Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-05-2013, 03:33   #1 (permalink)
zeinarda

 
zeinarda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üyelik tarihi: Oct 2012


Mesajlar: 1.884
Konular: 657

Karma Puanı: 2

Standart Miraç Mucizesi

İman etmekle yükümlüyüz;


İsrâ ve Mirâç öyle bir hâdisedir ki, bize görünen ve bizim bilgi alanımıza açılan tarafı, bize görünmeyen ve bize kapalı tarafına göre, buz dağının görünen kısmının görünmeyen kısmına oranından daha büyüktür.


Önümüzde; iman etmekle yükümlü olduğumuz, üç beş dakîkada olup biten, eşsiz bir semâvî hâdise var.

Biz, bu buz dağının görünen kısmından hareketle, görünmeyen kısmını çözmeye çalışıyoruz. Bu ise mümkün değil. Çünkü çözmeye çalıştığımız âlem, bu şehâdet âleminden büsbütün farklı, büsbütün üstün, büsbütün mümtâz, büsbütün eşsiz, büsbütün benzersiz!



İsrâ’yı anlatan bir, mirâcı anlatan on üç âyet-i kerîme ile her iki hâdise hakkında sayılı hadis-i şerifler var.


Ne âyet-i kerîmeler, ne hadis-i şerifler hâdiseyi detaylandırmamış. Sadece birer tefekkür anahtarı kelimelerle belirli dönüm noktalarına belirli işâretler konulmuş; meselâ “Sidre-i Müntehâ” denmiş, “Ufuk-u A’lâ” denmiş, “Kâb-ı Kavseyn” denmiş, “Beyt-i Ma’mur” denmiş.



Bu kelimelerin bilinen mânâlarının arkasında, hangi melekût âlemleri gizli? Hangi bilinmeyen hâdiseler, Hz. Muhammed’in (asm) rü’yet, idrâk ve müşâhedesine açıldı?

Nazar-ı Risâlet ile Nazar-ı İlâhî –tâbir câiz ise- nasıl karşılaştı? Lâhûtî karşılaşmada neler, nasıl konuşuldu? -Bu mülâkâtta konuşulanların bir kısmı, “et-Tahıyyâtü” adı ile okuduğumuz duâ metnidir.


Hiç şüphesiz bütün bunların detaylandırılması mümkün olmadığı gibi, nas temelli olmayan izah girişimleri de hayâl
etmekten öteye geçmeyecektir. Bu ise bu semâvî hâdiseyi, bulunduğu yüksek burçlardan alıp, insanların arzî ve zihnî telâkkîlerine hapsetmekten başka bir işe yaramayacaktır. Böyle bir akametten ve âkıbetten Allah’a sığınırız.



MELEKÛT İÇİNDE MELEKÛT!
İsrâ ve mîraçta melekût içinde melekût söz konusudur. Hâdisenin bize görünen kısmının melekûtünü çözememişken; bize görünmeyen kısmının melekûtünü idrâk etmemize ve muttali olmamıza imkân yoktur. Çünkü hâdisenin arka planı doğrudan doğruya Allah’ın elindedir.



Hiffet ve letâfet içinde bulunan enbiyâ ruhlarının Allah’ın izniyle semâya gidebileceklerini, cismâniyâta nasıl cam ve su âyine oluyorsa, rûhâniyâta da hava, esîr ve âlem-i misâlin bazı mevcûdâtının âyine hükmünde, şimşek ve hayal sür’atinde bir seyir ve seyahat vasıtası olabileceklerini ve rûhânîlerin bu vasıtalarla hayal hızıyla nazîf yerlerde ve latîf menzillerde gezebileceklerini, bir anda binler yerlere girebileceklerini kaydeder.



Peygamber ruhlarının böyle hafiflik ve letâfet içinde bulunduklarını nazara alırsak, Mescid-i Aksâ’da Peygamber Efendimiz (asm) ile namaz kılmaları ve hemen ardından semâ katlarında bulunabilmeleri konusu zihnimizde kısmen de olsa çözüme kavuşmuş olur.



*****, REFREF VE RÜYET’İN KEYFİYETLERİ

1- Buhârî’deki rivâyette *****’ın keyfiyeti, katırdan küçük ve merkepten büyük, gözün erişebildiği yerin en sonuna kadar adım atabilen bir beyaz binit olarak tanımlanır. Kurtubî’nin nakline göre *****, yer yüzünde enbiyânın binmesine mahsus bir dâbbedir.


2- Sidre-i Müntehâ’dan sonra getirilen Refref’i ise İbni Mes’ûd (ra), Ufuk-u A’lâ’yı kaplayıp seddeden yeşil perde olarak tarif etmiş; Kurtubî ise Refref’in, dîvân-ı İlâhî hâdimlerinden olup kurb-u İlâhî’ye mahsus işlerin kendisine verildiği bir vasıta olduğunu beyan etmiştir.1


3- Allah Resûlü’nün (asm), Allah’ın rü’yet ve kelâmına mazhar olmasının keyfiyeti bizce meçhuldür; sadece iman ederiz. Necm Sûresinde dört âyet rü’yetten bahseder, fakat keyfiyet belirtmez. Rü’yetin keyfiyeti ile ilgili yorum yapmaktan kaçınmalıyız. Cenâb-ı Hak bu rü’yet âyetleri ile hangi keyfiyeti murad etmişse, onun vâki olduğuna iman etmemiz kâfîdir.



MİRAÇTA YÖN VAR MIDIR?
4-Peygamber Efendimiz (asm) Sidre’ye kadar kâinât içerisinde seyahat ettiği için, Cenab-ı Hakk’ın Esmâ-i Hüsnâ’sının tecellîlerini müşâhede ettiği semâ dâirelerinde yön ve cihetin bulunması tabiîdir. Çünkü mekân içerisindedir.

Ancak Sidre’den sonra, yani kâinâtın ötesinde, yani Vücup âleminde, yani Refref ile kurb-u İlâhî’ye müşerref olduğu anda belirli bir yön ve cihetin içinde bulunduğunu söylemek doğru olmaz. Kurb-u Zât’a ait olan Sidre ötesi, beşerî tasvir ve beyâna sığmaz.


Bu gece, peygamberimizin bütün insanlığı temsilen
Cenab-ı Hakkın yüksek huzurana kabulü anlamına gelen Miraç Gecesidir.

Hicri Recep AYının 27 gecesinin tanık olduğu bu 'Büyük Buluşma' bizlere insanın ilahi rızaya ve desteğe ulaştığı akıl ve idraki zorlayan nice üst derecelere ulaşabileşeceğini gösterdiği gibi, mana aleminde yükselip ilahi rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki erdemlere yükselişten her şeyin sahibi olan Yüce Allah'a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini hatırlatmaktadır.



Tüm İslam Alemine Kutlu olsun

Bu gecede farz kılınan ve bizzat Peygamberimizin tarafından mü'minlein miracı olarak nitelendiren namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder.





Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Miraç mucizesi Kur'an-ı Kerimde ayetlerle anlatılmış ve varlığı inkar edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur.

Hz. Muhammed(SAV)'in Allah'ın huzuruna yükseldiği gece olarak kabul edilen Miraç Kandili üç ayların ilki olan Recep ayına denk geliyor. Müslümanların inancına göre, Hz. Peygamber, Miraç gecesi Cenab-ı Hakk'ın daveti üzerine Cebrail'in rehberliğinde Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya, oradan semaya, yüce alemlere ve ilahi huzura yükseldi. Beş vakit namaz da bu gece farz kılındı.

Bu îlâhî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:

“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)


Miraçın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semânın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır. Bu safha da Necm Sûresinde şöyle' anlatılır:


“O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Müntehâda gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7-18.)


Miraç Kandili , Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe'de Hatim'de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib'in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Brak adlı bineğe bindirilerek Beytü'l-Makdis'e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.


Beş vakit namaz bu gece farz kılındı, Allah'a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi de bu gecede verildi.



Miraç Kandili ülkemizde ve tüm dünyada hayırlara vesile olsun.....
zeinarda isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla