Ruhani  

Go Back   Ruhani > Gizli İlimler > Havas İlmi Genel Bilgiler
Kayıt ol Yardım Topluluk Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Arama Stil
Alt 05-14-2013, 20:10   #1 (permalink)
Hun

 
Hun - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Nov 2012


Mesajlar: 976
Konular: 577

Karma Puanı: 2

Standart Dua Edelim

Ey Rabbimiz!
Bize rahmet buyur.
Habibin ne söylemişse hâk.
O’nun sevgisini doldur kalbimize.


Ey! Taze duygularla sevilen,
Ey Şerefli Nebi!

Rahmet çöllerinde,
Aydınlık şehirde,
Vahy’in,
Talim edildiği Kutsal Beldede,
Rabbimin nadide gülüsün.
Nübüvvet semasında
Parıldayan güneşsin.
Gönüllerimizde ferah ve sûrursun.
Sen nur üzerine nursun.

Aşikar mucizeler gösteren,
Ey Sevgi güneşimiz!
Sana Sâlât ve selam olsun.
Canım Peygamberim.

Seni. dağlar taşlar selamladı.
Körpe kuzuların memesi,
İnci tanesi gibi süt verdi.
Hurma kütüğü acı acı inledi.
Mübarek parmakların arasında sular aktı.
Ay senin için ikiye bölündü.

Evet,
Allah Resulü’nün mucizelerinde
Doğruluklar ve güzellikler vardır.
Okuyan ve dinleyenlere,
Hakikat arayanların gönüllerine,
Genişlik verir inşaallah.

ALLAHU EKBER

Mekke eşrafının sürülerini otlatan,
Namı diyar pehlivan, bir çoban vardı.
Adı Rukkana.
Ehli siyre kaynakları,
Onun cüsseli bir pehlivan olduğunu bahsederler.
Bir deve postuna yatırsalar 10 kişi zor kaldırırmış.
Sözü edilen Rukkana.
Efendimizle güreş tutmuştu.
Ne zaman ki,
Resulün eli omuzuna değer değmez,
Kendini yerde buldu, Sırtı yere geldi.
Yenilgiyi kabul etti.
O öpülecek,
Mübarek el,Resulün elleriydi,

ALLAHU EKBER

Mescidi Nebevi’ye,
Annesiyle bir çocuk geldi.
Kadın:
Ey! Allahın Resulü, bu oğlum,
Size biat edecek bu nedenle huzurundayız.
Fahri kâinat Efendimiz buyurdular ki:
Bu çocuğun daha çok küçük,
Peygamberimiz,
Sonra mübarek eliyle çocuğun başını sıvazladı.
Kadın:
O gün, bu gün, evimizde bereket aktı, taştı.

ALLAHU EKBER

Peygamberimiz s.a.v.Avucuna aldığı,
Kum tanecikleri, avucunda arı uğultusu gibi,
Sesler çıkararak Allah’ı zikrediyordu.
Resulullah kum tanelerini Ebû Bekir’in r.a.
Avcuna koydu, aynı sesler orada da duyuldu.
Sonra Ömer r.a. avcuna koydu, durum aynı idi.
Ebû Zer r.a. dedi ki:
Benim elimede koydu, o hal kayboldu.
Bu sır ve hikmet,
Ebû Bekir ve Ömer’in,
Yüksek derecelerini gösteriyordu.

ALLAHU EKBER

Bedir’deki muharebede,
Resullah’ın mübarek avcuna aldığı,
Kum taneleri veya çakıl taşları,
Düşmana atılan bir el bombası oldu.
Şüphe yok yine aynı mübarek el.

ALLAHU EKBER

Efendimiz s.a.v Hicret için,
Sevr mağarasına evinden çıkmadan önce,
Evini kuşatan katillerin başlarına,
Kum tanelerini serpti,
Ondan sonra yoluna koyuldu.
Resullahı öldürmeyi göze alan,
Canilere kum taneleri değerdeğmez,
Sersemleştiler ve onları ağır bir uyku tuttu.
Bakınız aynı Mübarek el.

ALLAHU EKBER

Mekke’de Efendimiz Mübarek parmağıyla,
Aya işaret etti. Ay ikiye yarıldı.
Hira Nur dağı ayın iki parçası arasında görünüyordu.
Evet aynı mübarek el.

ALLAHU EKBER

Tebük seferi dönüşü,
Bir konaklama yerinde. 40 000 askerin bulunduğu,
O vadide, susuzluk baş göstermişti.
Ufak su dolu kaba Efendimiz parmaklarını değdirdiler,
Sonra çıkardılar, mübarek parmaklarının arasında,
Sular fışkırdı.
Sayıca çok olan ordu, Bu mucizevi sudan,
İçerek susuzluğunu gidermişti.
Askerler suya kandı.
Aynı mübarek el,
Pınar oldu aktı değil mi?

ALLAHU EKBER

Medine-i Münevvere’de
Gönüller Sultanının Mescidinde,
Hutbe okurken dayandığı hurma kütüğü,
Resulü Ekremden ayrılacağını anlayınca,
Acı acı ağlaması durmuyordu...
Allahın Elçisi Mübarek eliyle sıvazladı.
Kütük sesini kesti. 400 Sahabe şahit.
İki Cihan Serverinin,
Aynı mübarek eli değil mi?

ALLAHU EKBER

Mekke’de Cinler geldi.
Senin Peygamber olduğuna delilin nedir dediler,
Gönüllerin Tabibi Efendimiz s.a.v.
Karşıda ki sakız ağacına mübarek eliyle işaret etti,
Buraya gel dedi, Ağaç kökleriyle geldi.
İns ve Cinse gönderilen Efendimiz buyurdular ki:
Ey ağaç ben kimim?
Ağaç:
Sen Allahın Elçisi Hz Muhammed’sin diye konuştu.
Enbiyalar Sultanı ona,
Yerine geri git, dedi. Ağaçda yerine gitti.
Cinler iman ettiler...
Değil mi? Aynı mübarek el...

ALLAHU EKBER

Hendek savaşının dehşet sacan günleri,
Hiç unutulur mu?
Abdullah bin Cabir r.a. anlatıyor:
Fırtınalı bir gündü. Sıkıntı baş göstermişti.
Açlıktan dolayı,Peygamberimiz, s.a.v.
Ve O'nun dava arkadaşları,
Karınlarına taş bağlamıştı.
Bu kutlu sahabi, evine gidip,
Evde ne var ne yok diye sorar.
Hanımı:
Bir parça arpa unu,
Ve bir oğlak olduğunu söyler.
Meğerse Cabir r.a.
Efendimizi, bir kaç arkadaşıyla,
Yemeğe getirmeyi düşünmüş.
Hanımınada elini acele tutmasını,
Yemek yapmasını önermişti.
Bu kutlu sahabi,
Harp meydanına geri döndüğünde.
Peygamber efendimizin yanına geldi.
Allah Resulüne, selam verdiler gizlice,
Yavaşça bir şey söylediler:
Ey Allahın Resulü!
Sizi ve bir kaç arkadaşınızı bu gün,
Yemeğe davet ediyorum buyururmusunuz? dedi.
Gel görki,
Resulullah efendilerimiz ne buyurdular:

Ey Ashabım!
Cabir kardeşiniz bizi yemeğe davet ediyor.
Haydi hep beraber gidelim dedi.
Allah Resulü Cabiri önce göndererek,
Bazı şeyleri hanımına hatırlatmasını önermişti.
Hanımına söyle,
Ben gelinceye kadar kazanın ağzını açmasın.
Ekmeğin üstündeki örtüyü kaldırmasın.
İki Cihan güneşi ashabıyla geldiler.
O gün Cabirin evi oldukça kalabalıktı.
Cabirin Hanımını bir düşünce, bir kaygı aldı,
Bu yemek kime yetecekti?
Resullah efendimiz s.a.v.
Mübarek elleriyle kazanı açtı ve kapattı.
Sonra güzel ashabına,
Yemeği dağıtmaya başladı.
Cabir r.a. şöyle dedi:
Vallahi bilmiyorum...
Yemek öncesinde mi çoktu,
Sonrasında mı çoktu?
Bütün Sahaberler doydu.
Allaha yemin olsun ki,
O yemek artı.
Aynı mübarek el değil mi?
Resuller Serverini, arpa unu anladı.
Habibi Kibriyayı, yemek kazanı anladı.
Ama biz O’nu anlayamıyoruz.

ALLAHU EKBER

Mekke’de,
Bir gün, Ebû Cehil yandaşlarıyla,
Peygamberimizin gececeği yol üzerine durdu.
Elinede bir kaç çakıl taşı aldı, beklemeye koyuldu.
Efendimiz gelince, taşları avcunda saklayarak,
Dedi ki:
Ey Muhammed!
Elimde ki nedir?
Otmudur? Taşmıdır? Yaprakmıdır?
Bilirsen senin gaybına inanırım dedi.
Resullah s.a.v. buyurdular ki:
Ey Ebû Cehil!
Ben mi, yoksa onlar mı söylesin?
Ebû Cehil:
Tabi onlar söylerse daha iyi olur dedi.
Ebû Cehlin elindeki taşlar,
Allahı zikre başlar,
Sen ALLAH’ın Resulüsün diyerek,
Sesler çıkarırlar.
Ebû Cehil sinirlenerek,
Taşları elinden yere atar ve
Der ki:
Muhammed taşlarıda büyülemiş.

ALLAHU EKBER

Hiranın kardeşi Sevr dağığından ayrılıp
Medine'ye, Yol arkadaşlarıyla,
Hicret eden efendimiz s. a. v.
Hayli yol yürüdükten sonra,
Bir çadıra uğradılar.
Susuzluklarını gidermek için.
Çadır sakindi,
Yaşlı bir kadınla, hasta bir kısır koyun vardı.
Allah Resulü içecek birşey istedi.
Ama Ümmü Mabed’in, hiç bir şeyi yoktu.
Efendimiz s.a.v.
Koyunu sağmayı talep ettiler.
Koyun getirildi.
Mücizeler ihsan eden mübarek eliyle,
Koyunun memesine dokununca süt kabı,
Doldu taştı. Kana kana içtiler.
Yine o mübarek nurlu el... Değil mi?

ALLAHU EKBER

Rabbimin lütfû Keremi Şefaatcimiz,
Medine,
Kabristanlıklarından bir kabristanlığa,
Ashabıyla uğradılar.
Resulü Ekrem s.a.v
Mezarlıkta iki kabirden azab seslerini işitti.
Ashabına buyurdular ki:
Şu iki kabirde yatanlara,
Küçük günahları sebebiyle azab olunuyor.
Bana yaş bir hurma dalı getirin ey ashabım!
Getirilen yaş hurma dalını,
Efendimiz, ikiye kırdı,o iki kabir üzerine,
Mübarek elleriyle koydu.
Şöyle buyurdular:
Bu yaş dallar kuruyuncaya kadar,
Onlara yapılan azap durdurulacak.
Ümmetim, ümmetim diyerek,
Göz yaşlarını akıtan,
Fahri Kainat Efendimiz ve
O'nun bereketli mübarek ellleri,
Ne mübarek eldir.

ALLAHU EKBER

O Resulün ahı semalar üstüne yükselirse,
Yerdeki müşriklerin Halleri nice olur?
Tam Kâbe’nin önünde,
Allah Resulü secdede iken,
İki mübarek omuzu üzerine,
Deve karın pisliğini koymuşlardı.
İnatçı kafirler,
Bu manzara karşısında,
Yıkıla yıkıla gülüyorlardı.
Kızı Fatıma ağlıyarak geldi, o pisliği kaldırdı.
Allahın Habibi.
Mübarek ellerini semaya kaldırdı,
Müşriklerden onbir kişinin ismini saydı.
O zalimleri Rabbine havale etti.
Ey Allahım!
Bunları sana havale ediyorum dedi.
Bedir de, onlardan hiç biri kurtulmadı.
Bedirin, kör kuyularında helak oldular.
Deyilmi ya?
O mübarek eller kalkarsa.....

ALLAHU EKBER

Uhud savaşının dehşetli anında,
Babasının şehit olduğunu,
Gözleriyle gören o küçük sahabi,
Ağlayarak Peygamberimize geldi.

Efendimiz:
Evladım ağlama, bak ben senin baban olayım,
Âişe’de anan olsun! Sen buna razı olmaz mısın?
Dedi.
Mübarek eliyle de başını okşadı.

Gül devrini gören, sözü edilen sahabi,
Ömrünün sonlarına doğru bir konuşmasında,
Şöyle demişti:
İşte sizlerde gördüğünüz gibi, başımın her tarafı ağardı,
Fakat Peygamberimizin,
Mübarek elinin dokunduğu yer,
Hiç beyazlaşmadı, simsiyah duruyor.

ALLAHU EKBER

Ey Rabbim!
Bizleri rızandan ve rahmetinden ayırma,
Muhammed gülüne dal eyle bizleri.


Alinti

---------------

ALLAHI ZİKRETMEK EN BÜYÜK İBADETTİR

En büyük zikir ALLAH'ın kendini, zât-i Ahadiyyetini zikrettiği zikirdir.

Durmadan kâinat tesbihat hâlindedir.
İnsan da bu tesbîhata devamlı olarak (hücreler, bütün organların mikroskopik kısımlariyte birlikte) kalb ile devam etmektedir.
Bütün mahlükat canlı cansız herşey tesbih hâlindedir dedik...
Atomlardan tutun da bütün vücud hücrelerinde devam eden bu tesbihatı kalb hissettiği zaman HAKKın zikri o zaman cesedde ortaya çıkar.
ALLAH'ın demiyoruz Hakkın
Bu kelimeleri anlamak en güç meseledir.
Bundan dolayı Mansur:
Enel Hakk! diye bağırdı.
Enallah! demedi.
Ben ALLAH'ım! zâten kimse söyleyemez.
Söylediklerim kuru lâf değildir.
Mansur'u anlayamadılar.
Katline ferman verdiler...
ALLAH da bu sırrı söylemesin diye ona katlolmak nasib etti.
Başa gelecek her türlü belânın altında bir hayır vardır.
Bunu unutmayınız.
Ben söylemiyorum.
Resûlü Ekrem söylüyor.
Bunu milyonda bir fark eder.
İnsan belâların altındaki hayrı tefrik edemedi mi isyana, küfre kadar sürüklenir

Bir zaman toprak üstünde iken şimdi toprak altında olanlardan, toprak üstünde iken yaptıklarından bahsetme.
Onları rahmetle an!..
Şimdi toprak altında iken ne yaptıklarından biliyorsan bana onlardan bir ip ucu ver.
Ona göre hareket edeyim

Bütün bu tesbihat ve zikirlerin hepsinde hedef ALLAH'tır.
Zikredici ALLAH'tır.
Bütün zikirlerde söylenen kelimeler, lâfızlar âlettir.
Bunlara hulûs ile devamla, kalbde târifi mümkün olmayan bir hâlet hasıl olur.
İşte asıl zikir O dur.
Dikkat et budur demiyoruz.
Söylenecek kelimeleri âlet olarak kullanarak kalbin harekâtına girmek lâzımdır.
O zaman kalb bilinmeyen bir intizama girer.
Senin haberin olmayan zikre, haberli habersiz girmektir.

Âyet-i kerîme ve ile başlar.
Ve le zikrullahu ekberin mânâsı :
Yâ Habibim! O zikir var ya ALLAH'ın zikri, en büyük zikir odur.
Yoktan yaratılan kâinattaki intizam, idrak hududunun dışında bile durmadan tesbih hâlinde atomuyla protonuyla işlemektedir.
Yıldızlar döner, gece gündüz olur.
Birbirlerinin etrafında dönerler.
Mütemadiyen bu tesbihat devam eder ki bu ALLAH'ın güçlerinin Hakk olarak ALLAH'ı zikretmesidir.
Senin kalbin de bu tesbihat içinde durmadan doğuştan son gününe kadar çalışmaktadır.
Bu senin ALLAH'a en yakın olmak hasebiyle ALLAH'ın zikrine iştirak etmeni sağlar.
O zaman Hakk dan ALLAH'ın zikrine girmiş olursun.
Erirsin, ya Mansur gibi bağırır kafan vurulur veyahut denizdeki bir damla gibi denizle bir olursun.

Ne söylemiş Resûlü Ekrem ona bak!
O ne yaptı ise onu yap!
ALLAH Kurânda ne söylemişse onları kendi malın gibi bil!
O zaman bütün mürşidlerin, büyüklerin, gelmiş geçmiş velîlerin isimleri saymakla bitmez.
Dedikleri ve öğrettikleri şeylere bu yukarıda anlatılan şekilde girmeye çalış!
Ölmeden evvel ölün! hadîsinin derin mânâsı da budur.
Dünya yüzünde iken Ahadda eriyin!
O'nun yarattığı kâinatın en kıymetli mahlûku olduğunuzu bilin!
Bu kelime, lâfız ve sözlerin gizli ve açık birçok yolları vardır!
Kuru lâflar üzerinde kalma!
Kendini örseleme!
En basit en aciz bir kulun söyleyeceği ve anlatacağı:
;Ve le zikrullahu Ekber in mânâsı budur!..

Tesbihat : (Tesbih. C.) Cenab-ı Hakk'ı (C.C.) sıfatına lâyık ifadelerle yâdetmeler.

Hulus : Hâlislik. Saflık. * Samimiyet. Hâlis dostluk. İçden davranmak. Her hayırlı işi ve ameli Allah rızâsını niyet ederek yapmak.

Hâlet : Suret. Hâl. Keyfiyet.

Âlet : Bir işte veya bir san'atta kullanılan vasıta. Bir makinayı vücuda getiren ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri. * Sebeb, vesile, vesâit. * Edevat. Avadanlık.

İntizam : Tertib, düzen, düzgünlak ve nizam üzere olmak.

...vele zıkrullahu ekber... : (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar.
ALLAH'ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. ALLAH yaptıklarınızı bilir.

Alinti
Hun isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 05-15-2013, 01:53   #2 (permalink)

 
zeinarda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 1.884
Konular: 657

Karma Puanı: 2

Standart

aminnnnnnnn
zeinarda isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


gizli ilimler gizli ilim
Tüm Zamanlar GMT +4.5 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 12:58.


Powered by vBulletin® Version kapalı
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.6.0
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan Ruhani.Net Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Ruhani.Net hakkında yapılacak tüm Hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde Ruhani.Net yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır. her yürlü sorunlar için email ; ruhaninet@gmail.com
sakarya escort sakarya escort sakarya escort sakarya escort serdivan escort izmir escort eporner