalkıyor; mantrayı belli sayıda tekrar ediyor, çeşitli sembolleri havaya çiziyordum. DNA’mı çift sarmaldan üçlü sarmala çıkarmaya yönelik idi bu sembol ve mantralar. Yeni çağda yeni insanın üç sarmallı DNA’sı olacağı ve buna bir an önce uyum sağlamamız gerektiği söylenmişti.

Kur'an'ı okuyunca...

Sonra, beni bu kâbustan uyandırdılar. Allah razı olsun…

Hayatımda ilk kez okuduğum Kur’an-ı Kerim meali, o vakıfta nasıl bir uçuruma doğru sürüklendiğimi gösterdi:

Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Dosdoğru giden yola ilet bizi. (Fatiha Suresi, 5 ve 6. ayetler)

Kendilerine yardım edilir ümidiyle Allah’tan başka ilahlar edindiler. Oysa ki, o ilahlar bunlara yardım edemezler. Tam aksine bunlar, o ilahlara hizmet eden ordular durumundadır. (Yâsin Suresi, 74 ve 75. ayetler)

Hani bir zaman Lokman, oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma, çünkü Allah'a ortak koşmak (şirk), elbette büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi 13. ayet)

De ki: Hakikat birtakım cinnin Kur'ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi: “Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur'ân dinledik. O Kur'ân hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız. Doğrusu, Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk. Meğer bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş. Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah'a karşı asla yalan söylemez sanmışız. Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklıklarını artırırlardı.” (Cin Suresi 1-6. ayetler)

Allah için, O'na eş koşmayan, O'nun birliğine inanmış kimseler olun. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgârın bir uçuruma sürüklediği şeye benzer. (Hac Suresi 31. ayet)

Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur. (Hac Suresi 12. ayet)

Gerçek dua O'nadır. O'nun dışında yalvarıp durdukları ise onlara hiçbir şeyle cevap veremezler. Onlar olsa olsa ağzına su gelsin diye iki avucunu açana benzer ki, o, ona gelmez. Kâfirlerin duası hep bir sapıklık içindedir. Oysa göklerde ve yerde kim varsa ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a secde ederler. De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'dır". De ki: "Allah'dan başkalarını, o kendi kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar verebilenleri dostlar mı ediniyorsunuz?" De ki: "Hiç kör ile gören bir olur mu? Hiç karanlıklarla aydınlık bir olur mu?" Yoksa Allah'a, O'nun gibi yaratan birtakım ortaklar buldular da, bu yaratış kendilerince birbirine benzer mi göründü? De ki: "Allah, her şeyi yaratandır. O, birdir. Her şeye üstün ve kahredicidir." (Ra’d Suresi 14-16. ayetler)

Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur. Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah'a ortak koşanlaradır. (Nahl Suresi 99 ve 100. ayetler)

De ki: "Rabbim, sadece fuhşiyatı, onun açık ve gizli olanını, günahları, haksız yere isyanı, haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi yasaklamıştır". (Araf Suresi 33. ayet)

Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de âcizdir. (Hac Suresi 73. ayet)

De ki: "Allah'tan başka, ilâh olduğunu sandığınız şeyleri çağırın, size yardım etsinler. Onlar, ne sizden sıkıntıyı kaldırabilirler, ne de değiştirebilirler. (İsra Suresi 56. ayet)

De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahit olun biz müslümanlarız". (Al-i İmran Suresi 64. ayet)

Tuzak büyük

Vakıfta yaşadıklarımın nasıl bir kabus olduğu bu ayet-i kerimelerle anlaşılmış olsa gerek. Biraz daha yardıma ihtiyacı olanlar için açalım. Dilimiz döndüğünce, aklımız erdiğince...

Yalnızlığına çare, hastalığına derman ararken veya türlü vesilelerle bu tür grupların içine düşen insanlar var. Kendi iyiliği, insanlığın iyiliği için bir şeyler yapıldığını sanıyorlar. Oysa, tam olarak ne olduğunu bilemedikleri bir şeyden medet umuyorlar. Bu şeyin, nasıl bir şey olduğu kendilerine hiçbir zaman söylenmiyor. Yukarıda Cin Suresi’nin ayetlerini tekrar tekrar okursanız belki anlaşılır.

Medet umulan şey veya şeylerden geldiği söylenen “tebliğler” değerli bir bilgiymiş gibi hayatın kılavuzu yapılıyor. Hayat bu tebliğlere göre yaşanıyor. İyiliğe mi, kötülüğe mi hizmet ettiği, neye aracı olduğu bilinmeyen bir şey bu. Mesela bu vakıf gibi, sahte dinlerin pazarlandığı bütün yerlerde et yenilmemesi şiddetle tavsiye ediliyor. Oysa sadece et, karaciğer, yumurta gibi hayvansal besinlerde bulunan hemoglobin vücudumuzun demir ihtiyacını karşılayan en önemli kaynak. Binaları nasıl demir çubuklar ayakta tutuyorsa insanları da demir zırhları ayakta tutuyor. Bu zırh zayıflarsa insan maddi-manevi kuvvetten düşüyor. Bir şeylerin saldırısına, telkinlere, kandırılmaya, etki altına girmeye daha açık oluyor.

Semboller

Bu tür gruplarda çeşitli semboller öğretiliyor. Büyücülük yapmış Eski Mısır gibi kavimlerin veya Mu, Atlantis’in büyü sembolleri midir? Bir şeyleri çağırma sembolleri midir? Defalarca tekrarlatılan, anlamını bilmediğimiz mantralar ne anlama geliyor? Bilmeden ne tekrar edilip duruyor? Neye aracı olunuyor? Başını sallaya sallaya seminerlere katılanlar bunların hiçbirini bilmiyor. Aklına gelip de sorsa sessiz, manidar bir gülümsemeden başka bir cevap alamaz zaten. Bu sembolleri hiç kimseye göstermemek gerektiği söyleniyor. Belki ne tür bir saçmalıkla uğraştığınızı görüp de uyandıranlar olur…

Bu tür gruplarda her şeye gülümsemeye koşullandırılıyorsunuz. Mesela ayrıcalıklı grubunuzun dışındaki bir sokaktaki insan “reiki pek tekin bir şey değil” derse gülüp geçiyorsunuz. En doğrusunu vakıftaki öğretmeninizin bildiğini sanıyorsunuz çünkü. Size etli yaprak sarması ikram edenlere, et yemenin ne kadar hayati olduğunu anlatanlara da gülüp geçiyorsunuz (içinizden “Ben sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum. Et yemediğim sürece kendimi yüceltiyorum” diye geçirerek). Gülüp geçiyorsunuz gülüp geçiyorsunuz. Kendinizle ilgili, hayatla ilgili ciddi hiçbir iş yapmaksızın.

Paranız varsa son kuruşuna kadar vakfa bağışlıyorsunuz. Eşiniz varsa onunla zaman geçirmek yerine vakıfta zaman geçiriyorsunuz. Eşiniz yalvarıyor, bana da biraz zaman ayır diye. Dinlemiyorsunuz.

Seminerlerde anlatılan hayat tasvirleri, ahiret tasvirleri gerçekle olan bağlarınızı bir bir koparıyor. Başta inanmasanız da bilgisayardan, dergilerden, seminerlerden, vakıftaki herkesten aynı şeyleri duya duya kendinizi kaptırıyorsunuz. Ne amaca hizmet ettiği bilinemeyen kişilerin telkinleriyle plastik bir dünyada yaşamaya başlıyorsunuz. Kendinizi diğer insanlardan ayrıcalıklı ve üstünmüş zannediyorsunuz. Kibir doluyor her yanınız.

Robotlaşmak

İnsanlığın iyiliği için reiki, meditasyon yaptığınızı zannederken insanlıktan çıkıyorsunuz. Annenizin yüz ifadesinden neye ne kadar üzüldüğünü anlamaz oluyorsunuz. Gerçek acılara, hayattaki gerçeklere karşı duyarsızlaşıyorsunuz. Ne derlerse onu yapıyorsunuz. Ne anlama geldiğini bilmeden, daha da kötüsü, anlamını hiç merak etmeden gözü kapalı yapıyorsunuz söylenenleri. O kadar bağlanıyor basiretiniz. Bir şeyin, şeylerin, birkaç kişinin telkinlerine göre hareket eden robotlar oluyorsunuz. Bol bol gülücük atan robotlar…

Sizin kendinizi kaptırdığınız gibi bu korkunç virüsü etrafınıza da yaymaya çalışıyorsunuz. İş arkadaşlarınızı, akrabalarınızı, komşularınızı davet ediyorsunuz seminerlere. Her fırsatta reikiden meditasyondan bahsediyorsunuz. Daha çok insan sizin gibi olsun istiyorsunuz. Kandırıldığınızın kullanıldığınızın farkına varmadan başka insanların gönüllü cellatlığına soyunuyorsunuz.

Sizi doğru yolda yürümekten saptırıyorlar. Allah’a edilecek en güzel dualardan biri
“Dosdoğru giden yola ilet bizi. (Fatiha, 6)” olsa gerek. Bu gruplar, vakıflar, sahte dinler nursuz yollara, kötü girdaplara doğru sürüklüyor sizi. Güzel bir yolda ilerlemek yerine pis bir çamurun içinde oyalanıyorsunuz. Daha kötüsü, dipsiz kuyulara düşüyorsunuz. Kılavuzunuzun kim veya ne olduğunu bilmeden yürüdüğünüz karanlık yolda dünyanın en büyük günahını işliyorsunuz; Allah’a şirk koşuyorsunuz.


















__________________

la ilahe ente sübhaneke inni küntü minezzalimin
musemma isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-03-2012, 14:52   #2 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 0
Konular: 37

Karma Puanı: 10

Standart

dikkate alınması gereken önemli bir konu, değerli paylaşımın için teşekkürler....
Guest isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-19-2012, 20:31   #3 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Dec 2011


Mesajlar: 0
Konular: 37

Karma Puanı: 10

Standart

güncell
Guest isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-27-2012, 03:45   #4 (permalink)

 
Piranha39 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Jun 2012


Mesajlar: 61
Konular: 11

Karma Puanı: 2

Standart

Cidden çok doğru.Bu olaydan kurtulan o kişinin verilmiş sadakası varmış heralde.Bazen iyi ki farklı dinden bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmemişim deyip şükrediyorum...
Piranha39 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 12-05-2013, 23:00   #5 (permalink)

Avatar Yok
 

Üyelik tarihi: Jun 2013


Mesajlar: 97
Konular: 51

Karma Puanı: 2

Standart

Siz bu kafayla ilim öğrenemezsiniz....Bir kere sarımsağı eski mısırlılarda kullanıyor bende kullanıyorum...çünkü sarımsağınn müthiş bir pozitif enerjisi vardır...Birde tütsüdende bahsetmişsiniz hepimiz tütsü yakarız...Cin musallatına en iyi tütsü gelir hayatımda okuduğum en saçma makale buydu.

---------------

unutmadan eğer bir havvas uygulaması yapıyorsanız o dileğiniz olana kadar yemeyin.Hz.Muhammed(s.av.) eğer müslümanlara güç gelmeyecek olsa her namazdan önce dişlerini misvaklamalarını emrederdim der.Burada et ağızda kötü bir koku bırakır.Sadece reikide değil hiçbir ilim uygulama yapılırken et yemeyi tavsiye etmez .
Rip6Van6Winkle6 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
alınacak, denen, dersler, ibret, reiki, tuzağı, şirk

Seçenekler Arama
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:02.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner